Cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluk ve rüşvet operasyonunda, İranlı Reza Zerrab‘dan birkaç kez rüşvet almak ve nüfuz sağlamakla suçlanan, ardından görevinden alınan Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış yeni bir skandala daha imza attı.
Egemen Bağış’a ait olduğu ifade edilen ve bakanlığı döneminde geçen bir ses kaydı sosyal medyada yayınlandı.
Ses kaydında gazeteci Metehan Demir ile konuşan Bağış, Twitter’dan attığı ayetler ve Kur’an-ı Kerim’in Bakara Suresi ile pervasız şekilde dalga geçiyor.
“Ben her cuma bir tane ayet sallıyorum” diyor.
“Bu Bakara iyi makara” diyor.
“Google’a gir, Kur’an’da atıyorum, kardeşlik, nankörlük, Kur’an’da bilmem ne diye search yap hepsi çıkıyor. Oradan beğen bir tane salla gitsin” diyor.
Gazeteci Metehan Demir, konuşmalardan dolayı açıkça özür diledi.
İçeriği de dolaylı şekilde doğruladı.
Ancak Egemen Bağış’tan halen bir özür bile gelmedi.
Bağış’ın çekirdek kadrodan olduğu AK Parti’den ve uzun yıllar birlikte çalıştığı, tercümanlığını da yaptığı Başbakan ve bakanlardan da ses yok.
Oysa “Bakara iyi makara”, “Bir ayet salla gitsin” diyerek, samimiyetten uzak şekilde insanların inancını siyasi heveslerine alet etmek için istismar ettiğini ortaya koyuyor.
Kur’an-ı Kerim ayetlerini ve Bakara Suresi’ni alaya alıyor.
“Küfürdür, tövbe gerektirir...”
Din âlimleri bunun “küfür olduğunu ve tövbe gerektirdiğini” açıklıyor.
İlahiyatçı Prof. Dr. Muhittin Akgül, “Kur’an ile alay etmek, sure ya da ayet anlam veya isimlerini hafife almak, İslam inancına göre kişiyi dinden çıkarır, İslam inancına göre küfürdür ve o kişinin tövbe etmesi gerekir” diyor.
İlahiyatçı Prof. Dr. Muhit Mert de “Bahsi geçen durumda dini değerler, alay malzemesi olarak kullanılıyor. Bu tövbe gerektirir” diyor.
“Muhafazakâr demokrat” olduğunu söyleyen AK Parti, “siyasal İslamcı” olduğunu ileri süren ve bir kısmı ilahiyat kökenli bakanlar ve vekillerin çıtı çıkmıyor.
Dine hakaret eden kişi kendi partilerinden olduğu için seyirci kalıyorlar.
Genel bir kuraldır, “sükût ikrardır...” Bu hakaretleri tasvip etmektir.
Vicdan sahibi inançlı AK Parti mensuplarının, dindar ve muhafazakâr olduğunu ileri süren “iktidar medyası” ve “aydınlarının” sessiz kalması izahı olmayan bir aymazlık.
Oysa Başbakan Erdoğan, CHP’li Önder Sav Mart 2009’da hac ile dalga geçtiğinde haklı olarak “özür dilemesini” istemiş ve tepki göstermişti.
Bağış’ın hakaretlerine karşı ise tam bir “siyasi körlük“, görmezden gelme tavrı sergileniyor.
Parti aidiyeti dini aidiyetlerinin önüne geçiyor.
Başbakan’a hakaret etse ihraç edilirdi
Oysa Bağış, Kur’an-ı Kerim’e yönelttiği bu hakaretlerin benzerlerini Başbakan’a yapmış olsaydı, çoktan partisinden ihraç edilirdi.
Hatta hakaret etmek bir yana vekiller İdris Bal, Ertuğrul Sağlam ve Muhammed Çetin örneğinde olduğu gibi parti içinde demokratik muhalefet sergileseydi yine “itibarsızlaştırılır“ ve ihraç edilirdi.
AK Parti ve hükümet, Bağış’ın Kur’an-ı Kerim’e hakaretlerine göz yumarak temsil ettiğini ileri sürdükleri, dini ve insani değerlere zıt düşüyorlar.
Kur’an-ı Kerim’e hakaretin, parti politikaları ve liderine ters düşmek kadar bile ehemmiyet arz etmediğini, icraatlarıyla ortaya koyuyorlar.
“Muhafazakârlık” ve “dindarlık” üzerine inşa ettikleri siyasi söylemlerine yazık ediyorlar...
İstanbul’da 102 tarihi camiyi otel, market, AVM yaptılar...
AK Parti ve yöneticilerinin Kur’an-ı Kerim’e hakarete benzer bir aymazlık durumu, Fatih Belediyesi’nin 2012 yılına kadar İmar Planı’nda yer alan 102 tarihi caminin arsalarının, o tarihten itibaren AVM, ticaret merkezi ve parka dönüştürüldüğünün ortaya çıkması ile de yaşandı.
İstanbul Çevre Kültür ve Tarihi Eserleri Koruma Derneği’nin gün yüzüne çıkardığı skandala, 11 Şubat 2014’te BUGÜN Gazetesi’nin manşetinde yer verdik.
Dernek konuyu yargıya da intikal ettirmiş durumda...
Hepsi vakıf arsaları...
İmar Planı’nda yok edilen tarihi camiler arasında; Sultan Camii, Ali Paşa Mescidi, Cezayirli Ahmet Paşa Camii, Bostancı Başı Camii, Molla Fenari Camii, Ali Paşa Mescidi, Hoca Rüstem Camii gibi tarihi ibadethaneler var.
Bu camilerin bir kısmının arsalarında şu an alışveriş merkezleri, otel ve marketler yükseliyor, faaliyet gösteriyor.
Hepsi vakıf arsası olan yerler için imar değişikliği konusunda suskun kalmak bir yana, değişikliğe imza atan isim yeniden Fatih Belediye Başkan adayı yapıldı.
Sadece bir ilçede 102 tarihi vakıf camisinin yeri böyle yok edilmiş durumda.
Ama siyasi yandaşlık içinde hem AK Partililer hem Diyanet yetkilileri hem vekiller hem de hükümet sessiz kalmayı tercih ediyor.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin de söz konusu İmar Planı’nı onayladığı, hatta ilk olarak değişiklik talebinin oradan geldiği ifade ediliyor.
En ufak bir rahatsızlık söz konusu değil demek ki, o isim de yeniden AK Parti’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı yapıldı.
Halk da tarih de affetmez
Ortada skandallar zinciri var; Kur’an-ı Kerim ile alay ediliyor, tarihi camiler alışveriş merkezi, market ve otellere dönüştürülüyor...
Ancak halkın karşısına geçip “muhafazakâr” kimlik ve “dindar” bir söylemle iktidar devşirilmeye çalışılıyor...
Yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarında ortaya çıkan gerçekler gibi, halk dine ve ibadethanelere yönelik saldırılar karşısında da aynı vurdumduymazlığı göstermeyecektir.
Göz boyayıp, gerçekleri gizleyenleri halk da tarih de affetmeyecektir.
Şimdilik Mevlana’nın “Ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol” sözünü, “muhafazakâr demokrat” olduklarını söyleyen ama icraatları farklı olan bu siyasetçi, gazeteci ve aydınlara hatırlatmakla yetinelim...
Unutmayın! “Bugünün yarını da var. Yarın Hakk’ın divanı da var...”
|