İletilerinizi bekliyorum...

gulerbugday113@gmail.com

Facebook

    (Güler Buğday)

Twitter

    twitter.com/gulerbugday

 

CHP, NEDEN İKTİDAR VE UMUT OLAMIYOR, 7 HAZİRAN VE 1 KASIM SEÇİM SONUÇLARI

25 Kasım 2015 Çarşamba, 16:29

Cumhuriyeti kuran parti, artık laik cumhuriyeti yıkanlara, tek adam diktasını dayatanlara ve korku imparatorluğu yaratanlara engel olamıyor!

Bursa Bamsz | letiim | zgemiim | Kitaplarm | Hakkmda Yazlanlar | Animasyonlu iirler

Ana Menü

» Ana Sayfa

» Haberler

» Yazılarım

» Yazarlar

» İletişim

» Künye

» Bize Yazın

» Bağlantılar

ATATÜRK Diyor Ki;

Ne kadar zengin ve müreffeh olursa olsun, istiklâlden mahrum bir millet, medenî insanlık karşısında uşak olmak mevkiinden yüksek bir muameleye lâyık sayılamaz.

YAZAR YAZI

Bu bir beddua değil!KÜÇÜCÜK bir çocuk öldü.

Bu bir beddua değil!KÜÇÜCÜK bir çocuk öldü.

13 Mart 2014 Perşembe, 08:51

Mehmet Y. YILMAZ /Hürriyet

KÜÇÜCÜK bir çocuk öldü.
Niye?
Kimse bunun yanıtını bilmiyor.
Normal gelişim sürecini yaşamış, 14 yaşındaki bir erkek çocuğunun boyu 1 metre 55 santimetre civarında olmalı. Anne-babası çok uzunsa buna 3–5 santimetre daha ekleyebilirsiniz.
Polis olmak için asgari şartlardan biri erkekler için 1 metre 67 santimetre.
Bir gaz fişeğinin 45 derece ile atılması gerekiyor, eğer kurallara uyacaksanız.
Ortaokulda, lisede okuduğunuz gibi basit bir trigonometri hesabı ile yapacak olursak, dik kenarı 167 santimetre olan bir üçgenin köşe kenarını merkez alan bir noktadan 45 derece bir çizgi çizerseniz, bu çizginin yüksekliği 170 santimetrenin çok üzerine çıkıyor olmalı.
Bu hesabı sizler için yapabilirdim, eğitimim buna uygun, ama içimden gelmiyor.
Boyu en az 167 santimetre olan bir polis, boyu en fazla 160 santimetre olan bir çocuğun kafasına bir gaz fişeği isabet ettirebiliyorsa, buna tesadüf diyemeyiz.
Çünkü biliyoruz ki o fişeğin 45 derece açı ile atılması gerekir.
Evet, bu fişeğin Berkin’e ya da Mustafa’ya, Cem’e, Mehmet’e isabet etmesi, o kişilerin şansları ile ilgilidir ama fişeği atan bilir ki o fişek birisini kafasından, gözünden, göğsünden vurabilir.
Fişeğin Berkin’e isabet etmiş olması, Berkin’in talihsiz kaderiyle ilgiliydi. Ama onun yerine başka bir insan evladına da gelebilirdi. O fişeği atan bunu biliyordu, bilerek attı ve Berkin’i vurdu.
Bunu yapmış olmasının nedeni, kendi kişiliği değil.
O da bir insan evladı, onun da annesi, babası, çocukları, sevdiği bir kadın var ve bilerek, isteyerek kimseyi öldürmek istemez.
Biz bu memlekette birbirimizi tanırız.
Siyasal görüşümüz, hayat anlayışımız ne kadar farklı olursa olsun, kimsenin çocuğunu öldürmek istemeyiz.
Biz bu memlekette, aslına bakarsak içi çocuklara sevgiyle dolu insanlarız.
Siyasal görüşlerimizden, yaptığımız işlerden bağımsız olarak çocukları severiz.
Canlarının yanmasını istemeyiz, ağlamalarına tahammül edemeyiz.
Benim yaşıma gelenler, artık bir küçük çocuk sahibi olamayacaklarını bildikleri için de mutlaka bir torun isterler ki içleri yaşama sevinciyle dolsun.
Ama o polis, artık her kimse, o fişeği bunları hiç düşünmeden sıktı.
Çünkü ona böyle emredilmişti, görevi emirleri tartışmak değildi, yerine getirmekti ve hiç istemediğine inandığım bir duruma yol açtı.
Bunun sorumlusu, o çok genç olduğunu tahmin ettiğim polise, o emri verendir.
Hukuki sorumlusu da odur, vicdani sorumlusu da!
Ama göreceksiniz ki o gerçek sorumlu bu işten hasarsız olarak kendisini kurtaracak.
Tek düşüncesi çocuklarına iyi bir gelecek sağlamak, eşini mutlu etmek ve evinde huzur bulmak olan bir polis memuru, günah keçisi ilan edilecek ve bütün suç onun üzerine yıkılacak.
Oysa esas suçlu en tepede!
O en tepedeki, meydanlarda herkesi yüksek sesle azarlıyor.
Hiç utanmıyor ki kendi çocukları gemiler, vakıflar sahibi olarak milyonlarla oynarken, benim kara kaşları birbirine bitişik, mahzun bakışlı Berkin’im kara toprağın altında!
Hiç utanmıyor ki, yola beraber çıktığı insanlar üç kuruşla geçinmeye, çocuklarını okutmaya çabalarken, kendisi milyon dolarları beğenmiyor.
Hiç utanmıyor ki, bir yandan Allah’tan, kitaptan söz ederken, diğer yandan aklındaki tek şey yeşil dolarlar.
Utanma duygusunu kaybetmiş, Allah kimseye vermesin!
Zannediyor ki bugün alacağı yüzde şu kadar oy kendisini aklamaya yetecek.
Zannediyor ki omzunun bir kenarında durup günde beş kere selam verdiği melek bunları görmüyor!
O görüyor, biliyor!
Ve bunları bir gün fitil fitil burnundan getirecek!
Öteki tarafa geçmeden hem de! Bu dünyada!
İlahi adalet diye bir şey varsa, ki bu ülkenin yüzde doksan küsuru bunun varlığına inanıyor, onun gerçekleştiğini hayattayken göreceğiz.
Biz onun kadar kötü kalpli değiliz, bunun acısını, Allah çoluğundan çocuğundan değil, bizzat kendisinden çıkarır diye ümit etmek istiyorum.

Ölen her çocuk için ağlamıyorsanız insan sayılmazsınız

DIŞİŞLERİ Bakanı Ahmet Davutoğlu buyurmuş ki “Berkin’in ölümü bizim iç işimizdir”. İma ediyor ki kimse karışamaz, çocuk öldü ama sizi ilgilendirmez!
Hayır bayım, herkesi ilgilendirir, bu basit bir iç mesele değildir.
Eğer iddia ettiğiniz gibi demokratik dünyanın bir parçasıysak, bu herkesin sorunudur.
İnsan haklarının ihlali, küçük bir çocuğun devlet marifetiyle ölümü “iç mesele” değildir.
Mekânları cehennem olsun, Saddam Hüseyin, Muammer Kaddafi, Hafız Esad da tıpkı böyle düşünüyorlardı.
“Kimin öldürüldüğü benim iç meselemdir, başkasına ne?”
Eğer demokratik dünyanın bir parçasıysanız, Helsinki’de bisikletle işine giden de bunu kendisine dert edinir, Stockholm’de ızgara somon yiyen de, Londra’da parkta sabah koşusuna çıkan da!
Üzülecek kendi dertleri olmadığı için değil. Elbette onların da bir sürü dertleri vardır, onlar ile meşguldür zihinleri.
Ama insan olmaktan kaynaklanan meseleleri vardır.
Onlar Rabia Meydanı’nda öldürülen küçük kızlara da üzülürler, Berkin’e de, Afganistan’da 7 yaşında evlendirilen kızlara da!
Dinleri farklıdır, ama özünde insan oldukları için bunları dert edinirler, kendi çocuklarına sarılırken o talihsiz çocukları hatırlarlar. Bir yandan hallerine şükrederler, diğer yandan dünyada böyle durumların yaşanabiliyor olmasına isyan ederler.
Bizim Başbakanımız Rabia’da, faşistlerin öldürdüğü küçük çocuklar için ağlayabiliyor.
Ama sıra Berkin’e, Ali İsmail’e, Ethem’e gelince ağlamamakla kalmıyor, içinden bir “Oh olsun” bile diyebiliyor.
O zaman anlıyoruz ki Rabia’da diktatörün kurşunlarıyla ölen kız için döktüğünüz gözyaşı da yalan!
Vicdanı olan bir insan çocuklar arasında ayrım gözetemez.
Bunu yapabiliyorsa, bilin ki başka çocuklar için döktüğü gözyaşları da yalandır, rol icabıdır.
İnançlı insan rolü yapıyorsunuz, belki gerçekten de inançlısınız, ben bilmem, Allah bilir.
Ama kuşku duymayın ki ölüp giden her çocuk için ağlayamıyorsanız insan sayılmazsınız.

Yazarlar

AKP ‘darbeyi’ kapatacak

25 Ekim 2016 Salı, 12:14


AKP ‘suç ortağı' arıyor

Mustafa Ünal /ZAMAN

12 Haziran 2015 Cuma, 09:28


Koalisyona ‘derin devlet’ dokunması!

İhsan ÇARALAN /Evrensel

12 Haziran 2015 Cuma, 09:21


Cumhurbaşkanı azınlık hükümetini engelleyemez

Erhan BAŞYURT/BUGÜN

12 Haziran 2015 Cuma, 09:16


Ya Koalisyon ya Başkanlık...

Eren Erdem/YURT

12 Haziran 2015 Cuma, 08:58


Kırılma noktası!

Güngör Mengi/VATAN

12 Haziran 2015 Cuma, 08:45


AK Parti’yi Kürtler neden terk etti?

İbrahim Kiras/VATAN

12 Haziran 2015 Cuma, 08:42


Ali İsmail…

Bekir Coşkun - Sözcü

23 Ocak 2015 Cuma, 09:34


Bu memleketi çiftliğiniz mi sandınız?

Mehmet Kamış/ZAMAN

14 Ocak 2015 Çarşamba, 09:39


Charlie’ye saldırı Bursa’da protesto edildi

Can Ertan /HABER

14 Ocak 2015 Çarşamba, 08:57


Kobane'den Paris'e emperyalizm ve laiklik

Özgür Şen

14 Ocak 2015 Çarşamba, 08:17


AKP’nin IŞİD çıkmazı

Hüseyin ALİ/Özgür Gündem

14 Ocak 2015 Çarşamba, 08:10


Siyasi etik yasası çıkarılmalı

Serpil Çevikcan/Milliyet

12 Ocak 2015 Pazartesi, 09:37


MİT’in sicili

Gültekin AVCI/BUGÜN

12 Ocak 2015 Pazartesi, 09:17


İslamofobi ve provokasyon

İhsan ÇARALAN /Evrensel

12 Ocak 2015 Pazartesi, 09:11


Seçimi böyle kazandık: “VİCDANEN RAHATSIZIM”

Hüseyin Özay/Taraf

12 Ocak 2015 Pazartesi, 08:32


AKP’nin erkek aklı özgür kadından korkuyor

Zilar STÊRK/Özgür Gündem

12 Ocak 2015 Pazartesi, 08:25


Barışı, ancak özgürlükler besler

Hüda KAYA/Özgür Gündem

12 Ocak 2015 Pazartesi, 08:14


Bilim siyasetin elini öptüğünde...

Cüneyt Ülsever/YURT

11 Ocak 2015 Pazar, 10:19


Sabri Uzun da “cadı avı”na katıldı

Nazlı Ilıcak /BUGÜN

11 Ocak 2015 Pazar, 10:18

Son 20 Yazım

CHP, NEDEN İKTİDAR VE UMUT OLAMIYOR, 7 HAZİRAN VE 1 KASIM SEÇİM SONUÇLARI


AHMET İSVAN, CUMHURİYET ÇINARI VE EFSANE BAŞKAN


GERÇEK VE NAMUSLU SOLCULAR GÖREV YİNE SİZE DÜŞTÜ.


ÇARŞAFI ÇIKARDI, PEÇEYİ ATTI VE GÖZLERİNİ YUMDU!..


12 Eylül Faşizmi unutuldu mu?


Yıllar önce Yasin El Kadı'yı yazmış ve uyarmıştım:KEFİL OLANA KEFİL MİSİNİZ ?


Yıllar önce yazmışım \\\\\'ÇANKAYA SIRAT KÖPRÜSÜ!\\\\\'


Tüm Dostlara Teşekkür…


Erdoğan, haysiyet cellatlığı yapıyor: Bağırdıkça korkuttuğunu, hakaret ettikçe sindirdiğini sanıyor!


Gülen Cemaatinin ‘Altın Nesil’ hedefi:


Endişeliyiz, Kaygılıyız, Hatta Kırgın ve Öfkeliyiz, Ancak Çözümsüz ve Umutsuz Değiliz...


Ülkelerin ve Toplumların Uygarlığı Çocuklarına Yaptığı Yatırımla Anlaşılır.


Kardeşlik Kanla, Barış Sözle Olmaz...


Sayın Başbakan, ‘Marjinal’ değilim ama isyanlardayım


CHP Milletvekilleri Gezi’de Gökkuşağı çocuklarının yanında…


Çapulcu Halkın Okuduğu Şiir!


“İNSANLAR İHANETE TUTSAK” Diyerek Yeniden Merhaba…


Dost Okurlarımdan Kısa Bir Süre İzin İstiyorum.


Sadece İnsan Olmak!


Annemin de Başını Ezerler mi?

Takvim

Pt Sl Çr Pr Cm Ct Pz
1
2345678
9101112131415
16171819202122
23242526272829
3031
info@bursabagimsiz.info.tr

Bursa Bağımsız adlı, www.bursabagimsiz.info.tr adresinde yayınlanan işbu web sitesi içerisinde yayınlanan yazınsal ve görsel içeriğin her hakkı saklıdır.

Site içerisinde Güler Buğday dışında yazınsal ve görsel içeriği yayınlanan konuk yayıncıların eserlerinin her türlü hukuksal sorumluluğu konuk yayıncıya aittir. Güler Buğday işbu içerikten ötürü sorumlu tutulamaz.

Copyright © 2024 Bursa Bağımsız