Sevgili Merdan, üzgün değilim, hayır. Sadece çok ama çok öfkeliyim

16 Eylül 2013 Pazartesi, 09:07

Ayşenur Arslan /YURT

Üzgün değilim, hayır. Sadece çok ama çok öfkeliyim. Bir gazeteci, bir gazetenin genel yayın yönetmeni cezaevine konmak üzere “yakalanıyor”. Birkaç gazetenin dışında medyanın umurunda değil. Kendi adıma, senin adına, ama en çok da mesleğim adına öfkeye boğuluyorum.. Deliriyorum.

Kim bilir kaç kez sen de ben de “sarı öfke” haberi yapmışızdır. Bir taksi şoförünün başına bir şey geldiğinde, sarı sarı taksiler dizilir.. Yol kapatır.. Kornalara basıp öfkesini dile getirir.

Elbette böyle bir dayanışma beklemiyorum. Ama hiç değilse yorumsuz falan bir haber verip “görevlerini” yapsalar. Hiç değilse neden “içerde” olduğunu bilip anlatsalar.

İŞTE BÜYÜK SUÇLAR!

Bir hukuk adamı olarak eski başsavcı İlhan Cihaner, dosyanı titizlikle okuyup araştırmış ve yazmıştı. Bir kez alıntı yapmıştım. Yeniden yazayım. Belki bu kez okuyan olur da “Merdan sahiden bu yüzden mi 10 küsur yıl yatacak” diye sorar:

“Delillerin biri; Kerinçsiz’e atılan bir mesaj: “kemal abi allah razi olsun bu irki kirik tayyibin idamini vurguladin yüregine saglik merdan”!

Ama şöyle gereksiz (!) bir ayrıntı var: Telefon başkası adına kayıtlı! Üstelik bu durum mahkemede ispatlanmış. Ama mahkeme, mesaj atan “gerçek Merdan”ı dinleme zahmetine katlanmamış. Savcılık mı? Yanardağ’ın savunmasına rağmen tabii ki araştırmamış! (Bir diğer gereksiz ayrıntı Kerinçsiz, dava açılmadan önce bir kitabı nedeniyle, Yanardağ hakkında hakaret davası açmıştır.)

Diğer bir delil de; Kuvvayı Milliye Derneği’nde ele geçen bir CD’deki toplantı görüntüleri. Birisini Merdan’a benzetmişler. İfadeyi alan savcı “haklısın bu sen değilsin” demiş. Sorguya bile sevk etmemiş. Ama o da ne? Aynı savcı iddianameye bu görüntülerin Merdan Yanardağ’a ait olduğunu yazmış. Peki, tanık, bilirkişi incelemesi? Tabii ki yok! Yahu mahkemede izlenmesi talebi bile kabul edilmemiş! Sonra? Mütalaa da aynı boş iddiaya dayanmış!

Diğer deliller ise mesleği gereği ya da okul yıllarından tanıdığı bazı sanıklarla yaptığı telefon görüşmeleri. Hiçbirisinde hiçbir hukukçunun suç unsuru bulamayacağı konuşmalar bunlar. Merak eden açıp okusun! Veee sonuç: Silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan 10 yıl 6 ay hapis! On yıl altı ay!”

* * *

Teşekkürler Öcalan!

Şaşırmayın.. Bozulmayın.. Öcalan’a teşekkür ediyorum. Çünkü sayesinde (belki / bir ihtimal / inşallah) demokratikleşme sağlanacak.

Baksanıza, CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun da dediği gibi, bir paket geliyor ama halkın haberi yok. Bizlerin, medyanın haberi yok. BDP’lilerin.. Geçtim, AKP’lilerin çok büyük çoğunluğunun haberi yok.

Kimin var peki?

Bildiniz: Abdullah Öcalan’ın. Milliyet, sağlam kaynaklarına dayanarak iki gün önce birinci sayfadan duyurdu: MİT İMRALI’YA PAKETİ ANLATTI. Öcalan’ın adını vermek yerine, İmralı demek bir şey değiştirmiyor. Mesele net: Demokratikleşme paketi Öcalan’a (hatta galiba birkaç kez) götürülmüş. Görüşlerine sunulmuş.

Haberi okurken aklıma geldi. Sadece bir gün önce Başbakan Erdoğan, paketin akıbetini soranlara “arkadaşlarla üzerinde görüşeceğiz” demişti. Arkadaşlardan kastettikleri arasında Öcalan var mıydı? Bilmiyorum. Ama şurası açık. Öcalan paketi inceleyip görüşlerini bildirmeden açıklama olmayacak. Hatta bırakın açıklamayı, AKP bununla ilgili toplantısını bile erteledi. Cuma akşamı demokratikleşme paketini konuşacaktı. Konuşulmadı. Toplantı haftaya, belirsiz bir güne ertelendi.

MUHTIRA GİBİ!

AKP kanadından şimdilik ses seda yok. Oysa BDP / PKK / KANDİL cephesi kartlarını açmış, konuşuyor. Muhtıra verir gibi.. Nota verir gibi.. Hatta kimilerine göre basbayağı gözdağı verir gibi açıklama üstüne açıklama yapıyor.

Kandil, “PKK’lıların çekilmesini durdurduk” dedi. BDP “süreç sona ermedi ama tıkandı” yorumu yaptı. PKK, “yaptıklarımız yapacaklarımızın garantisidir” dercesine kalekol inşaatı bastı. Kalekolu bombalayıp harabeye çevirdi. Dahası inşaatta çalışan işçileri kaçırıp bir süre elinde tuttu.

Çok ilginç; Hükümet kanadından önemli isimler, bu açıklamaları “örgütle muhatap olacak değiliz” diye yanıtladı. Ve hemen ardından, İmralı trafiğini hızlandırarak “asıl muhataplarının kim olduğunu” ilan etti.

Şimdi, o trafiğin en yoğun dönemlerinden birini yaşıyoruz. AKP iktidarı, Öcalan’dan gelecek mesajı bekliyor. Esasta anlaştıklarını biliyoruz da.. Eğer ayrıntılarda da anlaştılarsa, paket hemen piyasaya sürülecek. Bizler de, sağ olsun Öcalan sayesinde demokratikleşmeden “payımıza düşeni” alacağız!!

GEZİ TERÖRİSTLERİ HARİÇ!

BİZLER derken, gerçek demokrasiyi talep edenlerden söz ediyorum. Ama doğrusu, payımıza “Erdoğan-Öcalan mutabakatından” önemli bir pay düşeceğini sanmıyorum. Paketten çıkabilecek olanların da gerçek demokrasiyle ilgisini merak ediyorum!

Paketten PKK cephesine, süreci yarım yamalak da olsa seçimlerin sonuna kadar devam ettirecek tavizler çıkacak. AKP seçmenine -o tavizlerin üzerini örtmek için- sanki pakete ihtiyaç varmış gibi, başörtüsü özgürlüğü çıkacak. Erdoğan için de, şehit kanını durdurmuş bir lider olarak başkanlığa yürüme vizesi çıkacak.

Üzerinde örneğin deniz gözlüğü bulunduğu için Gezi teröristi olarak yargılananlar mı! Cezaevindeki gazeteciler mi! Canım siz de çok şey istiyorsunuz. Demokratikleşme dediysek size mi dedik! Oturun oturduğunuz yerde. Müstakbel Başkanımız’ın (TOMA ile) su, (şok tabancası ile) enerji verdiğine dua edin. Haddinizi bilin!

* * *

DEVEDE KULAKMIŞ!!!!

AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış HaberTürk’te Balçiçek İlter'in programına katıldı. Sorularına yanıt verdi. Bağış, iki güzel çocuğunun üzerine titreyen bir baba. Ama Türkiye’de polis şiddetiyle hayatını kaybeden evlatlarımız için –Suriye ile kıyaslayarak- “devede kulak” dedi. Diyebildi.

Egemen Bağış: Suriye'de 2 yılda 100 bin kişi öldü. Gıkı çıkmayan uluslararası medya, Taksim'deki basit bir gösteri için 8 saat aralıksız yayın yaptı. Sanki dünyaya bir iç savaş yaşıyormuşuz gibi gösterdi.

Balçiçek İlter: Basit demeyelim isterseniz. İnsanlar hayatlarını kaybettiler...

Egemen Bağış: Suriye'de 100 bin kişinin hayatını kaybettiği olaylarla kıyaslarsanız devede kulak...

Balçiçek İlter: Ama insanlar öldü...

Egemen Bağış: Ölen insanlara Allah’tan rahmet diliyorum. Bu ülkede kimsenin genç yaşta hayatını kaybetmesini istemeyiz. Ama şu da bir gerçek; burada yaşanan olaylar Paris'te, Londra'da, New York'ta yaşansaydı oradaki polise de molotof kokteyli atılsaydı çok daha yüksek sayıda hayat kaybı olurdu. Bizim polisimiz sabretmiştir, göğsünü siper etmiştir ve en az kayıpla bu olayın bitmesi için çalışmıştır...

* * *

KÖR OLMA DA GÖR BİZİ!

bak şu bebelerin güzelliğine

kaşı destan

gözü destan

elleri kan içinde

kör olasın demiyorum

kör olma da

gör beni

Hasan Hüseyin KORKMAZGİL