Hayatın hiçbir gerçeğine dokunmadan nasıl yaşıyorlar acaba diye düşünüyorum sürekli.
Kimler mi?
Politikacılar, gazeteciler, yazarlar, yorumcular... Gerçeklerden kaçan herkes.
Baskıyı, yaklaşan ekonomik krizi, acıyı, fakirliği, yalanı, riyayı, alçalmayı görmezden gelerek, sadece siyasi kompozisyonları, çıkarlarını ve kendilerini önemli bularak yaşayanlar.
Gerçekten çok şaşırıyorum.
Neredeyse öfkemi bile yeniyor bu şaşkınlık.
Her defasında soruyorum kendime ve karşılaştığım herkese ‘gerçekten mi görmüyorlar?’
***
Geçen gün yine o bildik şaşkınlıkla aynı soruyu sordum ‘başbakanı destekleyen gazeteciler, başbakanı, çıkarlarını, onurlardan bile önemli bulanlar yok saydıkları ama varolan bu gerçeklerle nasıl yaşayabiliyorlar?’
Bir arkadaşım ‘dumandan heykeller yapmaya çalışıyorlar, zavallı bir durum artık bu ama daha da zavallısı dumandan heykele inananlar var’ dedi.
Bir an duraksadım ne dediğini anlamadan, sonra kavradım neden söz ettiğini.
Dünya mizah edebiyatının şaheserlerinden olan Gog’daki bir bölümdü gönderme yaptığı ‘dumandan heykeller’.
Çılgın bir milyarder olan Gog, dünyanın en büyük yaratıcılarıyla tanışmaktan ve konuşmaktan hoşlanır, bunun için büyük paralar harcar.
Bir gün bir yerlerde eşi benzeri bulunmayan bir heykeltraş olduğunu söylerler.
Milyarder heykeltraşı bulur, randevu alır ve atölyesine gider.
Heykeltraş milyarderi büyük bir sevinçle karşılar.
Atölyesinin bir köşesine oturdur ve ortaya odunları yerleştirip üzerine biraz benzin döker ve kibriti çakar.
İki eline de iki kalın tahta alır.
Dumanlar kalınlaşmaya başladıktan sonra hızlı hareketlerle tahtaları dumanlar arasından geçirmeye başlar.
Deli milyarder adamı bir müddet seyrettikten sonra ‘ne yapıyorsun’ diye sorar.
Heykeltraş ‘bu benim yarattığım bir sanat, dumandan heykeller yapıyorum’ der.
Milyarder ‘heykelleri’ almadan çıkar oradan.
Milyarder çılgındır ama o kadar da çılgın değildir…
***
Gerçekten bize de ‘dumandan heykeller’ satmaya çalışıyorlar son zamanlarda.
Memleket yanıyor, onlar ellerinde iki tahta, yangının dumanlarını yelpazeleyerek heykeller yapmaya uğraşıyorlar.
Ortada hukuk kalmamış, yargı bağımsızlığı hak getire, siyasi iktidarın yolsuzluklarını soruşturmaya kalkışan her savcı görevinden alınmış, onlar bize ‘adaleti ancak böyle bulacağımızı’ söylüyorlar.
Ortalık soygun ve baskı tapelerinden geçilmiyor, onlar bunların hepsinin ‘montaj’ olduğunu ileri sürüyorlar.
Nefret toplumda hiç olmadığı kadar yaygın bir şekilde kökleşmiş, onlar bize ‘barışı böyle bulacağımızı’ anlatıyorlar.
Çocuklar öldürülüyor, onlar ölen çocukların kabahatli olduğunu kanıtlama peşinde.
Başbakan bütün gazetelerin haberlerinden yazılarına kadar her şeyine karışıyor, insanları işlerinden attırıyor, onlar bize bunun ‘özgürlük’ olduğunu inandırmaya çabalıyor.
‘Hırsızlık” için fetva veren ‘din alimleri’ çıkıyor, onlar bize ‘Müslümanlık budur’ diyorlar.
***
Onur, ahlak, vicdan, din kalmadı, bu insanlar hala Türkiye’nin böyle kalkınıp gelişeceğini anlatma çabasındalar.
Memleket yanıyor, onlar bize ‘dumandan heykeller’ satma derdinde.
Bunlar yangının büyüdüğünü ne zaman anlayacaklar, bilmiyorum.
Herhalde hepimizin tutuşup duman olmamızı bekliyorlar.
Bizim dumanımızdan heykel yapıp satacaklar, alacak biri kalırsa tabii.
Ama unuttukları bieşey var deli milyarder bile dumandan heykellere inanmıyor…
Biz mi inanacağız?
|