Demokrasi, özgürlükler ve insan hakları bayrağı AK Parti’nin elinde değil. Kimin elinde olduğu belli değil ama AK Parti’nin elinde olmadığı kesin.
*
İlk kez...
Karşısındakiler “başörtüsü, din, laiklik, irtica...” falan demiyor.
*
İlk kez...
Namaz kılan, camiye giden, Allah diyen, alnı secdeli bir grup insanın sert ve keskin muhalefetiyle karşı karşıya...
*
İlk kez...
Uluslararası basın “Erdoğan övgüleri” yerine “Erdoğan yergileri” ile dolu.
*
İlk kez...
Avrupa Birliği rüzgârı, AK Parti’den yana esmiyor... Tersine AK Parti’ye karşı esiyor...
*
İlk kez...
CHP, AK Parti’nin karşısına İstanbul, Ankara, Bursa ve Hatay gibi kentlerde “ezber bozan” adaylarla çıkmış durumda.
*
İlk kez...
Moral üstünlük AK Parti’de değil.
*
İlk kez...
Başta Suriye olmak üzere Ortadoğu politikaları, sokaktaki çocuğun bile fark edeceği kadar dökülüyor.
*
İlk kez...
AK Parti ideolojik olarak ezilen, horlanan, mağdur edilen, köşeye sıkıştırılan pozisyonda değil.
*
İlk kez...
Konu sadece ve sadece yolsuzluklar.
*
İlk kez...
AK Parti mağdur tarafta değil, mağdur eden tarafta... Bakınız: MHP ve Devlet Bahçeli ile ilgili “Alo Fatih” vakaları.
*
İlk kez...
Her zaman “AK Parti eşittir Tayyip Erdoğan” denklemi vardı ama ilk kez bu denklem, “gerçeğin ta kendisi” haline geldi.
*
İlk kez...
Ekonomide “iyimser” rüzgârlar esmiyor.
*
İlk kez...
AK Parti, “ayakkabı kutusu” gibi yıpratıcı bir sembolle mücadele etmek zorunda...
*
İlk kez...
Şanslılığıyla meşhur Erdoğan, o kadar da “şanslıymış” gibi görünmüyor.
*
İlk kez...
Futbol dünyası bile “isyan” etmiş durumda.
*
İlk kez...
Ne yapılsa, ne edilse... Gündem bir türlü “esaslı” biçimde değişmiyor, değiştirilemiyor.
*
İlk kez...
AK Parti, merkez sağ seçmeni bu denli ihmal etmiş durumda.
*
İlk kez...
Önemli liberal isimlerin, “AK Parti’nin kendini iyi hissetmesine yol açan” desteğinden mahrum.
*
İlk kez...
“Zapturapt altına alarak hükmedecek bir güce ulaşmak” için oy istiyor.
*
İlk kez...
“Biz bunu da biliriz, biz şunu da biliriz” yerine, “Ne kadar da safmışız” deniliyor.
*
İlk kez...
“Bizi mağdur ediyorlar” cümlesine, “İyi ama seni mağdur edenleri besleyip büyüten sen değil misin” şeklinde cevap verilebiliyor ve bu cevap genellikle suskunlukla karşılanıyor.
*
İlk kez...
Konu bir türlü başörtüsüne, dine, diyanete falan gelmiyor, gelemiyor.
Devlet Bey! Lütfen cevap vermeyin
DEVLET Bey...
Başbakan Erdoğan sizin için “Ailesi yok, çocuğu yok, ne anlar çocuktan, ne anlar aileden” falan dedi ya...
Lütfen cevap vermeyin bu açıklamaya.
Ademe mahkûm edin bu açıklamayı.
Yok sayın.
Söylenmemiş farz edin.
*
Devlet Bey...
Cevap vermeyin o açıklamaya.
Şu üç nedenden dolayı:
*
- BİR: Böylesi bir açıklamaya esaslı bir cevap verebilmeniz için bu seviyenin de altına inmeniz gerekecek ki bu seviyenin altı felakettir.
- İKİ: Halkın sağduyusuna güvenin... Halkımız seviyeyi de, seviyesizliği de takdir edecek olgunluktadır.
- ÜÇ: O açıklamayı cevapsız bırakın ki hep birlikte görelim cevapsız bırakılmış olmanın dayanılmaz huzursuzluğuyla seviye daha nerelere kadar gidecek.
Siyasi kriz günlerinde yapamadığımız şeyler
- SİYASİ ortam o kadar film gibi ki, hiçbir film bizi kesmiyor. Bu yüzden sinemaya gidip film izleyemiyoruz.
- Üç saat ortamdan koptuğumuzda en az sekiz önemli gelişme yaşanıyor. Bu yüzden konserlere falan gidemiyoruz.
- İnternete girmeden yarım saat bile geçiremiyoruz... Diyelim geçirdik... O yarım saatte çok şeyi kaçırmış oluyoruz.
- Başbakan’ı dinleyemiyoruz... Konuşurken öyle bağırıyor, öyle çağırıyor ki... Kendisine baştan sona inananlar dışındakileri öyle azarlıyor ki... Bunlara maruz kalmak istemiyoruz.
- Hükümetçi ve Cemaatçi yazarların birbirlerine karşı sürdürdükleri polemikler o kadar tadından yenmez durumda ki... Magazin polemiklerinden tat alamıyoruz...
- Roman okuyamıyoruz... Çünkü internette her akşam yayınlanan tape’ler o kadar roman tadında ki...
- Ev, aile, yeğen, kuzen falan... Hiçbiriyle hakkıyla ilgilenemiyoruz... Bakanların çocuklarını konuşmaktan kendi çocuklarımızı konuşmaya sıra gelmiyor ki.
Said Nursi, CHP ve AK Parti
BAŞBAKAN Erdoğan, 1940’lardan kalma bir belge açıkladı.
CHP’nin Said Nursi’ye yaptığı zulümlerin belgesini.
Yani demek istedi ki Said-i Nursi’nin talebelerine:
“Böyle bir CHP’ye nasıl oy verirsiniz.”
*
Şimdi bu durumda CHP de 2014’lerden bir belge açıklasa...
Kalkıp dese ki...
AK Parti hükümetinin Başbakanı Erdoğan, kendilerini Said-i Nursi’nin talebeleri olarak nitelendiren insanlara “Haşhaşi bunlar, inlerine gireceğiz, sahte peygamberin peşinden gidiyorlar, çete, hesap soracağız” diyor. İşte AK Parti zulmü...
*
CHP de böyle bir belge açıklasa...
Ne olacak?
|