Kadının adı yok ki, hakları olsun!

05 Aralık 2013 Perşembe, 08:55

Aysın KOMİTGAN/Bursa Hakimiyet

Kadın hakları, eşit şekilde sahip olduğu sosyoekonomik, siyasi ve yasal tamamına verilen isim.
Bugün 5 Aralık Dünya Kadın Hakları günü…
Kadın hakları kavramı özellikle 19. yüzyılda büyük önem kazanmış.
Dünya genelinde çok çeşitli kurum ve kuruluşlar kadınların karşılaştığı sorunların ve ayrımcılıkların giderilmesi için çalışmalar yapmaya devam ediyor...
Kadın hakları ve kadınların erkeklerle eşitliği konusunda geçen asırdan itibaren Batı ülkelerinde ve toplumlarında yoğun mücadelelerin verildiği ve özellikle Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere’nin bu mücadelelerin en şiddetlilerini yaşadığı bilinmektedir.
Ülkemizde, gerek Osmanlı İmparatorluğu ve gerek Cumhuriyet döneminde kadınlarımızın kendi hakları konusunda, Batı ülkelerindekine benzer şekilde mücadele ettiklerini söylemek mümkün değildir.
Ama biz kadınlara birçok Batı ülkesinden daha evvel bu hak Atatürk tarafından verilmiş ve hatta adeta sunulmuştur.
Türk Kadınına Seçme ve Seçilme Haklarının Verilmesi Medeni Kanun ile erkeklerle eşit haklara sahip olan Türk kadınına, 3. TBMM tarafından 3 Nisan 1930’ da kabul edilen bir yasa ile belediye seçimlerine katılma hakkı tanınmıştır.
1931 yılında da Türk kadını ilk kez tıp dünyasında varlığını göstermiş ve ilk kadın cerrahımız çalışmaya başlamıştır.
4 Mayıs 1931’de ilk toplantısını yapan IV. TBMM tarafından 26 EKim 1932’de kabul edilen bir yasa ile Türk kadınına muhtar, köy ihtiyar kurulu üyeliğine seçilme ve seçme hakkı tanınmıştır. Sonraki yıl da, 8 Ekim 1934’te kabul edilen ve 5 Aralık 1934’de yürürlüğe giren bir başka yasa ile kadın-erkek eşitliği alanında bütün haklar, Kadınlara Milletvekili Seçme ve Seçilme Hakkı’nın tanınmasıyla verilmiş oldu.
Atatürk’ ün Kadın Hakları Konusundaki Görüşleri ve Gerçekleştirdikleri, bugün dünya aydınlarının ve Birleşmiş Milletler Teşkilatı’nın yaymaya çalıştığı kadın hakları ile ilgili görüşler, Atatürk tarafından çok önceleri dile getirilmiş ve çoğunlukla da uygulama alanına sokulmuştur.
O yıllardan günümüze gelirsek Türk kadınının dünya ülkelerindeki pek çok kadından daha önce haklarla donatılmışlığını, ama değerini bilemediğini görüyoruz!
Günümüz Türk kadını hâlâ haklarını elde etme mücadelesi veriyor...
Kadına şiddetin tavan yaptığı dönemleri yaşıyoruz...
Eğitimli, eğitimsiz pek çok kadın eşinden, erkek kardeşinden, babasından, annesinden şiddet görmeye devam ediyor...
Hatta...
Kendi doğurduğu evlattan bile şiddet gören kadınların sayısı az değil...
Türk kadını hangi haklarının peşinde dersek;
l İş ve çalışma hayatında kadınlara yönelik negatif ayrımcılık.
l Dünya çapında kadınların eğitim - öğretim hakkından yoksun veya ikinci planda bırakılması.
l Birçok devletin hukuki düzenlemelerinde kadın erkek ayrımı yapılması ve bilhassa miras hukuku ve medeni hukuk düzenlemelerinde kadınlara negatif ayrımcılık uygulanması.
l Dünyada birçok bölgede, kadınların eş seçme, evlilik, boşanma ve diğer temel medeni haklarının tanınmaması.
l Kadınlara yönelik fiziki şiddet ve psikolojik baskının en çağdaş ülkelerde bile tam anlamıyla kırılamamış olması.’
Kadın hâlâ toplumda var olduğunu ispatlamanın derdinde...
Erkek egemen toplum yapısında kadın hep mücadele veren ama payelendirilmeyen konumunda ne yazık ki!
Hâlâ…
Siyasi partilerde kadın kotası uygulamasının var olduğu bir ülkede hangi kadın haklarından söz edilebilir ki