'Bu seçimde halk değişim istiyor'
Köşk seçimlerine dair açıklamalarda bulunan Ekmeleddin İhsanoğlu, Ayşe Arman'a konuştu.
İşte Ayşe Arman'ın İhsanoğlu ailesiyle yaptığı röportajdan bir bölüm:
Cumhurbaşkanı adayı olmanız teklif edildiğinde ne hissettiniz?
-Takdir edersiniz ki bu büyük bir teklif. Farklı tesirler altında kalıyor insan.
“Kabul etsem mi, etmesem mi?” diye aklı gidip geliyor mu yani?
-Elbette. Kolay iş değil. Çok şerefli bir görev olduğu kadar, çok da büyük sorumluluk istiyor. Bir tereddüt yaşadık. Bir de yurtdışından yeni dönmüştük, “Biz henüz yeni geldik” dedik, “Ama bu vatani görev!” dediler...
O sırada, burada kurulu bir eviniz yok... Her şey kolilerde... Havadasınız yani...
-Hâlâ öyleyiz! Oğlumuzun evinde kalıyoruz. Ama “Vatani görev, kabul etmeniz gerekiyor!” denince hissiyata mahal kalmadı, akan sular durdu. Hanım başta çok istekli değildi ama çocuklar çok destekledi. Sonunda ailece kabul ettik.
Peki “Ben kutuplaşmayı önleyebilecek, ayrımcılık yapmayan biriyim. Bu millete iyi gelirim” diye düşündünüz mü?
-Kendim için böyle şeyler diyemem. Bu bir teveccüh. Ama bu ülkede, bu makama layık çok insan var.
Ne güzel böyle söyleyebilmeniz...
-Ama gerçek! 76 milyonluk bir ülkede, her makama layık insan vardır. Farkına varmamız gereken şu, cumhurbaşkanı adayı, ülkeyi yönetmeye aday biri değil. Bizimki parlamenter sistem. Amerikan başkanlık sistemi gibi bir sistem yok bizde. Esas güç, Başbakan’ın elinde, öyle de olacak. Cumhurbaşkanı, en tepede, dengeyi tutan, harmoniyi sağlayan bir tür ‘aile babası’. Evet, iyi bir insan olması lazım. Evet, tarafsız olması lazım. Evet, gündemini zorlayan, milleti ayrıştırmayan, herkesi kucaklayabilecek biri olması lazım. Ama bu özelliklere sahip tek kişi ben değilim, yine de üç adaydan biri olarak gösterilmem büyük bir onur.
Peki sizce Türkiye, sizin gibi donanımlı birine hazır mı?
-Bunu 10 Ağustos’ta hepimiz anlayacağız.
Basın toplantısında “Hanımefendi” diye hitap ettiniz kadın basın mensuplarına. Ne kadar özlemişim böyle bir dili, üslubu... Kalkıp sizi kucaklayasım geldi. Öyle bir şey yapsaydım, sahneye koşup size sarılsaydım, tepkiniz ne olurdu?
-(Gülüyor) Hanımın da huzurunda olduğu için bir sorun olmazdı. Zaten seviyor o da sizi, okuyor, takip ediyor.
Çok zorlu ve çeşitli seçimlerde kendini kanıtlamış, kitleleri etkilemeyi de çok iyi bilen rakibiniz Recep Tayyip Erdoğan karşısında, siz neyinize güveniyorsunuz?
-Kendime güveniyorum. Ben neysem o. “Neyse halim, çıksın falım” diye bir tabir vardır ya, öyle işte. Kendimi ve tabiatımı değiştirecek halim yok. Millet beni göreve böyle layık görüyorsa, ne mutlu bana. Demokrasi, ‘seçme hürriyeti’ demek. Üç alternatifiniz var, onlardan birini kafanızdaki tercih sebeplerine göre seçeceksiniz. Takdir tamamen milletin!
Seçilmezseniz depresyona girer misiniz?
-Yok öyle bir şey! Zaten ben kazanacağımdan eminim. Çünkü ben milletin arayışının hangi dalga boyunda olduğunu görüyorum. Günlerdir sokaklardayım, halkın nabzını tutuyorum ve inanılmaz olumlu reaksiyonlar alıyorum.
“Ben gençlerime çapulcu dedirtmem!” dediniz de... Nasıl dedirtmeyeceksiniz?
-Efendim, bu bir tavır meselesidir. Bir duruş meselesidir. Eğer devletin başındaki insan, bu duruşu sergilerse olur. Yani konsere başlamadan önce orkestraya akort vermek gibi...
Bilimsel ve diplomatik tecrübeniz çok yüksek seviyede ama siyaset başka bir şey. Gerçekten Recep Tayyip Erdoğan’la siyasi rekabette kendinize şans tanıyor musunuz?
-Bakın bu makam, siyasilerin yarış makamı değil! Ben hükümet başkanlığına, meclis üyeliğine, bakanlığa, başbakanlığa talip değilim. Siyaset orada yapılacak. İkisi çok farklı şeyler. Şimdi, aileyi bütünleyecek kucaklayacak bir ‘aile reisi’ aranıyor. Ben o göreve talibim...
Evet ama karşınızda da hitabet yeteneği çok kuvvetli biri var. Siz onun karşısına hangi kabiliyetinizi koyuyorsunuz?
-Bu bir at yarışı değil.
Ama oy verecek olanlar meseleye biraz da böyle bakıyorlar...
-Zannetmiyorum herkesin böyle baktığını. Çünkü benim bu zamana kadar aldığım reaksiyonlar, yapılan ölçümler daha farklı temayüllerin var olduğunu ve bu temayüllerin gittikçe teveccüh kazandığını, yani millet tarafından ilgi gördüğünü gösteriyor.
BU SEÇİMDE HALK DEĞİŞİM İSTİYOR
Ben hatip değilim, böyle bir iddiam da yok.
Konumunuzu Özal’ın adaylığına benzetiyor musunuz? Özal’ın savunduklarını savunuyor musunuz? Mevcut iktidar, Özal çizgisinden uzaklaştı mı? Basın toplantısında “Turgut Abi” lafı çıktı ağzınızdan, bana çok samimi geldi...
-Rahmetli Turgut Bey, bizim komşumuzdu. Karşı dairemizde oturuyordu. Ben daha önceden de tanırım kendisini, münasebetlerim çok iyiydi. Evvelsi gün Ankara’da ANAP’lılar yemeği vardı. 100 kadar ANAP’lı, eski bakan ve milletvekili. Mehmet Keçeciler Bey de vardı, rahmetlinin sağ kolu. Kalktı, benim rahmetliyle olan münasebetimi anlattı. Turgut Bey’in İslam dünyası meseleleri ve Ortadoğu politikaları konusunda hep bana danıştığını ifade etti. Gerçekten çok yakındık. Bana politikaya girme teklifi de yaptı. Ama uluslararası kariyerde devam etmek istiyordum. Turgut Bey, bu ülkenin yetiştirdiği çok nadir insanlardan biridir. Hem vizyon sahibi, çok iyi bir teknokrattı hem de halktan biriydi.
Memlekete büyük hizmetler verdi. Karakterinde de yumuşaklık ve sevecenlik, tontonluk vardı. Hatırlarsınız “Tonton” denirdi ona. O, gerçekten örnek alınacak bir insandır. Turgut Bey’in bu memlekete, iki yolla yaptığı hizmetler var. Unutmayınız ki o, istenmeyen bir adamdı. Askerler, iki parti kurdular. Bir sağ parti, bir de sol parti. Sağ partinin başına bir generali, sol partinin karşısına da bir bürokratı getirdiler. Ve dediler ki, “İki parti girecek, birisi sağ, birisi sol!” Keyiflerine göre Türkiye’yi siyasi açıdan dizayn ettiler. Ama tabii Turgut Bey’in aradan çıkıp, ‘challenge etmesi’yle, yani meydan okumasıyla, bütün hesaplar bozuldu. Turgut Bey tek başına iktidar oldu. Onlar da hüsrana uğradı. Turgut Bey hem Türkiye’deki bu vesayet sistemini yıktı hem de milletin önünü açtı, demokrasinin önünü açtı. Üstelik Türkiye’nin ekonomisinin kollarını, bacaklarını, burnunu, gözünü, boynunu bağlayan zincirleri koparttı. Türkiye bugün buralara geldiyse, temelinde rahmetli Turgut Özal var...
Siz, kendinizi ona mı benzetiyorsunuz?
-Ben diyorum ki, bu bir örnektir. Yapılan dizaynların halk tarafından kabul edilmediğinin en güzel örneklerinden biridir. Ben de öyle hissediyorum ki, bu seçimlerde halk bir değişim istiyor. Yani değişimi şu şekilde istiyor: Hükümet değişsin manasında demiyorum. Çünkü bu hükümetle ilgili bir seçim değil. Ama cumhurbaşkanlığı makamında farklı bir isim görmek istiyor. Farklı bir ses duymak istiyor.
|