Atatürk düşmanları, ‘O’nu yok etmek için her türlü çabayı gösteriyor.
Medyada da yoğun saldırılar var.
“Osmanlı Paşası olduğu halde, Osmanlı’ya karşı gelmiş” tarzında safsatalarla beyin yıkıyorlar.
Beyni olan ve birkaç satır tarih okumuş bir insan bunlara inanmaz.
*
Atatürk’e karşı Osmanlıcılık oynayanlara o dönemi hatırlatalım.
Osmanlı’yı Atatürk yıkmadı. Kendisi yıkıldı.
Osmanlı Devleti, 1. Dünya Savaşı’nda yenilmiş; imzaladığı Mondros Antlaşması’yla silahlarını bırakıyor, düşmana her şeyiyle teslim oluyor, kendini cellâda teslim ediyordu.
Nâzım Hikmet, “Kırk Haramilerin Esiri” şirinde, Osmanlı’yı yok eden Mondros Antlaşması’yla düştüğümüz durumu şöyle anlatıyor:
Tam altı yüz yirmi yıl bir nur için dövüşmüş,
Fakat günün birinde kâfir eline düşmüş,
Şimdi ezmek istiyor onu Kırk Haramiler.
Bu son akşam kalbinde Rabbi bulmazsa eğer,
Ormanda renklerini kaybedince her çiçek,
Bir vuruşta bin kesen kolları kesilecek!
*
Atatürk ise, uçurumdan çekip aldığı ülkede, yalnızca silahlı mücadele etmedi. Büyük bir ekonomik mücadele verdi. O dönemde maaşlar ödenemiyor, kapitülasyonlar yüzünden hiçbir ekonomik gelişme sağlanamıyordu.
Ülke uluslararası haciz altındaydı. Bütün kârlı kaynaklarımız Düyun-u Umumiye yönetiminin elindeydi.
Bugün Başbakan Erdoğan’ın da çalışma ofisi yaptığı Dolmabahçe’nin yanı sıra Çırağan, Beylerbeyi ve diğer sarayların altın borçları yığılmıştı.
Türklerin elinde hiçbir şirket yoktu, ticaret yabancıların elindeydi.
Nâzım Hikmet, aynı şiirinde esaretten çıkışımızı da şöyle anlatıyordu:
Ormanı baştanbaşa dolaştı boğuk bir ses:
“Öteki kolu da kes! Öteki kolu da kes!..”
Bıraktığı baltayı cellât alırken yerden,
Meydana gölgeleri yakınlaşan göklerden,
Haykırıldı bir büyük şanlı mâzinin yâdı,
Birden balta esirin elinde parıldadı!..
KURBAN DERİLERİNİN SATILMASI GÜNAH DEĞİL Mİ?
Dinde şike yapılır mı?
Ve buna yüzyıllarca göz yumulur mu?
*
Haftaya bugün, Kurban Bayramı.
Her yıl olduğu gibi, bu yıl da kurban derilerini kapma yarışı var. Trilyonluk bir pazar kavgası yaşanıyor.
Yalnız, bu yılın diğerlerinden farkı; AKP Hükümeti’nin THK’nin elinden kurban derisi toplama yetkisini alması.
İşin önemli bir boyutuna dikkat çekmek istiyorum.
Kurban derilerini kim toplarsa toplasın, günah değil mi?
Siz ‘hayır işlemek’ için kurban kesiyorsunuz. Derisini ise, değerlendiremediğiniz için ya kesene veriyorsunuz ya da çeşitli yerlere.
Deriyi alanlar ise bunu ‘satıyor’!..
Kurbanın herhangi bir yeri satılır mı, satılırsa günah olmaz mı? Bence olur.
“Efendim, biz satıyoruz ama bu paralarla şöyle şöyle hayır işi yapıyoruz” demek, günahı önler mi?
Yani, diyelim ki; kurbanı ben kesiyorum, derisini veya etini satarsam günah.
Ama sana verip, sen satarsan günah değil, öyle mi?
Bu yöntem, ‘dini şike’ veya “Allah’ı kandırmak” olmuyor mu?
Bence bu konu ilahiyatçıların bile içinden çıkamayacağı kadar önemli bir tartışma konusu.
Ben TV’lerde tartışmaya hazırım.
*
GÜNÜN SÖZÜ:
“Sesini değil, sözünü yükseltmeli insan. Çünkü; gök gürültüleri değil, yağmurlardır yaprakları yaşatan” - Shakespeare.
|