Ah bu kadar öfkeli konuşmasa.. Gazetecilere yönelik tavırlarında bu kadar astığım astık olmasa.. Bir de Gezi’deki çocuklara böyle yüklenmese..
Zaman zaman rastlıyorum. Erdoğan için kimi (liberal geçinen ya da kafası karışık) köşe yazarları Başbakan’ın yüz yüze ne kadar sempatik olduğunu, çocuklarına düşkünlüğünü falan anlatıyorlar. Yukarıda saydığım “birkaç eksik de olmasa Başbakan’ı ne kadar sevilesi bulduklarını” dile getiriyorlar. O eksiklerin aslında tam da demokrasinin eksikleri olduğunu fark etmeden.
“Demokrasi, laiklik, hukuk ve elbette onların toplamıyla gelecek bir özgürlük” olmadan bir Başbakan’ı ve iktidarını “sevmek” nasıl bir duygudur acaba?
“Yakından bir tanısan..” Bir insanı yakından tanımak önemlidir. Ama bir başbakanı yaptıklarıyla değerlendirirsiniz. Aksi, bildiğiniz körleşmedir!
Has medyanın kalemleri, içerdeki gazetecilerin gerçekten “terörist” olduğunu mu zannediyor hâlâ? Yoksa, bazen dışa vurdukları üzere, “28 Şubat’ta bizi ezdiler, şimdi sıra bizde” mi diyorlar? Merdan Yanardağ hakkındaki iddiaları bir kez olsun okudular mı acaba?
Dahasını söyleyeyim: Merdan “son” da olmayacak. Gazetecilere yönelik yeni bir operasyonun işaretleri var.
O işareti, yöneticilerinin “Türkiye’nin TEK özgür gazetesi” zannettiği TARAF’ta geçenlerde atılan manşet verdi.
GAZETECİLERE 28 ŞUBAT KANCASI
Manşet haber özetle şöyleydi: Başbakan Erdoğan’ın, “neden yargılanmıyorlar” sorusu ile gündeme gelen, 28 Şubat darbesinin medya, iş dünyası ve bürokrasi ayağı ile ilgili önemli bilgi ve belgeler ortaya çıktı. Ankara Cumhuriyet Savcılığı’nın talimatı üzerine hakkında inceleme yapılan 100 kişiden 10’u medya yöneticisi. 28 Şubat’ın bazı gazete yöneticilerine de yaradığı belirlenirken, sadece ünlü bir gazetecinin hesabında 6 milyon liranın üzerinde devlet iç borçlanma senedi olduğu saptandı. Darbe sürecinde yaptığı yayınlarla dikkat çeken ünlü bir televizyoncunun, İstanbul’un değişik semtlerinde çok sayıda lüks konutu ve villasının da olduğu tespit edildi. İnceleme sırasında, milyon dolarlık hesabı bulunan gazeteciler de belirlendi.
NE YAPMAK İSTİYORLAR?
Arada bir ortaya atılan ya da ima edilen ünlü işadamları.. Medyanın -habere bakılırsa- çok önemli isimleri.. Daha kim bilir kimler! Ortaya yolsuzluk çıksın çıkmasın.. İddiaların ardında şüpheli bir şeyler olsun olmasın.. Son günlerin moda deyimiyle “karakter suikastı”na kurban gidecek. Son yıllardaki tüm tartışmalı operasyonları haber veren Taraf, son olarak bunu haber veriyor!
Gazete isim vermemiş. Ancak ben adıyla birlikte “ünlü” sıfatını taşıyan tüm gazetecileri, televizyoncuları tanıyan biri olarak bildiklerimi anlatmak istiyorum.
O gazeteciler ve televizyoncular, 28 Şubat’taki tavırları ve yayınları yüzünden zengin olmadılar. Bültenleri, programları çok ciddi reyting aldığı için zengin oldular. Maaşları bu yüzden 100 bin dolardan aşağı inmedi. Arada, bu yüzden milyon dolarlık evlerle taltif edildiler.
Daha önce yazdım, anlattım. Bu, medya patronlarının çok büyük yanlışlarından biriydi. Kadroları, çalışanları hiç dikkate alınmadan ekrandaki, öndeki isimleri paraya boğdular. Bizler (hele kadınlar) mutfakta ter dökerken eşitsizliğin en vahşi örneğini verdiler.
Ama… Serbest piyasa kuralları içerisinde ve dediğim gibi patronların –daha sonra pişman oldukları- ücret politikaları nedeniyle yaşandı bunlar. 28 Şubat yayınları yüzünden değil!
Mehmet Ali Birand, 28 Şubat’ın mağdurlarındı biliyorsunuz. Oysa, en zengin televizyonculardan biriydi. Çok iyi kazanırdı. Yaşasaydı, anlattıklarıma en büyük destek ondan gelirdi. Köşesinde “bu kadar da saçmalamayın canım” diye yazardı.
HADİ BÜTÜN DEFTERLERİ AÇALIM
Ekranlarda artık Birand da yok, o eski programcı / haberci ünlü isimler de. Yerlerini bıraktıkları gençlerin kazancı, herhalde mukayese kelimesini utandırır.
Elbette yine çok büyük paralar kazananlar var. Daha çok kadın programı yapanlar ve örneğin Müge Anlı gibi ciddi reyting alanlar çok ciddi (hatta dudak uçuklatan) ücretler alıyorlar.
Bir de, “yan getiriler” var: Makam.. TOKİ’den birkaç milyonluk lüks villaların 500 bin liraya takdimi.. İstanbul’un Kültür Şehri olduğu zamanlardaki gibi akçeli projeler.. Ve kim bilir daha neler..
Boşuna Okyanus aşılıp da Pensilvanya ziyaret edilmiyor! Boşuna Başbakan’ın uçağında filan sefere çıkılmıyor! Kalemler, boşuna her türlü sorunda (dünyanın hiçbir yerinde örneği görülemeyecek bir pişkinlikle) muhalefeti sorumlu tutmuyor!
Hadi gelin, onlarla birlikte herkesi / hepimizi araştıralım. Kimlerin inşaat işi var, kimlerin restoran ortaklığı var, kimler nerelerden nasıl projeler aldı.. Hepsini bir görelim..
Tabii başta, Başbakan’ın oğullarının işlerini, kazançlarını, ortaklıklarını ve mal varlıklarını da..
DOKUZ ADIMA DÖRT ADIM
Medyada kimilerinin payına yalılar, villalar düşüyor.. Kimilerinin de dokuz adıma dört adımlık hücre!
Sevgili Mustafa Balbay, ailesine yakın olabilmek için Silivri’den Sincan’a nakledildi. Gülşah ve çocuklar artık yarım saatte ona ulaşabiliyorlar. Ama Mustafa, bu mutluluğun bedelini Silivri’deki dostlarından koparak ödüyor. Bir de yine tek başına bir hücrede kalarak.
İleride bu günler yazıldığında adına ayrı bir bölüm açmamız gereken isimlerden Türkiye Gazeteciler Federasyonu Başkanı Atilla Sertel, Balbay’ı ziyaret etmiş. İzlenimlerini de OdaTV’de yazmış: Hücresinde tek başına kalıyor. Ellerininizi açtığınızda duvardan duvara değilebilen hücresinde. Dokuz adıma, dört adımlık havalandırmasında koşularını sürdürüyor. Sohbet ediyoruz. Balbay, 28 Şubat’ın aradan geçen bunca yıl sonra yeniden ısıtıldığına dikkati çekerek, “Biz ilk tutuklandığımızda açıkça söylemiştik. ‘Hedef gazeteciler değil, hedef gazetecilik’ demiştik. 28 Şubat üzerinden yine gazeteciliğe saldırılar başladı. Gazetecileri hedef tahtası yaparak gazeteciliği bitirmektir düşünceleri” diyor.
YAZIKLAR OLSUN!
Salih Memecan Nokta Dergisi günlerinde kapaklarıyla çok konuşulmuş, çok alkış almıştı. Uzun zaman naif bir çizgide yürüdü. Son yıllarda, belki eşi Nursuna AKP milletvekili olduğu için, hemen hiç anlamadığı siyasete girmeye başladı. Ve karikatür yerine, propaganda bantları çizer oldu. Önceki günkü karikatürü ise sosyal medyada adeta infial yarattı. Gerçekten de insan ne söylese az geliyor. Gençleri öldüren polislerin yargılanmadığı, korunduğu yetmiyor gibi, bir de karikatürlerle mi “vuruluyor” artık. Çok yazık Salih.. Çok ayıp..
MAHALLE’NİN YENİ “SİLAHI”
Türkiye Gazetesi, bayrağın çıkartıldığı yeni logosu ve (Taraf’tan ayrılan köşe yazarlarının da yer aldığı) yeni kadrosuyla arz-ı endam etti. İlk manşetleriyle de mahallemizde çok ses getireceklerini gösterdi.
Manşet şöyleydi çünkü: “Ak Parti’de 2 Kadın Ajan”
Habere göre, iki kadın ajan, Başbakan’ı dinleyebilmek için “böcek” yerleştirmişti. Dahası, o kadınlar AKP’nin kurucularındandı.
Partinin kuruluşunda yer alan 13 kadından biri, Ayşe Böhürler çok sert bir tepki gösterdi. Twitter üzerinden veryansın etti:
“İnternet siteleri o ajanları açıkladı. Ak Parti ve kurucular ile bağ söz konusu değildi. Türkiye gazetesi yayın yönetmeni haberin içeriğinden pişman değildi, ama manşetteki iftira ve zan içeren ‘kadın kurucular’ imasından dolayı özür diledi. Bu arada Ak Parti medyasından isimler/onlarla mücadele eden etikçi (!) tüm gazeteciler Yeni Türkiye gazetesini tebrik ettiler, bu haberden dolayı Tebrik edenler arasında bir Ak Parti kadın milletvekilinin olması ilginçti.”
Ne diyelim! Ayşe Böhürler de, pek çok kişi gibi çirkin bir kampanya ile karşı karşıya kalmış anlaşılan. “İyi de, AKP’li değil mi?” diye soracaksınız. Haklısınız. Ama bazı doğruları dile getirerek Erdoğan’ın sinirini bozan AKP’lilerden. Yani şaşıracak bir durum yok!
|