Mezhep çatışması kapıya dayandı

03 Mayıs 2011 Salı, 07:40

Önceki gece Şam'ın banliyölerine gittim. Normal şartlarda Şam dünyanın en güvenli üçüncü şehri. İnsanlığın bilinen en eski kesintisiz yerleşim yeri Şam-ı Şerif, 'misafir'e karşı gerçekten saygılı, yardımsever ve korumacı. Ancak yaşanan olaylar bu kadim şehrin sokaklarındaki gerilimi arttırmış vaziyette. O nedenle insanın (özellikle de bir gazetecinin) eski şehirde kaldığı otelden bir gece yarısı ansızın çıkıp ara sokaklarda yürümesi, rastgele bir taksi çevirmesi ve sürekli çevresini kollaması tedirgin edici.
Buluştuğum insanlar Suriye'de yaşananları, olan biteni yakından takip eden figürler... 'Beşşar Esad gerçekten büyük bir umuttu. Ancak şimdi Dara'dan, Banyas'tan, Duma'dan insanlarla konuşuyoruz. Anlatılanlar dehşet verici... Ne olup biteceği birkaç hafta içinde belli olur' diyor ilk konuştuğum kişi. Ben de ne olup bittiğini soruyorum zira edindiğim izlenim o ki rejim, Dara'daki olayları kontrol altına almaya çalışıyor ve en büyük endişeleri protestoların kitleselleşerek Şam sokaklarına sıçraması. Konuştuğum insanlar Suriye'de yaşanan olayların büyümemesini biraz da ülkedeki Sünni din alimlerinin Esad'dan yana tavırlarına bağlıyorlar.
FİTNE NİTELEMESİ GENÇLER ARASINDA HUZURSUZLUK YARATTI
Büyük saygınlığı ve etkisi olan Sünni din alimi Ramazan El Buti'nin yönetimden yana tavrı ve olan biteni 'fitne'' olarak nitelemesi özellikle gençlerde huzursuzluk yaratıyormuş.
Her uuma camilerden yükselen protesto gösterilerinin kitleselleşmemesi ve yayılmamasını başta El Buti ülkedeki Sünni alimlerin tavrına bağlıyorlar.
Hizbullah ise başlı başına bir mesele... İnsanların Hama'yı unutmadıklarını hatırlatıyor. Bir başka konuştuğum insan, 'Hizbullah'ın yayın organı Manar TV, Suriye Devlet Televizyonundan bile abartılı yayınlar yapıyor. Suriye rejimini savunup protestocuları suçluyor... Komplodan bahsediyor. Nasrallah'ın bu çevrede tüm dükkanlarda posterleri ve Hizbullah bayrakları vardı. Esnaf tepkisini dillendirmek için bunları indirdi'' diyor.
Tüm bu anlatılanlar benim endişemi haklı çıkartıyor maalesef.
Suriye'de fokurdayan (veya altı tutuşturulan) bir Sünni-Şii (Alevi) kazanı var. Dara'daki olaylar Suriye rejiminin beceriksizliğiyle kanserli bir hücre halini alırken arka planında Hafız Esad döneminden kalan bir refleks vardı. Suriye bugün fiilen Dara halkını kaybetti. Kalkışma bastırılsa bile o bölge halkının gönlünün nasıl kazanılacağı ve yaraların nasıl sarılacağı asıl soru. Görünen o ki bu sosyal gerilimi birileri şimdi Sünni-Şii (Alevi) gerginliğine taşımış. Reformların sürati, yaygınlığı ve toplum katmanlarındaki etkisi bir yanda... Öte tarafta Dara olayları ve mezhep gerilimi.
TÜRKİYE'YE TEPKİ VAR
Bu esnada Meclis önümüzdeki günlerde reformları oylamak için olağanüstü toplanıyor. Türkiye'ye tepki ise giderek büyüyor. Önceki gün, Suriye Enformasyon Bakanlığı 'medya turu'' adında resmen turistik bir gezi düzenledi. Bu esnada bir kişi Türk gazetecisi olduğumuzu anlayıp, 'Recep Tayyip Erdoğan'a sesleniyorum. Neden tepki vermekte geç kaldı. Haftalar süren sessizliği neden? Burası Şam-ı Şerif. Henüz kızmıyoruz... Ama aptal da değiliz. Olan biteni ve bu tavırlarının nedenini biliyoruz'' dedi.
Suriye'den Türkiye'ye sığınan Türkmenler meselesi burada büyük rahatsızlık yaratmış vaziyette. Özellikle Başbakan Edoğan'ın, ''Biliyoruz arkası gelecek...'' cümlesini hazmedecek gibi durmuyorlar. Başbakan'ın bu talihsiz cümlesini bugüne kadar olaylara karışmayan Türkmenlere yapılan bir çağrı gibi görüyorlar.
Suriye, iki sebeple Türkiye açısından giderek önem kazanıyor. İlki AKP... Gelişmeler, hükümetin Ortadoğu politikaları ve rolü açısından bir turnusol kağıdı olmaya devam ediyor ve ton giderek belirginleşiyor. İkincisi Türkiye'deki Sünni çevrelerin İran ve Hizbullah ile arasına derin bir set çekiliyor

Kaynak : Serdar Akinan/Akşam