Yeni Şafak ve Star dün sadece habercilik yapmadılar.
'Derin dinleme' haberleriyle aynı zamanda, Türkiye'ye kurulan, 'Kumpas' isimli ahtapotun kollarından birini ortaya çıkardılar.
Bu sadece ahtapotun kollarından biri.
Ama en önemlilerinden...
Türkiye Cumhuriyeti şimdiye kadar çok şey gördü. Ancak bu denli kapsamlı ve yaygın bir dinleme olayıyla ilk kez karşı karşıya kaldı.
Soruşturmayı yürüten savcılar açıklama yaptı. Selam-Tevhid örgütü adı altında 2011/762 sayılı soruşturma açılmış.
Biri diyor ki, soruşturmayı ben açtım ama ben bu kadarını dinlememiştim.
Diğeri diyor ki, ben 2014 yılı Ocak ayında soruşturmadan alındım.
Ama bunu ne zaman söylüyor.
Fethullah Gülen'in avukatı açıklama yaptıktan sonra.
Açıklama sırası dahi paralel yürüyor.
Ne kullanışlı bir örgütmüş bu, 'Selam-Tevhid'
90'lı yıllarda, ülkeyi 28 Şubat sürecine sürüklemek için, laik-aydınlara yönelik bir dizi suikast gerçekleştirilmişti.
Muammer Aksoy'dan, Uğur Mumcu'ya, Bahriye Üçok'tan, Ahmet Taner Kışlalı'ya kadar.
Bu suikastlerin hiçbiri aydınlatılamadı.
Ama üstünün örtülmesi için birileri bulundu.
Televizyonların canlı yayınlarında bu kişilere suikast tatbikatları da yaptırıldı.
Uğur Mumcu'nun aracına bomba koyduğu yeri bulamadılar, Ahmet Taner Kışlalı'nın aracın üzerine bırakılan bombayı da hatırlayamadılar ama olsun. Bu kadar kusur her teröristte olurdu.
Buldular, buluşturdular. Laik aydınlara suikast işinin faturasını birilerine kestiler.
O birileri, 'Selam-Tevhid' örgütüydü.
O gün 28 Şubat'a giden yolun taşlarını döşeyen DGM'ciler, 'Selam-Tevhid' diye bir örgüt icat etmişlerdi. Meğerse aynı yoldan yürüyen özel yetkili mahkemelerin paralel savcıları da bir kez daha aynı sihirli değneğe sarılmışlar.
Bir Selam-Tevhid çuvalı açmış, herkesi onun içine doldurmuşlar.
İsimleri tek tek saymaya kalksak, birkaç ciltlik, 'Dinleme kılavuzu' adı altında bir ansiklopedi yayınlamamız gerekiyordu.
17 Aralık'tan bu yana söylemekten dilimizde tüy bitti.
17 Aralık operasyonu için 2012 yılında UYAP'tan bir soruşturma numarası alınmış.
Ancak bilgiler UYAP'a girilmemiş, soruşturma kapsamındaki kişiler üzerinden başkalarına ulaşılmış. Ve sonunda gelmiş Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı ciğerine kadar dinlenmiş.
Kim yapmış bunları.
Alnı secdeye giden insanlar.
Paralel yargının savcıları, özel yetkili mahkemelerin verdiği olağanüstü yetkileri kullanmak suretiyle, bir örgüt adı altında bir soruşturma dosyası açmış, bunun içine en ulusalcısından en dindarına kadar hedefe aldığı kişileri doldurmak suretiyle bir operasyon hazırlığı yapmış.
Yıllara dayalı dinlemeler gerçekleştirilmiş, arşivler yapılmış, tapeler çözülmüş, kasetler oluşturulmuş. Geriye ne kalmış.
Kendi ifadeleriyle Başbakan'ın, 'Bir fiskelik canı' kalmış.
Bu Türkiye'nin derin gırtlağının ortaya çıkması demek.
ABD'de Watergate skandalı patlak verdiğinde Başkan Nixon istifa etmek zorunda kalmıştı.
Richard Nixon, rakip partinin genel merkezini dinletmişti.
Şimdi Watergate skandalından daha büyük bir dinleme skandalı ile karşı karşıyayız.
Derin bir kulak siyasetçisinden, gazetecisine, işadamından, akademisyenine kadar insanları, kanunsuz bir şekilde dinlemiş.
Biz istedik ki, insanlar Hocaefendi'ye kulak versin, vaazlarını dinleyip, nasihatlarından istifade etsinler.
İstedik ki bir cemaat vaazlarıyla, hizmetleriyle gündeme gelsin.
Ama geldiğimiz noktada bir cemaatin lideri vaazları, hizmetleri, nasihatları, ilmi, ibadeti, kelamalatı üzerinden değil, operasyonlarla, dinlemelerle, kasetlerle, şantajlarla anılıyor.
Bizim çok değerli din alimlerimiz oldu.
İmamı Rabbani, Abdulkadir Geylani, Mevlana Celalettin-i Rumi ve Bediüzzaman Said Nursi gibi.
Onlar ilimleriyle, irfanlarıyla, çektikleri çileler, gördükleri zulümlerle anıldılar.
Onlara alim denildi, mazlum denildi. Ama hiçbir zaman, 'Derin gırtlak' denilmedi, şantajların arkasında isim olarak gösterilmedi.
40 yıllık hizmetin sahibi Fethullah Gülen, 'Altın nesiller' yetiştireceğim diye yola çıkmıştı. Çok güzel hizmetleri de oldu. Ama finali hiç iyi olmadı. Hele hele bir din alimine, kanaat önderine yakışan bir final hiç olmadı.
Şimdiye kadar bir Watergate skandalı vardı.
Şimdi 'Gülengate' skandalımız oldu.
|