Kürtçülük, bölücülük yapmanın, gittikçe mutaassıplaşarak laiklikten uzaklaşmanın ve Türklüğü inkâr etmenin adı ne zamandan beri demokratikleşme oldu? Demokratikleşme paketi adı altında açıklanan, anayasa, yasalar, yönetmelikler ve idari düzenlemelerle yürürlüğe girecek olan yeni uygulamaların çoğunlukla bunları kapsadığı görülmektedir.
***
Özellikle son 7-8 yıldan beri, PKK’nın ve Kürtçülük siyaseti yapanların istekleri, terörü önlemek adına adım adım gerçekleştirilmekte, ilgililerin ifadeleriyle, toplumun hazmetme kapasitesi dikkate alınarak alıştıra alıştıra uygulamaya sokulmaktadır.
Bugüne kadar yapılanlara ilave olarak şimdi de demokratikleşme adına, ana dil olarak Kürtçe eğitime olanak sağlanmakta, Kürtçede kullanılan harflere serbestlik getirilmekte, Türkçe yer isimlerinin Kürtçe olmasına imkân yaratılmaktadır. Bütün bunlar, büyük bir itinayla ulus devlet ve üniter devleti tesis ve korumak için, anayasa, devrim yasaları ve diğer yasa ve uygulamalarla düzenlenmiş hususlar olup, değiştirilmesi ülkeyi bu değerlerden uzaklaştıracak niteliktedir.
***
Uzun bir süredir dini anlayışın kamuya yerleştirilmeye çalışılmasına paralel olarak yeni paketle, başörtüsünün kamuda serbest bırakılması ve dini inancını yerine getirmek adına devlet ciddiyetinden uzaklaşanları engelleyenlere ceza verilmesiyle, laik sisteme göre şekillendirilmiş kamu düzeni yerine, dini esaslara uygun bir düzenin getirilmesi durumu ortaya çıkabilecektir. Mutaassıplaşma ve dini anlayışa göre ayrışma kamuya da yansıyabilecektir.
Esas itibariyle mutaassıplaşma ve muhafazakârlaşma arttıkça biat da artar. Biat edip, hür iradenin dışına çıkarak verilecek oy da düşünceye göre oluşacak tercihi tam olarak sandığa yansıtamaz. Bu durum da demokrasiyle bağdaşmaz. Laiklik olmadan demokrasinin olamayacağı da bir gerçektir.
Yapılan ve yapılması düşünülen uygulamalarla, demokrasiyi gerçekleştirebilmek için alt yapıyı oluşturmak adına çıkarılan devrim kanunlarının ve medeniyet girişimlerinin erozyona uğratılmasına, dolayısıyla laiklikten uzaklaşılmasına imkân tanınmamalıdır. Laikliğin zedelenmesinden uzaklaşılarak demokrasinin gelişmesine engel olunmamalıdır. Bu nedenle paketle açıklananların demokratik olup olmadığının yetkililerce bir kere daha sorgulanmasına ihtiyaç olduğu düşünülmektedir.
***
Diğer önemli, hatta en önemli konu da andımızın okullarda söylenmesine son verilmesidir. Andımız, ulus devlet anlayışına göre ATATÜRK zamanında düzenlenmiş ve 1933 yılından beri uygulamada olan ve hepimizin gurur duyduğu ve göğsünü gere gere okuduğu, ABD dahil bir çok ülkede de benzerleri bulunan, milli değerlerimizin bir ifadesidir. Burada ifade edilen Türklük, ırkçı bir zihniyet taşımamaktadır. Türkiye Cumhuriyetini kuran ve adına Türk Milleti denen ahalinin her bir ferdinin kimliğidir. Anayasanın 66. Maddesinde yer alan, “Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür” esasına göre olan bir tabirdir.
Andımızın okunmasının yasaklanmasının da, içindeki Türklük ifadesinin etnik kimlik olmadığı bilinmesine rağmen, Türk kelimesine karşı tavır alanları tatmin etmek için devlet literatüründen çıkarılması kapsamında uygulanmaya çalışılan bir seri teşebbüsün bir halkası olduğu görülmektedir. Türk Milletinin büyük bir çoğunluğunun kabul etmesinin mümkün olamayacağı bu uygulamadan vazgeçilmesi için yeniden bir değerlendirme yapılmasının uygun olacağı ve bunun, gerilimlere meydan vermemek için “ben yaptım oldu” veya “alışırlar” anlayışından farklı bir konumda bulunduğu kıymetlendirilmelidir.
***
Açıklanan paketin, ATATÜRK’ün, dolayısıyla Cumhuriyetin ilke ve devrimleriyle, ulus bilincimizle, milli tarihimizle, dil birliğiyle, laik sistemle, üniter yapıyla, ülkenin ve milletin bölünmez bütünlüğüyle bağdaşmadığı, Anayasaya, yasalara, Danıştay ve AİHM kararlarına da ters düştüğü için sıkıntılar yaratacağı düşünülmektedir. Bu nedenlerle ısrarlı olunmayarak yeniden gözden geçirilmesinde ülke ve milli menfaatlerimiz açısından fayda görülmektedir.
|