Bugün dar bölgeyi savunanlar, bilerek veya bilmeyerek, ülkemizin fiilen demokrasi dışına çıkmasını savunmaktadırlar.
Geçen yazımda (3 Ekim), Başbakan’ın önerdiği seçim sistemlerinden, 5’ten az milletvekili çıkaracak illerin birleştirilmesinin sakıncasını yazmış ve dar bölge seçim sistemini irdelemeye başlamıştım.
Dar bölge, tek milletvekili seçecek yerleşim yerlerinin, nüfusuna göre ilçelerin köy ve mahallelerinin birleştirilerek, Türkiye genelinde 550 seçim çevresi tanımlanması anlamına gelmektedir. 2015 seçiminde her çevrenin nüfusu, 120 bin ile 160 bin nüfuslu olacaktır.
Bu sistemde, Çatalca’dan milletvekili seçilecek bir kişinin, Ümraniye veya Sarıyer’le bir ilgisi olmayacak; benzer biçimde, Seydişehir’den, Dicle’den, Bergama’dan seçilecek milletvekilinin Konya, Diyarbakır ve İzmir merkez ilçeleriyle bağı bulunmayacağı gibi.
Her partinin adayı, seçileceği çevrede oturan seçmenlerin oyunu almak için partilerini ve kendilerini seçmenlere beğendirmeye çalışacaktır. Ülkemizde, yerleşim yerlerinin işlerine orada oturanların karar vermesi sistemi kurulmadığı, her işin merkezden çözümlendiği; belediyelerin de planlama, finansman ve birçok işi merkeze bağlı bulunduğu için; özetle, yerinden yönetim olmadığı için pek çok seçmen milletvekilini seçerken adayın ‘merkezle ilişkisini’ dikkate alır. Merkezle ilişki demek, parti içi kararlarda yetki ve etki, hükümet işlerinde etki, iş takibinde de beceri demektir.
Bu durumda, iktidara gelecek veya muhalefette kalacak olmasına bakılmaksızın, parti lideri ve merkezi yönetimiyle ilişki, adayların belirlenmesinde ve oyunun artmasında başlıca etkendir. Bugünkü seçim sisteminde bile merkezle ilişki aranmaktadır; dar bölgedeyse genel sorunlar hakkında bilgi ve bunları çözme yeteneği akla bile gelmeyecektir.
Lider ve merkezle arası iyi olmak demek, liderin genel işlerdeki başarısına katkı yapmak ve yardımcı olmak değildir; ‘lidere bağlı ve bağımlı’ olmak demektir.
150 bin nüfuslu yerdeki seçmen de, çoğunlukla, yerleşim yeri sorunlarını liderle çözecek aday ister, lider de böyle adayları seçer.
Yerinden yönetim sistemi kurulup beş-on sene uygulanmadan dar bölge sistemine geçilmesi, Meclis’i yerel sorunların ve düşüncelerin kurması anlamına gelir.
Bu sistem, lider hâkimiyetini ve disiplinini oligarşiye dönüştürür.
Bugün dar bölgeyi savunanlar, bilerek veya bilmeyerek, ülkemizin fiilen demokrasi dışına çıkmasını savunmaktadırlar. Gelelim Başbakan’ın, bugünkü sistem dışındaki, 5’li Gruplandırma (5G) önerisine...
5G’ye niçin geçiyoruz?
1/ 5-6’dan daha az milletvekili çıkaracak yerlerde nispi sistemin çok oy alan partiye adalet dışı sandalye sağlamasının önlenmesi ve; 2/ Çok sayıda milletvekili çıkaran yerlerin, seçmenin adayları tanıyacak ölçüye çekilmesi için.
1983 seçimlerinde, 7’den fazla, 1987’de de 6’dan fazla çıkaran illeri bölerek yeni seçim çevreleri tanımlanmıştı. Tabloda görüldüğü gibi, 67 ilde, 1983 seçimlerinde 83, 1987 seçimlerinde ise 114 seçim çevresinde seçim yapıldı.
Çok oy alacağı tahmin edilen partinin (1983’te MDP’nin, 1987’de de ANAP’ın) aldığı oy oranından daha yüksek oranda sandalye almasını sağlamak amacıyla çevreler küçültülmüştü; iki seçimde de hile-i şeriye beklenen sonucu vermedi.
5’li veya 6’lı gruplama yapıldığında, yeni çevrelerin 3, 4 gibi küçük sayılarda milletvekili seçecek çevreler olmaması için, üst sınır konulmalıdır; yani alt sınır 6 ise üst sınır da 12 olmalıdır ki gruplama kandırmaca olmasın. Önümüzdeki yazıda, 5G’nin çeşitli sonuçlarını irdeleyecek ve önerimi yazacağım.
|