Mısır'da Sisi darbesine ses çıkarmayan Batı'dan yayılan 'Erdoğan aleyhtarı kampanya'nın nedeni, 'Türkiye'de görülen diktatörlük tehlikesi' mi? Irak'ta, Şii Maliki yönetiminin mezhepçi baskılarına uzun zamandır destek veren Washington, Türkiye'de Alevi meselesinin çözülemediğine mi üzülüyor? Gerçekçi olalım...
Mısır'da, darbeci Sisi yönetiminin Rabia Meydanı'nda gerçekleştirdiği katliamın birinci yıldönümüydü. Mısır'ın seçilmiş Cumhurbaşkanı Mursi, Batı'nın gözleri önünde bir askeri darbeyle yönetiminde uzaklaştırıldı. Buna tepki olarak Mısır halkı meydanlara indi. Milyonlarca insanın katıldığı barışçı gösteriler, Sisi tarafından kanla bastırıldı.
Bunların hepsi “uygar dünya”nın gözleri önünde yaşandı. Başta ABD olmak üzere, katliama seyirci kalan Batı, darbecileri ilk günden itibaren (doğrudan veya dolaylı olarak) olumlayan bir çizgi izledi.
Mısır'daki darbeye başından beri “ama”sız “fakat”sız karşı çıkan ve tutum alan, Erdoğan hükümeti oldu. Bu tavrı nedeniyle, içerideki muhalefet ve Batılı merkezler tarafından eleştirildi.
Suriye'de muhalifler ayaklanınca; ABD başta olmak üzere Batılı devletlerin çoğunluğu, Esad karşıtlarına destek çıkmaya karar verdiler. Esad'ın katliamları, kimyasal silah kullanması tepkiyle karşılandı. Türkiye, başından beri, muhalefeti bütünüyle destekleyen bir tavır içinde oldu. Esad'ın baskısından kaçanları kabul etti.
Batılılar, Suriye muhalefetinin Sünni bir zemine oturmasından, \'Müslüman Kardeşler\'in bu direniş içinde güçlenmesi ihtimalinden yola çıkarak; \'proje\'lerinden vazgeçtiler. Türkiye ise, Esad'ın zulmüne direnişi desteklemeyi sürdürdü.
Bu aşamadan sonra, Batılı kaynaklar ve Türkiye'deki onlarla işbirliği içinde olan çevreler; Erdoğan hükümetini “Suriye'deki teröristlere destek vermek”le suçlamaya başladı. Bu konu, geçen günlerde Washington Post gazetesindeki kurgusal haberlere de yansıdı. Türkiye'nin \'IŞİD'e kırmızı halı serdiği\' iddia edildi.
IRAK'IN İŞGALİ
2003 yılını hatırlayalım: ABD, Irak'ı, “diktatör Saddam”ı devirmek için işgal etti. (Küçük bir hatırlatma: Irak'ın ABD tarafından işgali; Türkiye'deki bir kesimce, kararlılıkla savunulmuştu. Bu desteği veren ve kendilerini \'demokrat\' diye tanımlayan kalemler; ABD işgaliyle, \'Irak'a demokrasi gelebileceğini\' iddia etmişlerdi.)
ABD; Türkiye'nin işgal sonrasındaki itirazlarına rağmen, Sünnileri baskı altına alan Maliki'ye destek çıktı. Eğer \'IŞİD (ya da yeni ismiyle İD) nereden çıktı?\' diye merak edenler varsa; Irak'ta ve Suriye'de, dışlanan ve baskı altına alınan Sünnileri araştırabilir.
Sonuç olarak: Batı'daki bazı merkezler ve onların paralelindeki yayın organları; Erdoğan ve AK Parti iktidarına karşı, “diktatörlük kuruluyor” temalı bir kampanya yürütmekte ısrarcı.
Şunu görelim: İnişlerine çıkışlarına rağmen; Türkiye bölgesi içinde, en köklü parlamenter rejim geleneğinden ve en serbest seçimlerden söz edilebilecek ülke. Otoriter müdaheleler ile sık sık yüzyüze geldiğimizi doğru. Bir \'darbe anayasası\'yla yönetildiğimiz doğru. Seçim Kanunu ve Siyasi Partiler Kanunu da, maalesef hala değiştirilemedi. Kürt sorununda barışçı arayışlar sürmesine rağmen atılması gereken önemli adımlar, Alevilerle ilgili çözülmesi zorunlu sorunlar bulunuyor vb...
BATI VE DİKTATÖRLÜK
Mısır'da Sisi darbesine (en azından) ses çıkarmayan Batı'dan yayılan \'Erdoğan aleyhtarı kampanya\'nın nedeni, \'Türkiye'de görülen diktatörlük tehlikesi\' mi? Irak'ta, Şii Maliki yönetiminin mezhepçi baskılarına uzun zamandır destek veren Washington, Türkiye'de Alevi meselesinin çözülemediğine mi üzülüyor? Yoksa hapisteki gençlerimiz için mi? Gerçekçi olalım...
Bölgede, hâlâ istikrar ve demokrasiden söz etmenin en mümkün olduğu ülke, Türkiye. Ekonomi, bütün iddialara rağmen, hala dengeli ve sakin bir seyir izliyor. 30 yıllık bir iç savaş, büyük ölçüde sona erdi.
Şimdi ben bunları söyleyince, bir kesim ayağa kalkabilir, “Sen neden söz ediyorsun ya? Bu ülkede Erdoğan diktatörlüğü var” diye tepki gösterip, mesajlar yazabilir.
Erdoğan'ın eleştirdiğim pek çok yönü var. Örneğin, Amberin Zaman'a karşı kullandığı dil, kabul edilebilir değil. Kılıçdaroğlu'nu Alevi kimliği üzerinden tanımlaması, ayrımcılık içeriyor. Bunlardan kolaylıkla uzun bir liste çıkartılabilir. Erdoğan'ın düşünce dünyasını veya devlet mantığını onaylamayabilir, kendi yaşam tarzınızla bağdaştırmayabilirsiniz. Ortadoğu'ya, Erdoğan'ın baktığı eksenden bakmıyor da olabilirsiniz. Suriye, Mısır veya Gazze'ye dair farklı analizleriniz, özlemleriniz olabilir.
Bunlar; Türkiye'nin bir değişimden geçtiğini, askeri vesayetten kurtulduğunu, kendi ayakları üzerinde durarak, bir çok konuda bağımsız tutum alabildiğini görmeye engel oluşturmuyor.
Sonuç olarak: Batı'nın şu aşamadaki asıl derdinin demokrasi olduğunu söylemek, gerçekçi değil. En azından bunu görelim.
|