CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, yaptığı son mitinglerde Recep Tayyip Erdoğan’ın aile efradı ile bakanların ve onların çocuklarının ses kayıtlarını ve ortaya dökülen hırsızlığı, vurgunu, talanı, rüşveti ve yargıya müdahaleleri anlatıp; “Bu koşullarda ‘Baş Çalana’ hâlâ oy verirseniz iki elim yakanızda” diyor!
Kılıçdaroğlu haklı…
Çünkü benimde iki elim bu koşulları içine sindirenlerin, görüpte görmezden gelenlerin, bilipte anlamaz gibi yapanların, bile isteye susanların, sorumluluk sahibi tüm kamu yöneticilerinin ve kalemini güce ve çıkara satan; yazar, çizer, aydın ve tüm gazetecilerin yakalarındadır.
Sadece iktidar yalakalarına, bu kirli düzenden pay kapanlara, kulluğu kabul edenlere, faşist bir anlayışa biat edenlere, vicdanı kararmış; gözleri görmez, kulakları duymaz olmuş bozuk düzen savunucularına lafım yok…
Onlar on yıllardır zaten benim için yok hükmündeler!.. O türleri Allah iflah etsin!!!!!
On iki yıldır iktidar olan Recep Tayyip Erdoğan, genellikle öfke sanatını iyi kullanıyor. Çoğunlukla öfkeli ve her zaman mağduru oynuyor.
Çünkü bu sefer “Hem suçlu hem güçlü” durumda… Hatta çok ama çok suçlu durumda... Suçlarını bildiği içinde çok korkuyor...
Tayyip Erdoğan, meydanlarda avaz avaz bağırdıkça, kükredikçe; önüne gelene saldırıp hakaret ettikçe, meydan okuyup korkutup sindirmeye çalıştıkça kendi korkusu gözlerinden okunuyor!..
Erdoğan, önüne gelene nefretini kustukça, sürekli haysiyet cellâtlığı yaptıkça aslında başına gelebilecekleri düşünüp korkudan tir tir titriyor. Daha doğrusu yaptıklarını bildiği için kendi sonundan korkuyor!!!
Tayyip Erdoğan bunun için gittikçe kabalaşıyor, bencilleşiyor ve zalimleşiyor.
Haksız, hukuksuz bir konumda geniş halk kitlelerine karşı saldırganlaşıyor. Velhasıl gittikçe saygısızlaşıyor ve sevgisizleşiyor…
Kendisine biat etmeyen, yaptıkları usulsüzlükleri ve hukuksuzlukları eleştiren, yanlışlarını gören ve iktidarın uyguladığı keyfiyeti içine sindirmeyen, AKP’nin çürümüş düzenine hesap sorulmasını isteyen herkese en üst perdeden bağırıp hakaret ediyor.
17 Aralık depreminden beri “Yavuz Hırsız” misali gündemi değiştirmek ve rezaleti perdelemek için “Paralel Yapı” diye tutturmuş gidiyor! Söyledikleri ve iddiaları resmen komedi gibi!!!!
Neden mi?
Çünkü on yıllardır bu yapının örgütlenmelerini, dini siyasete alet ederek şeriat düzenini sağlamadaki amaçlarını, kurumları ele geçirmelerinin sakıncalarını, özellikle yoksul ve az gelirli aile çocuklarını adeta devşirip kendi yurt ve ışık evlerinde şekillendirdiklerini ve bu cemaatin dış bağlantılarını bizler yazıp her ortamda da herkesi uyardık.
Bu gün “Paralel Yapı diye” suçladıklarıyla on yıllardır kol kola, hep birlikte, iç içe, gönül gönüle bu günahları kendileri işlediler.
Şimdi bu saçma sapan ithamları kim ciddiye alır?
Eğer bir suç varsa bu suça kendileri ve bizzat Tayyip Erdoğan ortaktır. Hatta baş sorumlusudur…
Bugüne dek ( F -Tipi ) yapılanmaya sahip çıkanlar, teşvik edenler, koruyup kollayanlar, Hoca Efendiye saygı sunup Pensilvanya’yı Kâbe’ye çevirenler “Başka bir emriniz var mı?” diyenler, iş kendi ve aile efradının haksız kazançlarına, soygun düzenine dokununca kızılca kıyamet koparıyorlar...
Meydanları “Bunlar Sülük… Bunlar çete, ahlaksız, vicdansız “ vs, gibi sözlerle “Bu Paralel Yapı devleti ele geçidi” diye yeri-göğü inletiyorlar.
AKP’lilerin ve en başta Tayyip Erdoğan ile bazı bakanlarının akıl almaz mal edinmelerine, devlet malının talanına, siyasi gücün sadece kendileri ve yakınlarının ihtiraslı arzularının tatmini için haraç çetesine dönüşmesine ve her ihaleden aile bireylerinin kümelendiği vakfa salma salınmasına ve bu çeteye ortak olanların akıl almaz ve önlenemez yükselişlerindeki harama, talana, vurguna karşı ses çıkaran herkese şimdi “Paralel Yapı” diye saldırıyor ve insanların onuru ile oynuyorlar.
Oysa bir zamanlar kendileri yine böyle haksız, hukuksuz insanları fişleyip, dinleyip uydurma delillerle, kumpaslar kurup ülkedeki birçok namuslu insanı, aydını, yazarı, gazeteciyi, rektörleri ve silahlı kuvvetlere mensup birçok değerli askeri içeri tıktılar.
Ülkeyi “Silivri Toplama Kampına” çevirdiler.
Ülkede uygulanan bu hukuksuzluklara karşı duranlara o zaman bugün suçladıkları Paralel Yapı ile birlikte el-ele, kol- kola ve gönül birliği içinde “Ergenekoncu ve Darbeci” suçlaması yaptılar.
Şimdide bu kirli yapıya karşı mücadele edenlere cemaatle menfaatleri ters düştüğü için “Sende o Paralel Yapıdan mısın?” diye hesap sorma zavallılığını gösteriyorlar.
Bu hasta beyinlere, kararmış vicdanlara ancak rahmetli Erbakan’ın deyimi ile “Hadi oradan… Hadi oradan….” komik olmayın denir!!!
Erdoğan yaptığı bu kadar haksız, hukuksuz, yakışıksız, etik olmayan, eşi benzeri yaşanmamış davranışlarına karşın; tüm halkın kendi gücüne (!) biat etmesini hatta tapınmasını istiyor.
Aksi şekilde davrananlarında bir biçimde kellesini istiyor!!! Herkesi çete olmakla suçluyor.
İnsanları “Virüs, Ur, Sülük” gibi benzetmelerle aşağılıyor... Onurlarıyla oynuyor.
Tapeler ortalara dökülüp artık inkâr edilecek bir durum kalmadığından bunları, yazan, konuşan, anlatan ve gösteren bir avuç insana da “ F-Tipi misin? Paralel Devletin ağzıyla konuşuyorsun” diyerek, içine düştükleri aczi ve zavallılığı hiç yüzü kızarmadan meydanlarda sergiliyorlar.
Ne hazin ki bugüne kadar hiçbir zaman ve hiçbir dönemde siyaset arenası böylesine kirlenip; nefret söylemine, intikam duygularına ve “Alikıran Başkesen” hallerine tanık olmamıştı.
Erdoğan, aklı-sıra en iyi savunma hücumdur taktiği ile tüm fütursuzluğu ile saldırıyor.
Tayyip Erdoğan yeri göğü inleten ses düzeni ile 17 Aralıkta su yüzüne çıkan, her gün bir yenisi ortaya atılan tapelere; çok tapesi, pardon tepesi attığı için ülkedeki tüm kurum ve kuruluşları yıkıp geçiyor.
Akıl almaz bir mantıkla ve insafsızca herkesi ve her kesimi suçluyor:
Önünü arkasını düşünmeden peş-peşe sıraladığı ve bir kolaj yaparak sunduğu;
“Ahlaksızlar, Sülükler, Teröristler, Haşhaşiler, Solcular, Ataistler, Vatan hainleri” (!) gibi yenir yutulur yanı olmayan ve asla aklı başında bir Başbakan’ın kullanması mümkün olmayan sözlerle halkını aşağılayıp suçluyor.
Yıllardır bu ülkeyi babasının çiftliği mantığıyla yönetmeye çalışan Tayyip Erdoğan diyorum ki:
Siz o özgürlük ve bağımsızlık mücadelesini vermiş ve hâlâ bu düşünceleri için her tür faturayı ödeyen ve ödemeye hazır gerçek solculara kurban olun…
Siz onları ne vaat ederseniz vaat edin; onları asla satın alamaz, kendinize yandaş yapamaz ve ne bağışlarsanız bağışlayın onları kendinizin ve çıkar çetelerinin aklanması için kullanamazsınız...
Tüm AKP’liler ve onlara iyi niyetle inanmaya devam edenler:
Sizlerde bu rezaleti gözleriniz ile görüp kulaklarınızla duyuyorsunuz.
Bu sahte masaldan uyanın ve kendinize gelin. Günaha, yalan, çalana, soyana, talana ortak olmayın...
Aslında planlı bir şekilde meydanlar montajla kumpasla şekillendirilmeye ve insanlar Mankurt’laştırılmaya çalışılıyor.
Erdoğan, meydanlarda avaz avaz ve fütursuzca bağırdıkça izinsiz alındığı, çalındığı iddia edilen “DOMBIRA’NIN ERDOĞAN’LI SÖZLERİ” kitlelerde afyon etkisi yaratıyor:
Göründüğü gibi olan / Gücünü milletten alan
Recep Tayyip Erdoğan / Mazlumlara sırdaş olan
Gariplere yoldaş olan / Ezilenlerin gür sesidir o / Suskun dünyanın hür sesidir o
Oldu her zaman sözünün eri / Çıktığı yoldan dönmedi geri/ Sözü dosdoğru yoktur riyası / Zalimlerin korkulu rüyası,,,,Halkın adamı Hak’kın aşığı / O milyonların umut ışığı…
AKP’nin bu seçim şarkısı için yine kendilerini yetiştirmiş hocaları rahmetli Erbakan’ın sözleri ile bir kez daha “HADİ ORDAN… HADİ ORDAN… SİZİ GİDİ DÜZENBAZLAR…” demek gerekiyor…
Şimdi aklı, mantığı ve vicdanı olan herkes sadece düşünsün… Meydanlarda beyin yıkamak için kurgulanmış AKP’nin şarkı sözlerine bakın birde ülkede meydana gelen depreme bir bakın…
Namuslu, onurlu, özgür düşünebilen, korkmayan, satılmamış, kiralanmamış, iktidarla göbek bağı olmayan, ülkesini ve halkını cüzdanından daha çok seven tüm insanlar, Tayyip Erdoğan için,
“ARTIK YETER... YAKAMIZDAN DÜŞ! BIRAK O KOLTUĞU VE ÇEK GİT TAYYİP ERDOĞAN” diyordur…
SON SÖZ:
Bu 8 Mart’ta tüm kadınlarımızın, bu sefer ezber bozmasını ve halkımızı MANKURT’laştırmaya çalışanlara ve DİKTATÖRLERE “DUR” demesini temenni ediyorum…
GÜLER BUĞDAY
|