İletilerinizi bekliyorum...

gulerbugday113@gmail.com

Facebook

    (Güler Buğday)

Twitter

    twitter.com/gulerbugday

 

CHP, NEDEN İKTİDAR VE UMUT OLAMIYOR, 7 HAZİRAN VE 1 KASIM SEÇİM SONUÇLARI

25 Kasım 2015 Çarşamba, 16:29

Cumhuriyeti kuran parti, artık laik cumhuriyeti yıkanlara, tek adam diktasını dayatanlara ve korku imparatorluğu yaratanlara engel olamıyor!

Bursa Bamsz | letiim | zgemiim | Kitaplarm | Hakkmda Yazlanlar | Animasyonlu iirler

Ana Menü

» Ana Sayfa

» Haberler

» Yazılarım

» Yazarlar

» İletişim

» Künye

» Bize Yazın

» Bağlantılar

ATATÜRK Diyor Ki;

Cumhuriyet fikir serbestliği taraftarıdır. Samimi ve meşru olmak şartıyla her fikre saygı duyarız.

HABER

Türban yasağına uyan öğretim üyeleri cezalandırılıyor

Türban yasağına uyan öğretim üyeleri cezalandırılıyor

14 Temmuz 2014 Pazartesi, 06:55

Türban yasağına uyan, hukuken uymak zorunda olan öğretim elemanları cezalandırılmaya çalışılıyor. Bu, Cumhuriyetçilerle hesaplaşma, bir öç alma projesinde gelinen son noktadır.

Hukukun yanında insafı ve vicdanlı olmayı da unuttuk. Odatv’de 07 Temmuz günü yayımlanan haber doğrusu bizde derin üzüntü yarattı. Habere göre YÖK Denetleme Kurulu; Ankara Üniversitesi Yönetim Kurulu’nun 12 Nisan 2011 günü aldığı bir karar nedeniyle, aralarında 13 dekanın da bulunduğu 60 öğretim üyesi hakkında disiplin değil, ceza soruşturması başlatmış. (Odatv.com, 07.07.2014)

YÖNETİM KURULU KARARI NEYİ Mİ İÇERİYOR?

Eski YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan, sözümona türbanlı öğrencilerin yaptığı başvuru üzerine (bize göre danışıklı dövüş) İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü’ne 27 Temmuz 2010 günü bir yazı yazıyor. Yazıda; öğretim elemanlarının türbanlı öğrencileri dersten çıkarma yetkisinin olmadığı, dersten çıkaran öğretim elemanının disiplin suçu işlemiş sayılacağı ve hakkında soruşturma yapılacağı, öğretim elemanlarının eğer isterlerse öğrenci hakkında tutanak tutup bunu yönetime iletebileceği vurgulanıyor.

Bu yazı, bağlayıcı ve uyulması zorunlu Anayasa Mahkemesi kararları ve anayasal kurallar hâlâ geçerli olduğu için hukuk dışı. Bu yazı ile anayasal suç işlendiğini belirtip geçelim. Çünkü konumuz o değil.

Anlaşıldığı kadarıyla, Ankara Üniversitesi’nde de bu yazı içeriği talimat uygulanıyor. Üniversite Yönetim Kurulu bu bağlamda, 12 Nisan 2011 günü bir karar alıyor ve “Üniversite yerleşkelerinde kılık ve kıyafete ilişkin kurallara aykırı davranışları nedeniyle öğrenciler hakkında tutulan tutanaklardan soruşturma açılması uygun görülenlerin, gereği yapılmak üzere rektörlüğe gönderilmesini” istiyor.

Anlamayanlar için belirtelim, Ankara Üniversitesi Yönetim Kurulu, YÖK’ün isteği Anayasa’ya aykırıdır buna uymayın demiyor, tam tersine bu isteğin nasıl yerine getirileceğini açıklığa kavuşturuyor. Öğretim elemanları da buna uyuyor.

İşte YÖK, şimdi kendi isteğini yerine getiren bu karara imza atanların ve bu kararı uygulayanların peşinde. Haberde yer verildiğine göre soruşturma yalnızca Ankara Üniversitesi ile de sınırlı değil. YÖK’ün başka üniversitelerde de benzer soruşturmalar başlattığı, tüm bunların üniversitelerde büyük bir akademisyen tırpanı yapılacağının ayak izi olduğu belirtiliyor. Yani kısaca Akademi Dünyasına da “balyoz” indirilmek isteniyor.

ÖÇ ALMA AŞAMASINA GELİNDİ

Daha açık anlatımıyla türbanla uğraşanlardan öç almak isteniyor. Çünkü İslami cumhuriyeti kurma yolunda gizli bir cihat ilanı var. Bu yolda ötekilerin tümü “kâfir” ve “düşman”dır. Acımak yoktur. Düşman hukuku uygulanacak ve yok edileceklerdir. Bu yolda vicdan da yoktur, iz’an da yoktur, insaf da yoktur.

Siz istediğiniz kadar “Ben Anayasa Mahkemesi’nin halen yürürlükte olan bağlayıcı kararlarını uyguladım. Bu Anayasa’nın buyruğudur. Asıl uygulamazsam Türk Ceza Yasası uyarınca sorumlu duruma düşerim. Burası hukuk devleti. Hukukun üstünlüğüne ne oldu?” diye bas bas bağırın. Ne yazık ki yargı dahil sesinizi duyan yoktur.

Öylesine yoktur ki, daha önce aynı durumda olanlara Danıştay 1. Dairesi “yargı kararını uygulamıştır; yargılanmasına gerek yoktur (men-i muhakeme)” kararı verirken; 2010 anayasa değişikliğiyle yargı manzumesi içinde ele geçirilen Danıştay ve onun 1. Dairesi artık “yargılanmalıdır (lüzum-u muhakeme)” kararı vermektedir. Bunun ilk kurbanı Prof. Dr. Renan Pekünlü olmuştur.

Şimdi de soruşturma konusu öğretim üyeleri hakkında aynı Danıştay 1. Dairesi karar verecektir.

YÖK’TEN TÜRBANA ÜÇ AŞAMALI DESTEK

Sırası gelmişken belirtmek gerekir ki, YÖK, siyasal iktidarın dünya görüşünü yükseköğretime taşımak ve yükseköğretimi İslami cumhuriyet hedefine doğru yeniden yapılandırmak için, 11. Cumhurbaşkanı’nın göreve başlamasından sonra yeniden oluşturulmuştur.

Yeni YÖK de çok kısa sürede kendisine verilen görevlerin gereğini hakkıyla (!) yapmıştır. Türban konusu onlardan biridir. YÖK, yükseköğretimde türbanın serbest bırakılması için üç aşamalı destek planı uygulamıştır.

Nitelik değiştirir değiştirmez, Mart 2008’de yaptığı ilk toplantıda türbanın yükseköğretimde özgür bırakılmasını birinci gündem maddesi olarak ele almıştır. Tartışmalar sürerken AKP için kapatma davası açılınca, AKP’ye zarar vermemek için konu gündemden düşürülmüştür.

Siyasal iktidar amacını gerçekleştirmek için, Anayasanın 10 ve 42. maddelerini değiştirmiştir. Anayasa değişikliğinin, açılımı yasal düzenlemeye bağlamasına karşın, YÖK Başkanlığı değişiklik yayımlanır yayımlanmaz rektörlere gönderdiği genelgeyle, yasa değişikliği beklenmeden türbanlı öğrencilerin üniversitelere alınmasını istemiştir.

Neyse ki, önceki dönemin rektörleri bu genelgeye, yasal olmadığı için uymamışlar ve genelge de, “yetkisizlik” nedeniyle idari yargı tarafından iptal edilmiştir. Arkasından, laiklik ilkesini zedelediği için, türbana ilişkin anayasal düzenlemeler, Anayasa Mahkeme’nce iptal edilmiştir.

Ancak YÖK, bu konuda engel tanımayan bir tutum içine girmiştir. Bunca yüksek mahkeme kararına, bu kararların bağlayıcı olmasına, uygulamayanlar için cezai yaptırım öngörülmüş bulunmasına karşın YÖK, siyasal iktidardan, muhalefetten ve 2010 Anayasa değişikliğinden sonra dönüştürülen yargıdan cesaret alarak ve sırtını bunlara dayayarak, yukarıda belirtildiği gibi İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü’ne yazdığı bir yazıyla (ki bu yazı sonra genelleştirilmiştir) türbanı fiilen serbest bırakmış; türbanın yargı kararlarına karşın serbest bırakılmasının olanaklı bulunmadığını söyleyerek savaşım veren öğretim üyelerini de cezalandırmıştır, cezalandırmayı sürdürmektedir.

Önce disiplin cezası uygulaması yapılmış; anlaşıldığı kadar bununla yetinilmemiş, şimdi de ceza soruşturmasıyla bağlayıcı yargı kararları karşısında görevlerini yapan öğretim elemanlarından öç almaya çalışmaktadır.

YAPILAN SORUŞTURMA YASAYA, ANAYASA’YA VE ANAYASA MAHKEMESİ KARARLARINA AYKIRIDIR

1) Öğretim üyelerine YÖK Denetleme Kurulu’nca gönderilen tebligat şöyle başlamaktadır : “(…) Öğrencilerin üniversite mekanlarına başörtülü olarak girişini yasaklayan herhangi bir hüküm bulunmamasına rağmen…”. Bunu bir yükseköğretim ilgilisinin yazması hüzün vericidir. Türbanın yükseköğretimde nasıl serbest bırakılmak istendiğini aşama aşama anlatmaya çalışalım.

Birinci aşamada türban, 1980’li yılların başında önce genelge ve yönetmelik düzenlemeleriyle yükseköğretimde serbest bırakılmaya çalışıldı. Danıştay kararlarıyla buna izin vermedi.

İkinci aşamada, yükseköğretimde türban sorununu idari düzenleyici işlemlerle çözemeyeceğini anlayan Turgut Özal, 2547 sayılı Yükseköğretim Yasası’na ek 16. maddeyi koyarak, türbanı yasal düzenlemeyle serbest bırakmaya çalıştı. Anayasa Mahkemesi birçok kez yazdığımız gibi, Anayasa’nın laiklik, eşitlik, ulusal birlik ilkelerine aykırı bularak bu düzenlemeyi iptal etti.

Üçüncü aşamaya gelindiğinde bir kurnazlık yapıldı, daha doğrusu kurnazlık yapıldığı sanıldı. Bu kez Yükseköğretim Yasası’na konulan ek 17. maddeye şöyle bir düzenleme getirildi: “Yürürlükteki kanunlara aykırı olmamak kaydı ile; yükseköğretim kurumlarında kılık ve kıyafet serbesttir.” Amaç, sözümona dolanılarak türbanı serbest bırakmaktı.

Anayasa Mahkemesi bağlayıcılığının tartışılmasını engellemek için ilk kez hüküm fıkrasında yorum yaptı ve ek 17. maddeyle ilgili 1991 yılında verdiği kararda özetle dedi ki; “ek 17. maddeyle ‘yürürlükteki yasalara aykırı’ kılık kıyafet serbest bırakılmamıştır. ‘Yasalara aykırı olmamak’ koşulu, temel yasa olması nedeniyle her şeyden önce anayasayı da kapsar ve anayasaya aykırı kılık kıyafet bu yasayla serbest bırakılmamış, tam tersine yasağın sürdüğü vurgulanmıştır. Anayasa Mahkemesi türbanın Anayasa’ya aykırı olduğunu kararlaştırdığına göre, yükseköğretimde ek 17. maddeyle türban yasağı sürdürülmektedir.”

Anayasa Mahkemesi Anayasa’yı resmen yorumlamaya yetkili tek organdır ve bu yorumlar Anayasa’nın 153. maddesi uyarınca herkesi bağlar. Bu bağlayıcı karar ile ek 17. madde amaçlanan hedefe ulaşılmasını sağlayamamış, tam tersine yasağı yasal duruma getirmiştir.

Nitekim 1996 yılında Danıştay İdari Davalar Genel Kurulu da, 1991 yılında verilen Anayasa Mahkemesi kararına dayanarak, yükseköğretimde türban yasağının sürdüğünü kabul etmiştir.

Dördüncü aşamada, yükseköğretimde türban yasağını yasayla da kaldıramayacağını anlayan Recep Tayyip Erdoğan iktidarı, MHP’nin verdiği destekle, 2008 yılında Anayasa’nın 10 ve 42. maddelerine koyduğu kurallarla sorunu anayasal düzlemde çözmeye çalışmıştır.

Ne var ki Anayasa Mahkemesi bu kuralları da Anayasa’nın laiklik ilkesine aykırı bularak iptal etmiştir. Yani anayasa değişikliği ile de çözüme ulaşılamamıştır.

Bunca gelişmeye karşın hâlâ “türbanı yükseköğretimde yasaklayan bir kural yok” denilebilmesini anlamak olanaksızdır.

Şimdi bir soru sormak gerekir: Eğer siyasal iktidar, yasalarda türban yasağı yoksa Anayasa’yı değiştirmeye neden gerek görmüştür? İşte YÖK ve benzerlerinin söylediği, “Öğrencilerin üniversite mekanlarına başörtülü olarak girişini yasaklayan herhangi bir hüküm bulunmadığı” çarpıtmasının yanıtı bu soruda yatmaktadır.

Türban bugün yükseköğretimde, yasaklayıcı kural bulunmadığı için değil, iktidar ve muhalefetin işbirliğiyle ve yargının desteğiyle, hukuk dolanılarak fiilen serbest bırakılmıştır. Ne yazıktır ki, yapılan hukuk dışılığı sorgulayacak bir yargı da yoktur.

2) Anayasa Mahkemesi tam 6 kararında, türbanın yükseköğretimde serbest bırakılmasının Anayasa’ya aykırı olduğunu kabul etmiştir. Pek çok kez yazdığımız için bunun üzerinde durmayacağız. Ancak şunu vurgulamak gerekir ki, bu kararlar Anayasa’nın 153. maddesi uyarınca herkesi bu bağlamda YÖK’ü ve üniversiteleri de bağlamaktadır. YÖK’ün türban yasağını uygulayan öğretim üyeleriyle ilgili olarak soruşturma başlatması 153. maddeye aykırıdır.

3) YÖK’ün, “Türbanlı öğrencileri dersten çıkarmayın, gerekirse haklarında tutanak düzenleyin” yazısı ya da genelgesi, Anayasa Mahkemesi kararlarına uyulmadığını göstermekte ve Anayasa’nın 153. maddesine aykırılık oluşturmaktadır. Ayrıca yukarıda açıklandığı gibi, Yükseköğretim Yasası’nın ek 17. maddesine de aykırıdır.

Anayasa’nın 129. maddesine göre, kamu görevlileri Anayasa ve yasalara sadık kalarak faaliyette bulunmakla yükümlüdürler.

Öte yandan, Anayasa’nın 137. maddesine göre, kanunsuz emir uygulanmaz. Konusu suç oluşturan kanunsuz emri uygulayanlar sorumluluktan kurtulamaz.

Türk Ceza Yasası’na göre yargı kararlarını uygulamamak konusu suç oluşturan eylemlerdendir. Anayasa Mahkemesi kararlarını görmezden gelenlerin sorumluluğu sürmektedir.

4) Anayasa, Anayasa Mahkemesi ve yasaya göre yükseköğretimde türban yasağı sürdüğüne göre, “Eğitim ve öğretimin engellenmesinden” söz etmenin ve öğretim üyelerini Türk Ceza Yasası’nın buna ilişkin 112. maddesiyle suçlamanın hukuk devletinde yeri yoktur.

Üstelik hem Anayasa Mahkemesi’nin türban kararlarında hem de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararında, yükseköğretimde türban yasağının “din ve inanç özgürlüğü” ile “eğitim öğrenim hakkını” ihlal etmediği açık biçimde dile getirilmişken öğretim üyelerinin bu nedenle suçlanmasını anlamak, olağan bir hukuk düzeninde olanaksızdır.

5) YÖK’ün isteğinin yerine getirilmesi yöntemini belirleyen kararı alanlar için YÖK tarafından soruşturma başlatılması, tam bir ironi örneğidir.

KEŞKE…

Anayasa Mahkemesi Başkanı, Avrupa Anayasa Mahkemeleri Konferansı için bulunduğu Strasbourg’ta yaptığı konuşmada, “Kamu gücünü ve imkânlarını kin ve nefretlerinin aracı olarak kullananları sınırlayacak tarafsız ve bağımsız bir yargı gücünün gerekliliğine olan inancımı belirtmek isterim” (Ayşenur Arslan, Yurt, 09.07.2014) demiş ve çok doğru söylemiştir.

Keşke Anayasa Mahkemesi Başkanı ve üyeleri bu duyarlılığı türban konusunda da gösterseler ve kendi bağlayıcı kararlarını yok saymasalardı, başta Prof. Dr. Renan Pekünlü olmak üzere soruşturmaya uğrayan bunca öğretim üyesi, salt yasayı, Anayasa’yı ve Anayasa Mahkemesi kararlarını uyguladıkları için bu çileyi çekmezlerdi.

Çünkü aynı kamu gücü ve olanakları bugün türbanla mücadele edenlere karşı “kin ve nefretin aracı” olarak kullanılmakta, hukuk devleti yok sayılmaktadır. Bunda Anayasa Mahkemesi’nin katkısı olduğunu kim yadsıyabilir?

Kaynak : Bülent Serim/Odatv.com

Yazarlar

AKP ‘darbeyi’ kapatacak

25 Ekim 2016 Salı, 12:14


AKP ‘suç ortağı' arıyor

Mustafa Ünal /ZAMAN

12 Haziran 2015 Cuma, 09:28


Koalisyona ‘derin devlet’ dokunması!

İhsan ÇARALAN /Evrensel

12 Haziran 2015 Cuma, 09:21


Cumhurbaşkanı azınlık hükümetini engelleyemez

Erhan BAŞYURT/BUGÜN

12 Haziran 2015 Cuma, 09:16


Ya Koalisyon ya Başkanlık...

Eren Erdem/YURT

12 Haziran 2015 Cuma, 08:58


Kırılma noktası!

Güngör Mengi/VATAN

12 Haziran 2015 Cuma, 08:45


AK Parti’yi Kürtler neden terk etti?

İbrahim Kiras/VATAN

12 Haziran 2015 Cuma, 08:42


Ali İsmail…

Bekir Coşkun - Sözcü

23 Ocak 2015 Cuma, 09:34


Bu memleketi çiftliğiniz mi sandınız?

Mehmet Kamış/ZAMAN

14 Ocak 2015 Çarşamba, 09:39


Charlie’ye saldırı Bursa’da protesto edildi

Can Ertan /HABER

14 Ocak 2015 Çarşamba, 08:57


Kobane'den Paris'e emperyalizm ve laiklik

Özgür Şen

14 Ocak 2015 Çarşamba, 08:17


AKP’nin IŞİD çıkmazı

Hüseyin ALİ/Özgür Gündem

14 Ocak 2015 Çarşamba, 08:10


Siyasi etik yasası çıkarılmalı

Serpil Çevikcan/Milliyet

12 Ocak 2015 Pazartesi, 09:37


MİT’in sicili

Gültekin AVCI/BUGÜN

12 Ocak 2015 Pazartesi, 09:17


İslamofobi ve provokasyon

İhsan ÇARALAN /Evrensel

12 Ocak 2015 Pazartesi, 09:11


Seçimi böyle kazandık: “VİCDANEN RAHATSIZIM”

Hüseyin Özay/Taraf

12 Ocak 2015 Pazartesi, 08:32


AKP’nin erkek aklı özgür kadından korkuyor

Zilar STÊRK/Özgür Gündem

12 Ocak 2015 Pazartesi, 08:25


Barışı, ancak özgürlükler besler

Hüda KAYA/Özgür Gündem

12 Ocak 2015 Pazartesi, 08:14


Bilim siyasetin elini öptüğünde...

Cüneyt Ülsever/YURT

11 Ocak 2015 Pazar, 10:19


Sabri Uzun da “cadı avı”na katıldı

Nazlı Ilıcak /BUGÜN

11 Ocak 2015 Pazar, 10:18

Son 20 Yazım

CHP, NEDEN İKTİDAR VE UMUT OLAMIYOR, 7 HAZİRAN VE 1 KASIM SEÇİM SONUÇLARI


AHMET İSVAN, CUMHURİYET ÇINARI VE EFSANE BAŞKAN


GERÇEK VE NAMUSLU SOLCULAR GÖREV YİNE SİZE DÜŞTÜ.


ÇARŞAFI ÇIKARDI, PEÇEYİ ATTI VE GÖZLERİNİ YUMDU!..


12 Eylül Faşizmi unutuldu mu?


Yıllar önce Yasin El Kadı'yı yazmış ve uyarmıştım:KEFİL OLANA KEFİL MİSİNİZ ?


Yıllar önce yazmışım \\\\\'ÇANKAYA SIRAT KÖPRÜSÜ!\\\\\'


Tüm Dostlara Teşekkür…


Erdoğan, haysiyet cellatlığı yapıyor: Bağırdıkça korkuttuğunu, hakaret ettikçe sindirdiğini sanıyor!


Gülen Cemaatinin ‘Altın Nesil’ hedefi:


Endişeliyiz, Kaygılıyız, Hatta Kırgın ve Öfkeliyiz, Ancak Çözümsüz ve Umutsuz Değiliz...


Ülkelerin ve Toplumların Uygarlığı Çocuklarına Yaptığı Yatırımla Anlaşılır.


Kardeşlik Kanla, Barış Sözle Olmaz...


Sayın Başbakan, ‘Marjinal’ değilim ama isyanlardayım


CHP Milletvekilleri Gezi’de Gökkuşağı çocuklarının yanında…


Çapulcu Halkın Okuduğu Şiir!


“İNSANLAR İHANETE TUTSAK” Diyerek Yeniden Merhaba…


Dost Okurlarımdan Kısa Bir Süre İzin İstiyorum.


Sadece İnsan Olmak!


Annemin de Başını Ezerler mi?

Takvim

Pt Sl Çr Pr Cm Ct Pz
1
2345678
9101112131415
16171819202122
23242526272829
3031
info@bursabagimsiz.info.tr

Bursa Bağımsız adlı, www.bursabagimsiz.info.tr adresinde yayınlanan işbu web sitesi içerisinde yayınlanan yazınsal ve görsel içeriğin her hakkı saklıdır.

Site içerisinde Güler Buğday dışında yazınsal ve görsel içeriği yayınlanan konuk yayıncıların eserlerinin her türlü hukuksal sorumluluğu konuk yayıncıya aittir. Güler Buğday işbu içerikten ötürü sorumlu tutulamaz.

Copyright © 2024 Bursa Bağımsız