Gezi protestolarının Erdoğan’ı ürküttüğü ve otoriterleşmesinin altında bu korkunun yattığı savı, son derece yüzeysel bir analiz. Ya da hala otoriterleşmeyi gerekçelendirmeye çalışan yandaşların çaresiz, hatta acıklı bir ‘hayatlarında belki de ilk kez sahip oldukları konforu kaybetmeme’ çabası.
Hani bir tür ‘Yetmez ama Evet’ durumu. Evet, otoriterleşiyor ama…
Ama işte ‘Ama’ kalmadı artık. Bütün ‘Ama’ları tükettiniz.
Artık elinizde sesi kısılana kadar bağıran, bağırdıkça insan kılığından çıkan biri var. Çırılçıplak ortada!
“Yaaa bunların insanlıktan nasibi yoook!” diye bağıran, ama ‘Berkin Elvan’ sorusuna “Borsa etkilenmedi” diye yanıt vererek, insanlıktan nasibini almayanın kim olduğunu da örnekleyen biri.
Berkin’in arkasından vurulan Burak Can Karamanoğlu için “Burak yavrumuz…” diye başlayıp, konuştuğu kitleyi adeta bir kez daha, yeni Berkinler, yeni Buraklar ölsün diye kışkırtan; aslında Burak’a da, Berkin ‘kadar’ üzülen biri.
“Bizim gençlerimizin elinde Molotof yok” diyor.
Haklı… Onların elinde pala var, sopa var, döner bıçakları var, tırmık var, kürek var. Arkalarında TOMA’lar var, ‘Çevik’ler var ve bizatihi kendisi var!
Berkin’in ailesini bir tek hükümet üyesi aramadı. Ama Okmeydanı’nda karanlık bir kurşuna kurban giden Burak’ın babasını bütün ‘devlet büyükleri’ arıyor.
Ötesi; Burak için ‘sözde’ tepki gösterenler, Berkin’in evini basmaya ‘Tekbir’ getirerek gitmeye kalkıyor, polis gözetiminde geri dönüyorlar.
Biliyoruz, bu ülke tarihi tekbirli katliamları unutmadı. Hepsinde önde polis, arkada faşistler yürüdü.
Hepsinin arkasında ‘devlet’ vardı.
Burak’ın öldürülmesinden de ‘devlet’ sorumlu, Berkin’in öldürülmesinden de.
Berkin’in cenazesine gidenleri ‘Nekrofil’ olmakla suçlayan AKP’li eski bakan, hükümet üyeleri, en ufak bir üzüntü belirtmeyen başbakan sorumlu.
Evet, Burak’ı polis vurmadı.
Ama o bölgede elektrikler kesildiyse, olaydan saatler önce Ömer Adıyaman adlı bir gazeteci Okmeydanı’nda böyle bir provokasyonun olacağını bilebiliyorsa, CHP Lideri günler öncesinden provokasyon uyarısı yapmışsa; demek ki Burak ‘tesadüfen’ ölmedi.
Şu açık bir gerçek ki; Erdoğan artık iktidarı bırakmamak uğruna her şeyi göze aldı. Laik-dindar, Alevi- Sünni gibi şimdilik iki önemli fay hattını tetikleyerek, giderek daralan etrafındaki çemberi genişletmeye çalışıyor. HDP’ye yönelik organize saldırıların arkasında da hükümetin olduğu açık. Günler öncesinden sosyal medyadan örgütlenen saldırılar AKP tarafından engellenemiyorsa, bundan bir yarar umuluyor demektir.
Erdoğan, düşüş eğrisini tekrar yukarı çekebilmek için toplumu kutuplaştırma ve hatta çatıştırma gibi tehlikeli bir yola saptı. Yolsuzluk, rüşvet ve beraberinde bir dizi suç iddiasının ortaya çıkması, anlaşılan Erdoğan’a tek çare bıraktı. Eğer sandıktan yüksek bir oyla çıkarsa, ‘öteki’lerin hesabını görecek; iddialarla ilgili yargılanmaktan, hesap vermekten de kurtulacak. Öyle sanıyor.
Erdoğan daha ötesini de göze almış olabilir. Çıkacak bir kaos ortamı, OHAL’e gerekçe yapılacak; müthiş bir baskı yaratılarak, her sandığın başına polis-asker dikilecek ve seçim sonuçları kontrol altına alınmış olacak. Bu yöntem yıllarca Kürtlere yapılmıştı.
Nitekim İzmir’de, Ankara’da, İstanbul’da kısmi OHAL kararları alması, bu lokal örneklerin nihai hedefini gösteren önemli olgular.
Ancak bu çok tehlikeli bir oyun. Ve AKP, zaten şu kısa zamanda uzun bir kanlı tarih yazdı. AKP döneminde polis ve asker şiddetiyle ölen çocuk sayısı; Berkin’le birlikte 185 oldu. Roboski’de 35 kişi katledildi. ‘Gezi’de 8 genç öldü. Bunların faillerinin neredeyse tamamı cezasız kaldı.
Umarım AKP’li vekiller ve hükümet üyeleri daha fazla cenazeyi taşımaya ‘biat’ etmezler.
|