ÖZEL HABER
Bir zamanlar Cemaat’e övgü dolu sözler söyleyen AK Parti’nin önde gelen isimleri şu sıralar her fırsatta paralel yapı söylemine sarılıyor. Sanki aralarında en özgün benzetmeyi, en çarpıcı eleştiriyi kim yapacak yarışı var. Tayyip Erdoğan, cumhurbaşkanı seçilirse yerine düşündüğü birkaç ismin olduğunu açıklamıştı. Görünen o ki öne çıkacak isimin yolu ‘paralel’den geçiyor.
Paylaş
Tweetle
Paylaş
Gönder
Yazdır
A A
Ortada çok ciddi iddialar var. Bir tarafta hükümet kanadından bazı isimlerin karıştığı yolsuzluk, kara para aklama, rüşvet ve devlet görevlilerinin kanlı terör örgütlerine yardım ve yataklığı iddiaları... Diğer tarafta bu iddiaları delillendirip soruşturma açan savcıların talebiyle operasyonu yapan polislere yönelik usulsüz dinleme, paralel bir yapı oluşturma ve cususluk iddiaları... Bu sebeple polisler gözaltına alındı, hukuksuz uygulamalar yapıldı. İşin ilginç yanı bunların konuşulduğu dönemde hükümet sözcüsü Bülent Arınç, NTV’de Oğuz Haksever’in konuğu oldu ve şöyle bir açıklamada bulundu: “Bir kucaklaşmayı gönülden isterim. Ancak ‘bizim içimizde yanlış yapanlar vardır ve bizim artık bunlarla ilgimiz yoktur’ denmesi yönünde yaptığım çağrıya yanıt gelmedi. Bu olmadıkça gerilim artacak gibi görünüyor.”
Sanki bir ailede, mesela damatların arasında kişisel husumet çıkmış da, büyük enişte özür dilerse, küçük enişte affedecek gibi bir tablo çiziyor hükümet sözcüsü. Kemal Sunal’ın meşhur “Tutmayın küçük enişteyi, salıverin gitsin.” repliğindeki durum gibi! Fakat bahsi geçen mevzular gereksiz bir aile kavgası değil. Her iki tarafa dair iddialar çok ciddi, hukuksuzluk tarihe geçecek nitelikte.
Tutuklamaların olduğu, cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yaklaştığı şu dönemde kurt siyasetçi Bülent Arınç neden ‘Cemaat özür dilesin’, ‘Kadınlar kahkaha atmasın’, ‘Kocasını bırakıp tatile çıkan evli kadınlar’, ‘Direğe tırmanan kadınlar’ çıkışları yapıyor? Bir yerlere ben de varım çağrıları mı bunlar?
Bu soru Mehmet Ali Şahin için de sorulabilir? AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin, bağımsız milletvekilleri Hakan Şükür ve İdris Naim Şahin’in, tutuklanan emniyet mensuplarını ziyaret etmesini, “Demek ki böyle bir yapı var olduğu tezini güçlendiriyor.” şeklinde yorumlamış, Cumhuriyet savcısının elindeki en önemli delillerden bir tanesi olarak bu ziyareti göstermişti. Hatta milletvekili Hakan Şükür’ün siyasi duruşunu yani politik anlayışını eleştirmek için kurduğu şu cümleler yılların siyasetçisi için son derece basit ifadeler değil mi: “Kafa golleriyle meşhur Hakan Şükür’ün böylesine kafasızlık yapmasını yadırgadım.”
Mehmet Ali Şahin’in ve partinin önde gelen bazı isimlerinin son dönemlerde yaptığı bu açıklamaları köşe yazarları, Tayyip Erdoğan’dan sonra başbakan olmak için yapılan çıkışlar olarak yorumladı. Şahin’in diğer isimlerden önemli farkı Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığına adaylığını açıklayan isim olması. AK Parti’nin son ana kadar çok gizli tuttuğu cumhurbaşkanı adayını, böylesi önemli bir açıklamayı, Şahin’in yapması başbakanlık ve genel başkanlık için güçlü bir isim olduğuna işaret olarak yorumlandı.
Şahin, paralel karşıtı tutumunu daha bir belirginleştirmek için bulduğu her fırsatı değerlendirdi, peş peşe paralel yapıyı sarsacak, açıklarını ortaya çıkaracak beyanatlar verdi! AK Parti tabanına ve kendinden sonra başbakanlık yapmasını istediği kişiye dair “Bir mimar eserini ortaya koymadan önce tasarlar, sonra da kağıda aktarır. Şu anda gönül dünyamızda tasarım halinde olsa da birkaç isim var.” diyen Tayyip Erdoğan’a ben de varım mesajları gönderdi.
Davutoğlu mu, Şahin mi?
Tayyip Erdoğan, Köşk’e çıkması durumunda başbakan olacak kişiye dair tasarımı olduğunu söylediği açıklamasında, bir değil, birkaç tane isim üzerinde düşündüğünü söylemişti. Başbakanlık için kulislerde adı geçen diğer güçlü isim Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu. Derin dış politika bilgisi ve öncülüğünü ettiği vakıflarda yetişen entelektüel kadroları dolayısıyla toplumun kendisine karşı bir teveccühü vardı. Bakan olmasını geniş kitleler menmuniyetle karşılamıştı. Ama ‘Komşularla sıfır sorun’ sloganıyla göreve başlayan Davutoğlu’nun politikalarının neticeleri birçok kesimde hayal kırıklığı oluşturdu. Son yaşanan Musul Konsolosluğu çalışanlarının rehin alınması olayı mesela. “Sizi kendimizin bir parçası olarak görüyoruz, ben sizin de bakanınızım.” diye sesleniyordu Davutoğlu, 2009’da Musul’daki konsolosluğun açılışına katılan Musullulara. Bugün Davutoğlu’nun bu sözlerle açtığı Musul Türk Konsolosluğu binası IŞİD’in yani İslam Devleti’nin merkezi. Konsolosluk çalışanları ise rehineleri. BBC Türkçe, yayınladığı bir makalede bu durumu fiyasko olarak tanımlıyor ve Türkiye’nin bölgede azalan nüfuzuna örnek olarak gösteriyor.
BBC’ye göre; kibir, Sünni mezhepçilik ve AK Parti’nin kötü kararları, dış politikada etkin ve yetkin bir konumda olabilecek Türkiye’nin yumuşak gücünü tüketti. Yine aynı makaleye göre AK Parti hükümetinin dış politikasını yöneten Davutoğlu’nun, Erdoğan Köşk’e çıkınca yerine başbakan olarak geçeceğine dair güçlü söylentiler var.
T24 yazarı Murat Sabuncu’nun ismini vermediği bir devlet yetkilisine dayandırarak yazdığı makalesine göre, Musul krizinin müsebbibi Davutoğlu. MİT Müsteşarı Hakan Fidan konsolosluğun boşaltılmasını isterken, Davutoğlu ‘bayrak dalgalanmalı’ diyerek bunu kabul etmemiş. Fazlasını ‘yayın yasağı’nı dikkate alarak yazmayan Sabuncu, Davutoğlu ile Fidan’ın arasının bu sebeple açık olduğunu vurguluyor. Sabuncu, kulislerde konuşulana göre, istihbarat zaafından değil, Dışişleri Bakanı’nın uyarıyı dinlememesinden kaynaklandığını yazıyor ve ekliyor: “Davutoğlu’nun adı Erdoğan’dan sonra başbakanlık için geçiyordu. Musul’daki yanlış hamlesi belki de onu bu görevden etti.” Yasak sebebiyle detaylı yazılamayan bu bilgiler, başbakanlık için adı geçen Davutoğlu’nun parti içinde de eleştirilmesi, Davutoğlu’nun paralele dair daha yüksek sesle eleştiriler yapmasına sebep oluyor.
İşte bunlar hep “Paralel’in tam karşısındayım bilginiz olsun” çıkışları
Davutoğlu’nun paralel yapı çıkışı geçen haftalarda çok sert oldu. Paralel yapının kendilerini anlayamayacağını çünkü bu yapının hiçbir zaman samimi olmadığını söyledi. Akıl tutulması yaşadığını düşündüğü paralel yapının zarar vermek için uğraştığını anlattı. İşin garip tarafı Musul’da rehin durumda olan konsolosluk çalışanlarına dair soru soran, durumlarına dair bilgi isteyen herkes artık paralel olarak yaftalanıyor, yukarıdaki gibi eleştiriliyor. Her fırsatta devlet içinde bir devlet haline geldiklerini söyleyip, eleştiren Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun basına, paralel yapının Filistin konusunda samimi bir adım atmamasından şikayetçi olması trajikomikti. Paralel yapı olarak kastettikleri eğer cemaat ise, cemaat sivil bir yapıdır, kınamak ve maddi yardım yapmak ötesinde ne yapabilir ki? Resmi adımları atacak ise devlettir. Davutoğlu, daha önce de paralel yapıyı kazan kaldıran yeniçerilere benzetmişti. Dışişleri Bakanlığı’nın yüksek güvenlikli odasında Suriye kriziyle ilgili yapılan dinlemenin sızdırılmasına dair de dinlemenin paralel yapı tarafından yapıldığına dair kanaati oluştuğunu söylemişti. Her kriz durumunda paralele dair yeni bir tespit, yeni bir slogan cümle kurmak partinin güçlü isimleri için Başbakanlığa giden yolun temel taşı olsa gerek.
Geçtiğimiz haftalarda Hürriyet’ten Deniz Zeyrek de Erdoğan’ın başbakanlık için Davutoğlu’nu işaret ettiğine dair bir analiz yazdı. Zeyrek’in sıraladığı gerekçelerden ilki cumhurbaşkanı seçimlerinden sonra genel başkan olacak kişinin başbakan da olacağı için vekil olması gerekliliğiydi. Bu durumda Abdullah Gül ve Numan Kurtulmuş gibi iddialı isimler listeden düşüyor. İkinci gerekçe yani ipucu, yeni genel başkanın partiyi seçimlere götürecek kişi olması. Bunun için de üç dönem sorunu olmayan bir vekil olmalı. Vekil olamayacak bir genel başkanın partiyi seçime götürmesi mantık dışı bulunuyor. Zeyrek, “Bülent Arınç, Binali Yıldırım, Beşir Atalay, Ali Babacan, Bekir Bozdağ, Mehmet Ali Şahin gibi güçlü isimler de listeden düşüyor.” diyor. Zeyrek, şu detayı da eklemeden edemiyor: “Davutoğlu’nun rakiplerini destekleyen AK Partililere göre, Türkiye’nin dış politikası bu durumdayken Erdoğan’ın partiyi Davutoğlu’na emanet etmesi de aynı derecede zor.”
Paralel derken sesin gür çıkmıyor!
Ya Abdullah Gül... Parti içinde bir grup, eskiler yani ak saçlılar olarak anılanlar, güçlü bir şekilde yola devam edebilmek için Gül’ün liderliğinin şart olduğunu söylerken, büyük bir çoğunluk paralel yapıyla mücadelede kararlı davranmayınca, bu ihtimalin azaldığını söylüyor. Nitekim Twitter’da Aktroller’in Gül’ün her yasa taslağı onayından sonra büyük bir heyecanla ‘bizdenmiş’ naraları atmalarından belli oluyordu endişeleri. Paraleli daha güçlü eleştirmesini bekliyorlardı çünkü. Cumhuriyet gazetesinde geçtiğimiz ay içinde çıkan ve Gül’e atfen verilen ‘beni dışlıyorlar’ haberi Gül’ün başbakanlık veya parti liderliği adaylığının zayıflığını gösteriyor. Fakat ANDY-AR Sosyal Araştırmalar Merkezi’nin Türkiye genelinde 21 ilde yaptığı ankete göre AK Parti’ye oy vereceğini söyleyenlerin yüzde 76,2’si Gül’ü partinin başında görmek istiyor. Sonraki isim ise Bülent Arınç, onu tercih edenlerin oranı yüzde 7,3. Numan Kurtulmuş yüzde 6,5 ile üçüncü sırada. Ali Babacan’a destek yüzde 1,8 olurken, Mehmet Ali Şahin yüzde 1,1’de kalıyor. Kulislerin en güçlü adayı Ahmet Davutoğlu’nun ankete göre oranı yüzde bir. Bakalım kedinden sonraki başbakanı belirlemek için, mimari bir plan, proje çizen Başbakan ve cumhurbaşkanı adayı Tayyip Erdoğan seçilirse bu güçlü adaylardan hangisini tercih edecek? En güzel performansı kim gösterecek?
|