Dün, Okmey-danı’na, Berkin’in cenazesine giderken, hafif gergindim. Birkaç muhabir arkadaş ”Yine olay çıkabilir” diye uyardı. Polis, bir gece önce Taksim ve Ankara’da sürekli göstericilerle yine köşe kapmaca oynamıştı. ”Marjinal gruplar gelecek”, ”Evden seyret” diyenler oldu.
Ama gitmesem, o tek kaşlı güzel çocuğu son yolculuğuna uğurlayan kalabalığın içinde olmasam, olmazdı. Belki Berkin’in ölümü siyaseten bir kırılma noktası değil; ancak artık ruhlarımızda kontrol edilemez bir isyan çığlığı...
Kabul edilemez haksızlıkların, hazmedemediğimiz nefret dilinin, çıplak gözle görülen adaletsizliğin son halkası...
Benim gibi düşünen, yalnızlık hissinden bunalan onlarca, yüzlerce, binlerce insan olmalı ki, E5’ten Okmeydanı’na girdiğim anda kalabalıklar akmaya başladı. Üst geçitlerden, alt yollardan, metrobüs yolundan, mahallenin içinden, Asya ve Avrupa yakasından akın akın geliyorlardı.
Nasıl bir kalabalıktı bu? Homojen olmayan, ancak kadınların başı çektiği bir grup diyebilirim. Sol gruplar da vardı, marka gözlükleriyle ”laik teyzeler” de... Orta sınıf CHP tabanı da vardı, beyaz yakalılar da. Legal ve marjinal gruplar olsa da, en büyük kitle benim gibi bağımsız vatandaşlardı. Hava serinledikçe, kalabalık azalmadı, arttı.
Sloganlar, en azından benim olduğum zaman dilimi içinde, siyaseten keskin değildi. Nuh’un gemisinden bu yana sol eylemlerde hep kullanılan ”Faşizme karşı omuz omuza” bile, ufak bir grup tarafından bir kez tekrarlandı.
Ancak Başbakan Tayyip Erdoğan’a yönelik sert ifadeler vardı. Hrant Dink cenazesinde kızılan ”Devlet” kavramıydı. Bu kez ise, aynı Gezi’de olduğu gibi, toplumsal tepki Erdoğan etrafında odaklanmıştı.
”Berkin Elvan, 15’inde bir Fidan” diye bağırıyorlardı. Agos’un önünde ”Faşizme İnat/Kardeşimsin Hrant” dediler.
Bir noktada Şişli’den ayrıldım. Benim gördüğüm, hüzünlü ancak kararlı bir kalabalıktı. Polis görmedim; eylem de barışçıldı. İnsanlar biber gazı yemeye değil; Berkin’i uğurlamaya gelmişti...
Eve geldiğimde Şişli’nin kuşbakışı resmini gördüm. En az bir milyon insan bugün Berkin için İstanbul sokaklarındaydı.
”Bu duygu montaj değil” diye düşündüm.
Tek kare, tek vicdan.
NOT: Bu satırları noktaladığım anda Osmanbey’den polisin müdahale haberi geldi. Neden? İlerleyen saatlerde ne olacağını bilmiyorum. Ama filmin nasıl biteceğini biliyorum...
|