BAŞTA cenneti vaat etti.
Balkon konuşmaları, mavi boncuk dağıtmalar falan derken...
Vaat ettiği o cennette, o güne kadar örselenen kim varsa, yasaklanan ne varsa, ona, buna, şuna, başörtüsüne, eğitime, her şeye özgürlük sözü verdi.
“Her türlü vesayeti kaldıracağım” dedi, kendini demokratın daniskasıymış gibi gösterdi.
Kız tavlamaya çalışan cingözler misali, aslında hep –mış gibi yaptı.
Önce tatlı tatlı, kızın önüne lafta dünyaları serdi, alttan alır gibi yaptı, gönül koymadı gibi gösterdi.
Hepsi tiyatroydu.
Kızı kafesleyince gerçek yüzünü saklamaz oldu.
Başladı vır vır:
“Giyemezsin! İçemezsin! Yiyemezsin!”
Sandı ki, muhatabı ezik.
Fazla Muhteşem Yüzyıl izliyor zahir; her lafına beklediği: “Emri ferman yüce padişahımızındır!”
Baktı, 3-5 güzel sözle tavladığı kız dik başlılık yapıyor, kızın boğazını sıkmaya başladı.
İhanetini örtmek için adaleti çökertti, kendine yonttu.
Kabul etmek istemiyor ama bu kız artık uyandı.
Ortaçağ zihniyeti, baskı, yasak, zulüm sökmez oldu.
O iş yaş, hâlâ anlamadı.
*
O kapıyı kapatır, biz bacadan gireriz.
Bacayı tıkar, camdan gireriz.
Öyle de böyle de biz o Twitter’a gireriz.
İnterneti toptan indirse, 140 karakteri anıra anıra köy kasaba dolaşırız.
Dünyaları da kapasa, önüne çıkanın kökünü de kazısa...
Özgürlüğü ruhumuzdan kazıyamaz.
Kötülüğü anlayamayan insan özgürleşemezmiş.
Biz bırakın anlamayı, ona baka baka kötülüğün kitabını yazacak hale geldik.
Çoktan özgürleştik, haberi yok.
Milyarları sıfırlar, özgürlüğümüzü sıfırlayamaz.
Akıntıya karşı yüzsün bakalım...
O akıntı onu yutana kadar.
|