Küçük Berkin’in küçük bedeninin yaşama veda ettiği gün, tüm Türkiye’de olduğu gibi İstanbul Kadıköy’de de, kalplerinde merhamet duygusu taşıyan binlerce duyarlı insan gözyaşları içinde sokağa dökülmüştü. Ellerinde çakı ve sopa dahil kesinlikle silah taşımıyor, hiçbir şekilde şiddete başvurmuyor, kırıp dökmüyor, etrafa saldırmıyorlardı... Sadece küçük Berkin’in anlamsız ve zamansız ölümünü kabullenemiyor, polisin aylardır uyguladığı orantısız şiddeti boykot ediyorlardı... Karşılarına yine polis dikildi ve yine her zamanki gibi insanların yasal gösteri ve protesto haklarını gözardı ederek yok saydı... Her defasında olduğu gibi yine Nazi Almanyası’ndan kalan ürkütücü, çirkin ve mekanik bir ses; “Dağılın” uyarısı yaptı... Küçük Berkin’in durduk yerde öldürülmesine gözyaşı döken üzgün, küskün ve kızgın insanlar elbette dağılmadı; çünkü yüreklerinde onlarda olmayan insan sevgisi vardı... Ve aniden verilen korkunç ve iğrenç bir komut, akşamın alaca karanlığında insanların kanını dondurdu; “Vur, vur, gözünden vur”!.. Kim kimi, hem de gözünden, ne hakla ve ne için vuracak? Sevgisiz, ruhsuz, zalimler için elbette bunun hiç bir önemi yok, artık kime denk gelirse, takdir-i İlâhi (!)...
Başbakan, partisi ve yandaşları tarafından on iki yıldır ekilen ayrımcılık tohumları yeşerdi, büyüdü ve nihayet ülkeyi ‘Bizden Yana Olanlar’ ve ‘Bize Karşı Olanlar’ olarak ikiye böldü. Onlardan yana olanlar, biat edenler ve yalakalık yapanlar on iki yıldır maddi - manevi kollanıp korundular; nemalandılar, okşandılar ve sevildiler. Karşı koyanlar ise; kin ve intikam duygularıyla, zalimce bir hırsla, insanlık dışı yöntemlerle dışlandılar, hakaretlere maruz kaldılar! Haksızlıklar karşısında susmayanlar, en küçük protestolarında bile orantısız bir güçle engellendiler, dövüldüler, sakat bırakıldılar ve hatta öldürüldüler! İnsan olan; ülkesini işgal eden düşmanını bile kazara gözünden vursa, vicdanı sızlar yahu! Sen nasıl bir insansın, be hey kara vicdanlı zalim? ”Vur, vur, gözünden vur!..” dediğin; senin kendi milletinin evlatları be!..
Bu insanların arasında analar, babalar, gençler ve çocuklar var. Sakat bıraktığın bedenler, kör ettiğin gözler, aldığın onca can yetmedi mi? Daha kaç Berkin’in kanına gireceksin? Ulan zalim, bu insanlar boğazlarından keserek bu devlete vergi ödüyor. Sen o vergilerle maaşını alıyor, evine, çoluk çocuğuna ekmek götürüyorsun... Yediğin her lokma boğazına dizilsin, haram zıkkım olsun!..
BUNLARI DA SÖYLESENE!..
Yıllardır bıktıran, kabak tadı veren mağdur edebiyatı eşliğinde aynı şeyleri tekrarlıyor. Ha bire duble yollar, AVM’ler, ekonomide, eğitimde, sağlıkta devrimler yaptık falan diyerek, bol keseden sallıyor. Hiçbir konuda hiçbir fikri olmayan gariban, bilinçsiz seçmeni de ağzı açık seyrediyor, alkışlıyor. Kürsüde söylemediklerini, daha doğrusu söyleyemediklerini biz yazalım...
AKP İktidarı’nın son on yılında toplam 110.606 yeni polis göreve başladı. ABD’li haber kuruluşu Bloomberg, dünyada kişi başına en çok polis düşen ülkelerin listesini yayınladı. Buna göre; kişi başına düşen polis sayısında Rusya ve Türkiye rekor kırdı. Rusya, her 100 bin kişiye düşen 564,6 polis sayısıyla zirveye, Türkiye ise her 100 bin kişiye düşen 474,8 polis sayısıyla maalesef (!) ikinci sıraya yerleşti. AKP İktidarı döneminde polis memuru sayısındaki anormal artış tüm zamanların rekoronu kırdı. 2005 ile 2012 yılları arasında, her yıl ortalama 8.400 kişi polis memuru olarak Emniyet Teşkilatı’na alındı. 43.569 kişi, Emniyet Müdürlüğü kadrosuna KPSS (Kamu Personel Seçme Sınavı) ile alınırken, her nedense 15.118 kişi KPSS ya da başka bir sınava girmeden ‘polis’ oldu!
Girmeye can attığımız AB ülkelerinde, her 100 bin kişiye 335 doktor düşerken, Türkiye’de her 100 bin kişiye sadece 169 doktor düşüyor... Türkiye’de toplam 126.029 doktora karşın 264.477 bin polis görev yapıyor; özel güvenlikte çalışan personel sayısı da 280.915!.. Bu ülkede 162.105 öğretmen açığı varken, AKP İktidarı’nın polis devleti olma yolunda hızla gerçekleştirdiği devrimler (!) neticesinde; bu yıl yine toplam 10.477 polis memuru daha göreve başlayacak!.. Hayırlara (!) vesile olsun da; milletin acil olarak öğretmen ve doktora ihtiyacı var, iktidarın ise polise... Neden acaba?
|