Aramızda ciddi bir yaş farkı var. O yüzden ‘oğlum’ diye hitap etmeme alınmaz umarım. Zaten o da, meslektaşım İsmail Saymaz’a, sevgi ve saygı işareti olarak ‘oğlum’ demişti. Herhalde, yani!
Eskişehir Valisi Güngör Azim Tuna, İsmail’e bir elektronik posta göndermiş. Mektubuna da işte bu hitapla ‘Oğlum İsmail’ diye başlamış. Eskişehir’de öldürülen Ali İsmail Korkmaz hakkındaki haberlerinden ne kadar rahatsız olduğunu ‘samimi biçimde’ dile getirmiş:
“Oğlum İsmail, yine rahat durmuyorsun. Benim Ali İsmail ile ilgili söylemediğim bir sözü tekrar ısıtıp veriyorsun ki, sana özel olarak telefonda bunu izah ettiğim halde, her fırsatta alçaklıkla bunu tekrar ediyorsun. (...) Ama siz zaten hem savcı, hem hakim, hem avukatsınız. Müebbet bile sizi kesmez. Bir daha aynı şekilde yorum yaparak bu konuyu işlersen, sen adi ve şerefsizsin. Yerin altı da var, unutma. Eninde sonunda orada görüşeceğiz.”
BİR YAZMIŞ BİR YAZMAMIŞ
Eskişehir Valisi, önce bu mektubu reddetti. \'Mail adresi bana ait. Ancak ‘mail’i ben yazmadım\' dedi. Sonraysa; resmi bir açıklamayla, yazdığını kabul etti.
Ancak açıklamasında, bir gazeteciye böyle bir mektubu nasıl gönderilebildiğine yanıt vermedi. Tehdit kokan sözlerine açıklık getirmedi. Tam aksine, İsmail Saymaz’ı başka bir yerden vurmaya kalktı:
“Katıldığım bir televizyon programında, konu ile ilgili söylediğim sözler arasından, konuşulan olaya münhasır olmayan bir cümlem, siyasi ve ideolojik olduğunu düşündüğüm amaçlarla çarpıtılarak kamuoyu yönlendirilmeye çalışılmıştır.”
Eskişehir Valisi, ‘hangi siyasetten ve ideolojiden’ söz ettiğine açıklık getirmemiş. Ama -hele böyle bir dönemde- ciddi bir suçlamayla, sol kroşesini indirmiş. Sağ kroşesini ise, bir siteme ayırmış: “O e-mail kişisel olarak yazıldı. Kamuoyuyla SÜRATLE paylaşılması manidar.\'
FEVKALADE AÇIK BİR MEKTUP
Valinin açıklamasını ve özellikle son cümlesini görünce, samimiyetine güvenerek, ben de ona bir mektup yazmak istedim. Her ikimiz de ‘kamusal’ görev yaptığımız için, mektup da doğal olarak ‘kamuya açık’ oldu.
“Oğlum Güngör Azim Tuna, biz gazeteciler için sürat normaldir. Hatta zorunludur. Aynı hız, keşke Ali İsmail Korkmaz’ı öldürenlerin bulunması ve yargı karşısına çıkartılması konusunda söz konusu olabilseydi. Keşke, Ali İsmail’i arkadaşlarının öldürmüş olabileceğini ima etmeseydiniz. İma etmeye kalkışmasaydınız. Keşke, meslektaşım İsmail’e sabah 03:56’da oturup mektup yazarken harcadığınız emeği, sizden beklendiği gibi verseydiniz. Örneğin; keşke güvenlik kameralarındaki görüntülerin nasıl ve kimler tarafından silindiği konusunda da bir çaba gösterseydiniz. Ve son olarak; keşke bir gazeteciye böyle tehditler savurmasaydınız.”
***
İŞTE YENİ TÜRKİYE
Tanımadığı insanlarla birlikte, terör örgütü üyesi olmak vs. gibi gerekçelerle, ancak herkesin bildiği üzere ‘Gazetecilik Davası’nda yargılanan Nedim Şener:
“Q, W, X harfleri özgür... Gazeteciler tutuklu...”
Onlarca gazeteci tutuklu, bir o kadarı tutuksuz yargılanırken... Medya susturulmuşken... “Canını Erdoğan’a feda eden” eski gazeteci / başdanışman Yiğit Bulut:
“Bu ülkede gerçek bir sosyalist varsa, o da Recep Tayyip Erdoğan’dır.”
SON DAKİKA NOTU: Tam yazıyı gönderiyordum ki, bilgisayar ekranına AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik’in sözleri düştü: “Sayın Başbakan muhafazakar demokrat bir insandır. Siz ille de Sayın Başbakan’a başka bir unvan bulmak zorunda değilsiniz. Ben sosyal devlete inanırım. Ama sosyalizmi yanıma bile yaklaştırmam. Ben sosyalist mosyalist falan değilim. Sayın Başbakan de sosyalist değil.”
***
KÖY GÖRÜNMÜŞTÜ!
Hani, görünen köy kılavuz istemezmiş ya, öyle oldu. ‘Demokratikleşme’ süsü verilmiş paket açıldığında birkaç noktanın altını çizmiştim. Onların biri, özel okullarda Kürtçe Eğitim olanağına ilişkindi. Güneydoğu’daki okullaşmayı ve özellikle Gülen Cemaati’nin faaliyetini yakından izleyen biri olarak, buna dikkat çekmiştim. “Bu gelişme, Gülen Cemaati’nin dört gözle beklediği bir haber” diye yazmıştım.
Konu, dün birkaç gazetenin manşetine / birinci sayfasına taşındı. Taraf, en net başlığı atan gazete oldu. “İLK KÜRTÇE OKULA CEMAAT TALİP” dedi. Şırnak’taki tek özel okul olan Yağmur Koleji’nin “Kürtçe eğitime hazırız” açıklamasına yer verdi.
F TİPİ GENÇLİK
Gerçekten de, Güneydoğu’da özel okul / kolej deyince akla ilk (bazen tek) gelen Cemaat oluyor. Hatta, yine bu köşede yazmıştım; Tunceli’de bile (Munzur Koleji adıyla) açıldı. Anlatılanlara göre, bazı önemli ‘Dede’lerin çocukları bile kayıt yaptırdı.
Köy hâlâ göründüğü için, devamını da yazayım. Cemaat mensubu iş adamlarından, esnaftan toplanacak bağışlarla özel okulların sayısı artacak. Yoksul Kürt çocukları bursla okutulacak. ‘Cemaat’e kazandırılacak.
Biliyorsunuz ABD, yıllarca tartışılacak bir adım atmış ve kısaca “Kontrol Edilebilecek Bir Kuşak Yaratma Projesi” ile X KUŞAĞI kavramını yaratmıştı.
‘Y KUŞAĞI’ ise, küreselleşen dünyanın gençleri için kullanıldı. ‘X Kuşağı’nın tam aksine; dünyaya açık, farklı kültürleri tanıyan ve (yöneticileri pek mutlu olmasa da ) insan haklarında duyarlı bir kuşak olarak ortaya çıktı.
Fethullah Gülen’in neredeyse yarım asırlık ALTIN NESİL projesi ise meyvelerini verdi, vermeye devam ediyor. Şimdi Güneydoğu’yu da kapsama alanına katarak F TİPİ GENÇLER yaratılması amaçlanıyor.
***
SÜPER YORUM!
Hayatımızın son yarım yüzyılında var olan Ajda Pekkan; malum, son zamanlarda siyasetle de flört ediyor. Son açıklaması, demokratikleşme süsü verilmiş paket hakkında olmuş.
STAR Gazetesi’nin internet sitesinde gördüm. Sayın ‘Süperstar’ paketi övmüş. “İleride atılacak adımlar için bir teminattır” demiş. Ve “KUŞ HAVALANDI” demiş. Bir an, İngilizcesi Türkçesi’nden daha iyi olduğu için “Ok yaydan çıktı” demeye çalıştı sandım. Meğer tam da “Kuş havalandı” demek istemiş. Çünkü; meğer bu, Sayın ‘Süperstar’ın son şarkısının adıymış. Anlayacağınız, bir taşla iki kuş birden vurulmuş! Habere eşlik eden fotoğraf da cabası!
|