Hep söylerim. İyi ki eğitimin eğitim, öğretmenin öğretmen olduğu zamanlarda okumuşum. Öğretmenlerim bana edebiyatın, sanatın, okumanın, öğrenmenin, araştırmanın, eleştirmenin şifrelerini öğretmişler. Şiiri, öyküyü, romanı, kısaca okumayı sevdirmişler. Onları anlatarak önümde yepyeni ufuklar açmışlar. Fuzuli’den Nazım Hikmet’e, Tevfik Fikret’ten Orhan Veli’ye, Albert Camus’tan Panait İstrati’ye dek çok geniş bir dünyanın kapıların açmışlar. Bu yolla barışçı, hoşgörülü, çevreci, duyarlı, çağdaş bir yurttaş olmamı sağlamışlar. Doğru bildiklerimi savunmada, bildiğim doğruları sorgulamada öğretmenlerimin emeğini göz ardı edemem.
Hoşgörü deyince aklıma geldi. Bugün artık hoşgörünün h’si yok. “Bana karşısın ha, görüşlerime karşısın ha, kararlarıma karşısın ha” ile başlayan tehditlerin egemen olduğu ülkemizde bu sözcüğün içi boşaltıldı, içeriksizleştirildi. Bu süreç en çok da milli eğitimde yaşandı, milli eğitim tarafından desteklendi.
Kendi adıma Nabi Avcı’yı bilmem tanımam. Milli Eğitim Bakanı imiş. Tonton bir âlimmiş, arifmiş, ılımlıymış diyorlar.
Bana göre ise eğitimin genetik kodlarıyla oynayan, eğitimi yazboz tahtasına döndüren 11 yılın 5 bakanından biri. Erkan Mumcu’yla başlayan (sahi nerelerde şimdi o? Gençlik yıllarının hızlı İslamcısı, sonranın hızlı liberali, ANAP- DP ittifakının son anda çökmesinin Mehmet ağar ile birlikte iki sırdaşından biri), Hüseyin Çelik’le devam eden, Nimet Çubukçu’yla otomatiğe bağlanan ( bu otomatik tanımı Hüseyin Çelik’e aittir), Ömer Dinçer’le ne olduğu belli olmayan (gerçekte bal gibi belli olan) sürecin son halkası. Mescitten medreseye, İslam dini adı altında verilen Arap övücülüğünden lisede evlilik serbestisine varıncaya dek her alanda yenilik yanlısı olan bu ekibin şimdilik son temsilcisi. 17 milyon öğrencinin, 800 bin öğretmenin, sürekli değişen sistemin sorumlusu.
Avcı bakanın 2013-2014 eğitim öğretim yılında ilköğretim çocuklarına beşuş bir çehreyle ve kendi eliyle dağıttığı kitaplara göz atarak kendisini biraz daha yakından tanıyalım şimdi.
Kitabın adı: Ağaç Okul (Çocuklara Afganistan Şiirleri)
Kitabın yazarı: Cahit Zarifoğlu
Yayınevi: Gülücük Çocuk Kitapları
Kapak resmi: Elinde silah taşıyan çocuklar.
Gelelim kitabın içeriğine, bakanın hediyesi olduğu için de çocuklara ezberletilecek olan şiirlere:
“Çocuklar savaş oyunu oynuyor,
Hiçbiri üstlenmiyor düşman rolüne çıkmayı,
Çocuklar saklambaç, körebe yerine savaş oyunu oynuyor,
Kovalıyor, yakalıyor ve öldürüyorlar,
Çocuklar birdirbir yerin savaş oyunu oynuyorlar.
Amaçları benzemek mücahit ağabeylerine.”
“Uzak ülkelerden Müslüman çocuklar rica ederim savaşmaya gelin,
Harçlıklarınızı hiç olmazsa mermi almak için yollayın bize.
Ablam gelinliğini çıkardı çeyizinden sargı yaptı mücahitlerin yaralarına,
Babam nişan yüzüğünü bile götürdü, mermiler getirdi,
Biz çocuklar koşup duruyoruz dağlarda, boynumuzda mermi torbalarıyla,
Böylece savaşıyoruz biz çocuklarda.”
Bakanın şiir diye önerdiği bu metinde şiirselliğin, şiir sanatının, şiirsel ahengin, sesin, duygunun, çağrışımın, imgelemin olmadığı açık. Bu kitabı niçin önerdiğini de tahmin etmek güç değil. Irak’taki işgalci ABD askerlerinin ülkelerine sağ salim dönmeleri için duacı olan BOP eş başkanının bakanı olmak kolay değil elbette. Kaldı ki “Suriye’de ölenlere bakınca Gezi Parkı’nda ölenler devede kulak” diyen, diyebilen Egemen Bağış gibi biriyle de aynı hükümette çalışıyor. Ondan geri kalamaz.
Aynı anda hem kindar hem de dindar olmayı becerebilen bir nesil kolay yetişmeyeceği için bakanların bu çabalarını, sözlerini iyi değerlendirmek gerekiyor.
|