Dink ve Yazıcıoğlu’nun Katilleri

05 Aralık 2013 Perşembe, 08:11

Hakan Gülseven/YURT

AKP ile ‘Cemaat’ tabir edilen örgütlenme arasındaki çatışmada Hrant Dink Davası güme gidiyor. Oysa bu dava, tüm bir sürecin düğüm noktasıdır. İyi anlaşılmalıdır.
Hrant Dink’in tetikçisi, azmettiricisi, yol vereni, göz yumanı kim olursa olsun; cinayet ‘Okyanus Ötesi’nde planlanmıştır. Bugünün düşman kardeşleri AKP ve Cemaat, bu planın suç ortaklarıdır.
Kronolojiyi bir kez daha hatırlayalım...

***

19 Ocak 2007'de Hrant Dink öldürüldü. ‘Ulusalcı’ tabir edilen kesimler ‘olağan şüpheli’ydi. O güne dek ‘meczup’ isimler sağa-sola saldırtılmış, özellikle Ermeni meselesi üzerinden bilinçli biçimde gerilen iplerin üzerinde Kerinçsizgiller raks ettirilmişti.
Böylelikle, genel sol kitle içinde Hrant Dink cinayetiyle birlikte ‘ulusalcı’lara karşı büyük bir nefret gelişti.

Cinayetin planlandığı merkezin temsilcisi ABD Büyükelçisi Ross Wilson ise; eski bir Amerikan mafya geleneğini tekrarlıyor, kurbanının cenazesinde en önde yürüyordu. İlk kez bir Amerikan yetkilisi solcularla yan yana yürümüş oluyordu.

Sağ seçmen zaten artık ‘merkez sağ’ görünümlü AKP’nin tesiri altındaydı. Sollu-sağlı kamuoyunu kontrol etmek ve tasfiye planını uygulamak üzere medyanın yeniden şekillendirilmesi yeterliydi.
2007 Mart ayında, bugünkü Taraf'ın işlevini yerine getirsin diye çıkarılan Nokta Dergisi'nde Sarıkız 'darbe planları'na dair haberler yayımlandı. Erken atılan bu adım, Nokta’nın kapanışıyla sonuçlandı.
Nisan 2007'de Sabah-atv grubuna TMSF el koydu, bizzat Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan'ın ricaları ile finansman sağlandı ve bu medya grubu Çalık Holding'e devredildi. Medya, iktidar ve ‘Cemaat’in kontrolüne geçmeye başladı.

4 Mayıs 2007'de Tayyip Erdoğan, dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt'la Dolmabahçe'de buluştu. ‘Mezara gidecek sırlar’ orada konuşuldu. Büyükanıt ‘işbirlikçi’ yapıldı.
2007 yaz aylarında 'Ergenekon' operasyonu başladı. Önce kontrgerilla artıkları, mafyacılar, kumarcılar falan derken; operasyon 'ulusalcı' tabir edilen, ABD'ye mesafeli durulmasını, hatta Rusya ve Çin'le yakınlığı savunan kesimlere kadar genişledi.

‘Cemaat’ medyası bu süreçte tam bir ‘tetikçi’ rolü oynadı. Ama pek çok kesim açısından ipliği pazara çıkmış, dahası ciddiye alınmayan bu medya organları yeterli değildi.
Dolayısıyla, Kasım 2007’de solun ve esas olarak Kürt hareketinin belli kesimlerine de hitap edecek Taraf Gazetesi yayına başladı. Taraf’ın başında, kocası CIA için çalışan ‘eski solcu’ Yasemin Çongar vardı. Ve gökten zembille indirilen ‘gazeteci’ görünümlü ‘bavulcu’ Mehmet Baransu, ‘Cemaat’in fideliklerinde bugünler için yetiştirilmişti.

Ve nihayet; hem dolandırıcı, hem Fethullahçı, hem 'haham', hem de eşcinsel olabilen Tuncay Güney diye bir şahıs çıktı ortaya... Onun ifadeleriyle bir sürü insan tutuklandı. Bu şahıs, bir dönem Fethullah Gülen’in çalışma ofisinde görevliydi; randevuları düzenliyor, görüşmelere katılıyordu!

***

Hrant Dink Cinayeti Türkiye’yi yeniden ‘dizayn’ etme sürecini başlatan adımdı. Cinayette, sızmalardan kevgir haline gelmiş olan BBP teşkilatı taşeron olarak kullanıldı. Hrant Cinayeti’nde yönlendirme ‘Cemaatçi’ tabir edilen polisler üzerinden gelişmişti. Yasin Hayal ve Erhan Tuncel’in açıklamaları, bu konuda kuşkuya yer bırakmıyor.

Öte taraftan, BBP Lideri Muhsin Yazıcıoğlu değişik bir kişiliğe sahipti. Durumu anladı ama sızmaların üzerine giderken öldürüldü.
Tarihin ironisi...

Hrant Dink ve Muhsin Yazıcıoğlu’nun katilleri aynıydı!