Tarih, 16 Haziran 2013’ü gösteriyordu...
Bir gece önce Başbakan’ın talimatıyla çevik kuvvet, Gezi Parkı direnişini sonlandırmak üzere tüm Taksim’i gaz bombasına boğarak boşaltmıştı.
İstanbul ve diğer şehirlerde çatışmalar, sabaha dek sürdü...
Başbakan’ın deyimiyle polis, “destan yazmıştı”: Gencecik insanların yaralandığı, öldürüldüğü haberleri geliyordu...
O sabah Okmeydanı’nda, evden ekmek almaya çıkan Berkin Elvan (14) başının arkasına atılan bir gaz fişeğiyle vuruldu.
Berkin hastaneye getirildiğinde kalbi durmuştu. Doktorlar hayata döndürdüler. Tam dört kez ameliyat geçirdi. Ancak komadan çıkamadı.
Günler, aylar birbirini kovaladı... Dile kolay, 268 gün. Acıyla kıvranan ailesinin gözlerinin önünde Berkin’in küçücük bedeni eridi.
Polisten tuhaf ifadeler
Gezi’de ve sonrasındaki “destansı müdahale”lerde, henüz hayatının baharındaki gençler ölürken Berkin’in hayatta kalacağına, bir mucizeyle kurtulacağına hepimiz inanmak istedik.
“Dayan Berkin!” dedik. Her sokağa çıkıldığında sanki suçluymuş gibi gaza boğulduk. Ailenin basın açıklaması yapmasına bile izin yoktu, polis şiddetinden nasibini herkes alacaktı...
Yürütülen soruşturma, olayın kendisi kadar trajikti: Polisler “gaz tüfeği kullanmadıklarını” veya “kimin kullandığını hatırlamadıklarını” söyledi.
Yetmezmiş gibi 14 yaşındaki bir çocuğun “örgüt üyesi” olup olmadığı, molotof atıp atmadığı üzerinde duruldu.
Devlet, daha önce onlarca çocuğunu karanlığa gömdüğü gibi, komada yatan Berkin’i de suçlu ilan edip kendini aklamaya uğraştı.
Kabataş’ta, hayal ürünü olduğu artık net olarak ortaya çıkan bir “saldırı” için verilen demeçlerin bir gıdımı bile
Berkin’e layık görülmedi.
Fişek kendi kendine mi uçtu?
Neden? Neydi Berkin’in suçu? Alevi olması mı? Okmeydanı’nda oturması mı? Ekmek almaya çıkması mı?
Ve Berkin, dayanamadı... Acaba dayanamayan, sadece bedeni miydi? Yoksa bunca kirliliğin, riyakarlığın, ayrımcılığın, vahşetin hakim olduğu bir ülkede yaşamayı mı reddetti?
Berkin’in ölümüyle ilgili haberlerde, “başına gaz fişeği isabet eden” ifadesi ısrarla kullanılıyor. Sanki kendi kendine uçuşan fişeklerden biri, kazara Berkin’in o güzel kafasına denk gelmiş gibi.
Aksi kanıtlanmadığı sürece, o gaz fişeğinin bilerek, isteyerek atıldığını ve canına kast edildiğine inanıyoruz.
Tıpkı Ethem’e, Abdocan’a, Medeni’ye doğrultulan silah gibi... Tıpkı Mehmet’in üzerine sürülen cip gibi... Tıpkı Ali İsmail’e kalkan hain eller, sopalar gibi.
Bugün elimizde birer ekmek, Berkin’i ve devlet şiddetine kurban giden tüm masum çocukları anacağız.
Onurlu bir gelecek için, serinkanlılığımızı yitirmeden hesap soracağız.
Ekmeğin anlamı
- Anadolu’nun, buğdayın, fakirin, işçinin sembolüdür ekmek... Berkin’in ölüm haberiyle birlikte, artık ekmeğin başka anlamları da var: Çocuklarını öldüren devlet şiddetine direniş...
- Dün sabah Ankara’da, önüne bir ekmek alıp oturma eylemi yapan vatandaşa katılanların sayısı hızla çoğaldı. Bazı evlerin pencerelerinde, siyah çaputa bağlanan ekmekle Berkin için yas tutuluyor. Bu duruş, o kadar anlamlı ve dokunaklı ki...
- Berkin’i uğurlarken, elimizde sadece ekmek olsun. Karışıklığı, şiddeti fırsat bilenlere karşı şiddetle değil, ekmeğimizle cevap verelim.
|