Önce “ne istedilerse verdik” dedi. Sonra, “Cumhurbaşkanını bile dinlediler” diye şikayet etti.
Meclis’te, yolsuzluk fezlekelerinin gümbürtüye gittiği günün akşamı TRT altın çanak programında, “Şu anda hedef tahtasında Başbakan Erdoğan var. Dağıttıkları bütün gazetecilerine bakarsanız şahsımı görüyorsunuz. Telefon dinlemeleri vesaire var. Adı geçmediği halde veri deposunda şantaj için beklentilerin olduğunu rahatlıkla söylüyorum. Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı da dahildir” dedi.
Madem veri deposunda şantaj bilgileri var!.. Çok da eminsin!.. Başbakansın, niye hâlâ bekliyorsun?.. Yargıyı niye harekete geçirmiyorsun?.. Böyle vahim bir iddiayı ortaya attıktan sonra daha ne bekliyorsun?..
Yoksa!.. “Beni yalnız bırakmanın cezasını onlar da önce bir çeksin. Fezlekelerin üstüne hep beraber yatmamız daha kolay olur” diye mi hesaplıyorsun?..
Bir Başbakan’ın ağzından Cumhurbaşkanı hakkında bile dehşete düşürücü iddialar çıktıktan sonra neden gereken yapılmaz?
Bu itirafın ardından “bilmiyordum” da diyebilir mi Recep Erdoğan?..
O zaman 19 Mart Meclis olağanüstü toplantısında MHP Grup Başkanvekili Yusuf Halaçoğlu’nun anlattıklarına tutanaklardan bir daha yer verelim;
“...Zira, işin içerisinde, gerçekten, sahtecilikten altın kaçakçılığına, rüşvetten fuhuşa aracılık etmeye kadar pek çok suçlama var. Diğer taraftan, yine İran’la ilgili birçok mesele bu suçlamalar içerisinde yer alıyor. Mesela bunlar içerisinde İran’ın parasını aktarma işlemleri için komisyon alınması, sahte transit gıda ticareti işlemlerine göz yumulması ve yol verilmesi, istisnai yoldan Türk vatandaşlığının kazanılması, bankanın aldığı yasal komisyon oranlarının düşürülmesi, kaçak altının yurda sokulma teşebbüsünde altınlara el konulmaması ve akabinde Dubai’ye uçuşunun sağlanması, Halkbank nezdinde rakiplerin engellenerek kartel hâline gelinmesi, usulsüzlüklerini ihbar eden kamu görevlisinin tayininin çıkarttırılarak sürgüne gönderilmesi, koruma polis memuru görevlendirilmesiyle emniyet şeridi kullanmak amacıyla imtiyaz kazanma, usulsüzlüklerle ilgili basında çıkacak haberlerin engellenmesi, halka açık şirketlerin yönetiminin ele geçirilmesi, Çin’deki paravan firmaların bankalar nezdinde yaşadığı sıkıntının atlatılması için İçişleri Bakanlığı’ndan bu firmalar adına referans mektubu yazılması, Rıza Sarraf liderliğindeki örgütle ilgili adli ve istihbari çalışmalara karşı koyma faaliyetleri gerçekleştirilmesi, otel yatırımı için kredi çekimine onay alınması, mücevherat, rüşvete konu yüksek meblağda paralar, lüks ve pahalı saatler, “danışmanlık” adı altında aylıklar ki bunların temelinde 1,5 ton altın kaçakçılığı gibi pek çok iddialar burada yer almaktadır, suçlamalar yer almaktadır ve bunlarla ilgili de belgeler konulmuştur. Yani belgeler derken hem görsel belgeler hem de işitsel belgeler yer almaktadır ve bunlar hukuki zemin üzerine oturtulmuştur ve mahkeme kararlarıyla söz konusu edilmiştir. Keza, bunun dışında, yine “Örgüt üyeleri aracılığıyla ayrıcalıklı bir şekilde kişiye özel imar planları hazırlatılması, kurullarda görevli komisyon üyelerine, tabiat ve kültür varlıkları konusunda kurullarda görevli komisyon üyelerine baskı yapılarak, yönlendirilerek, rüşvet vererek veya gerçeğe aykırı rapor düzenleyerek korunması, gerekli tescilli yapıların bulunduğu arsaları, doğal sit alanları ve yeşil alanlar ile Boğaziçi’nde koruma altına alınan alanları imara açtırdıkları tespit edilmiştir.” diyor. Ayrıca, bunun ötesinde, bütün bu yapılanlara aracılık yapanlara binde 5 oranında rüşvet ödendiği ve bunlarla ilgili tespitler ki bu oranlar hayli yüksek miktarda; mesela, 5 milyar 950 milyon 184 bin 197 Euro ki bunun mesela euro 2,3 lirayken değerlendirmesi yapıldığında 13 milyar 685 milyon 423 bin 653 TL’ye mukabil bir meblağ olduğu, yine bununla bağlantılı olarak binde 5 oranından hesaplandığında 84 milyon 526 bin 485 TL bu işlere karşılık rüşvet ödendiği, yine buna bağlı olarak 30 milyon 53 bin 600 Euro ki karşılığında 29 milyon 589 bin 500 nakit parayla 484 bin 100 lira için lüks saat, yine 4 milyon 766 bin 750 dolar taş ve 729 bin 850 lira için yine saat alındığı, diğer taraftan Halkbank Genel Müdürü’ne verilen 2 milyon 500 bin euro, ayrıca 1 milyon 400 bin dolar ki bunun karşılığını Türk parası olarak ele aldığınızda o tarihteki kurlara göre 74 milyon 873 bin lira gibi bir Türk parası tuttuğu, yine bütün bunlara bağlı olarak 10/4/2013 tarihinde 2 milyon euro, 2 milyon dolar, 1,5 milyon TL ve 300 bin İsviçre frangı, ki piyanonun 2’nci taksitini bir yana bırakıyoruz, onlar da yazıyor, böylesine büyük bir meblağ. Şimdi, toplam olarak 32 milyon euro, 6 milyon 776 bin dolar, 3 milyon 465 bin TL, 300 bin İsviçre frangı. Bu bir kişiye aktarılan para, bir bakana aktarılan para. Diğer taraftan, bir başka bakana aktarılan para, teslim tarihleri ve miktarları burada belirtilmiş. Ayrıca, bunların tümünü ele aldığınızda toplam, rüşvet olarak 5 milyon 800 bin dolar, artı danışmanlık. Şimdi, değerli milletvekilleri, aslında, şurada saydıklarım, kısaca saydıklarım, özet olarak saydıklarım, size hiçbir şey ifade etmiyorsa...”
Çok şey ifade ediyor!..
Beraber battılar aynı çukura...
|