inci.hekimoglu@yurtgazetesi.com.tr08 Mart 2014, 10:55
Paylaş
Oslo görüşmelerinin sızdırılması, MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın 7 Şubat'ta ifadeye çağrılması ile başlayan koalisyon ortakları arasındaki gerilim, 17 Aralık'ta bütün kirli çamaşırların ortaya serilmesiyle birlikte, siyaseti darmadağın etti.
17 Aralık'a kadar; hep birlikte gazetecileri, aydınları, askerleri, sivilleri; yani topyekun bütün muhalefeti 'terörist' ve 'darbeci' ilan ederek içeri tıkanlar, bugüne kadar bütün fiilleri birlikte gerçekleştirenler; şimdi suçu birbirinin üstüne yıkarak aradan sıyrılmaya çalışıyor.
Yolsuzluk, rüşvet, yargıya müdahale, ihaleye fesat karıştırma, suçu ve suçluyu övme, anayasayı askıya alma, bir kesimi bir kesime karşı kışkırtma... say say bitmeyecek bir dizi suçla tek başına kalan; yurt içinde ve yurt dışında yalnızlaşan, itibar kaybeden Erdoğan, önünde kalan tek seçeneğe sarılmış görünüyor: Eski dostlarla düşman olurken, eski düşmanlarla dost olmak.
Uzun tutukluluk gerekçesiyle Başbuğ'dan başlanarak, Ergenekon sanıklarının yüzlercesinin serbest bırakılmasının arkasındaki mantık, yeni ittifaklar yedekleme arayışından başka bir şey değil.
Elbette ki Ergenekon, Balyoz gibi davalarda haksız yere tutuklanan ve sahte delillerle içeri atılan yüzlerce insanın, başta da siyasetçi, yazar ve gazetecilerin nihayet özgürlüğüne kavuşması sevindirici. Ama yıllarca yatırdıktan, itibar katliamı yaptıktan sonra; jet hızıyla yasal değişiklikler yapıp dışarı çıkarmalarının ardındaki niyetleri iyi görmek gerekir.
Geçen hafta yapılan MGK toplantısında alınan 'topyekun savaş' kararının ardında anlaşılan o ki; yeni pazarlıklar ve henüz ne kadar süreceğini bilmediğimiz ittifaklar yapılmış. Nitekim Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un, yolsuzluk iddialarını geçiştirip, Cemaat yapılanmasına işaret ederek “Efendim, yolsuzluk iddiaları var. Yolsuzluk varsa, elbette üzerine gidilsin. Ancak, seçimle gelen iktidar seçimle gitsin. Seçim dışı manevralarla iktidardan uzaklaştırma girişimleri darbeye girer” demesi, bu pazarlığın işareti olarak yorumlanabilir.
Ayrıca bu karambolde; gece yarısı, sessiz sedasız Hrant Dink Cinayeti’nin en önemli ismi Erhan Tuncel'in de serbest bırakılması, devlet içindeki o eski aklın yeniden oyuna dahil olduğunu gösteriyor. Çünkü; serbest bırakılanlar arasında JİTEM’in kurucusu Veli Küçük'ün Samsun ve Trabzon'u örgütlemek üzere görevlendirdiği söylenen mafya babası Sedat Peker, Susurluk sanıklarından İbrahim Şahin gibi, eski derin devletin önemli isimlerinin de bulunması; önümüzde yeni bir dönemin açıldığını gösteriyor.
Hükümetin Kürtlere, solculara, 'öteki'lere, azınlıklara ve tüm muhaliflere karşı; eski tetikçilerle işbirliği yaparak, tam bir baskı ve sindirme politikası izlemeye niyetli olduğu besbelli. Öte yandan İP'nin ‘Millicilik’ edebiyatı yaparak, Erdoğan'ın ‘dış güçler’ argümanına destek veren açıklamalar yapması ve hedefine CHP'yi koyması, Erdoğan'ın hesaplarına gayet uyuyor. Erdoğan'ın, İP'nin CHP'den alacağı yüzde birlik oyu bile hesaba kattığına eminim.
Ancak, Erdoğan'ın hesapları ve yedeklediği o eski devlet aklının miadı doldu. Ne içeride ne de dışarıda destek bulacakları gibi, Türkiye'yi yeniden kanlı ve karanlık bir kaosa sokmalarına, demokrasi güçleri izin vermeyecektir.
Israrla söylediğim gibi; bu eski aklın yerine, devlet içinde çoktan dersini almış bir akıl ağırlığını koydu ve yakın gelecekte bunu daha net göreceğiz.
|