Dünyada ve Türkiye’de bu soru üzerinde, ciddi ama kutuplaşmaya giden bir tartışma var.
Maalesef, her zamanki gibi, dünyadaki tartışmalar, belli istisnalar hariç, Türkiye’dekinden daha seviyeli ve içerikli yapılıyor.
Türkiye’deki vahim boyutlara varan kutuplaşma ve ideolojik bakış, Mısır darbesinden sonra, Suriye’ye askeri müdahale sorusuna da yansımış durumda.
Rahmetli Uğur Mumcu’nun o önemli saptaması bir kere daha doğrulanıyor: “Herkesin fikri var ama bilgisi yok”.
Bilgi içermeyen ideolojik görüşler arası ve “savaş destekçiliği-savaş karşıtlığına indirgenmiş” bir Suriye tartışması, yazılı ve görsel medyada ve düşünce kuruluşları raporları yoluyla yapılıyor.
Hem de Suriye’ye askeri müdahalenin en riskli ülkesi Türkiye’yken.
O nedenle, dünyadaki tartışmalara bakmakta yarar var.
Askeri müdahale niye yapılmamalı?
Beş temel neden ön plana çıkıyor:
Bir, Esad rejiminin kendi halkına kimyasal silahla saldırması üzerine, “ikna edici” (compelling) ama “kesin olmayan” (not conclusive) deliller var.
İki, Suriye’ye askeri müdahale için BM kararı çıkmadığı ve bu müdahale, ABD ağırlıklı olduğu sürece, müdahale ciddi bir “uluslararası yasallık ve meşruluk” sorunuyla karşılaşacaktır.
Her iki sorun da, askeri müdahalenin “haklı insani müdahale” olmasına zarar verir.
Üç, ABD’nin tek başına ya da küçük bir “gönüllüler koalisyonu” ile yapacağı askeri müdahale, Esad’ı, “emperyalizme karşı savaşan mağdur lider” konumuna getirir ve bölge halkına kimyasal silah saldırısını unutturur. Hala ABD’nin 2003’te başlattığı Irak işgali travmasını yaşayan bölgede, böyle bir askeri müdahale, haklı insani müdahale olarak değil, aksine, “emperyalist saldırı” olarak algılanır.
Dört, Suriye’de yaşanan iç savaş, aynı zamanda, bir tarafta Suudi Arabistan, Katar ve Türkiye’nin, diğer tarafta da İran, Suriye ve Irak’ın yer aldığı “bölgesel savaş” (regional war by proxy) olduğu için, ABD’nin askeri müdahalesi, Suriye ile sınırlı kalmaz, bölgeye hızla yayılabilir. Ki, bu da, zaten istikrarsız olan Ortadoğu’yu iyice istikrarsızlaştırır.
Beş, Esad rejimine karşı çarpışan muhalefet grupları içinde, Al-Kaida gibi terör örgütleri olduğu için, bu rejime karşı yapılacak askeri müdahale, bu grupları, dolayısıyla terörü güçlendirecektir.
Tüm bu yasal, ahlaki ve siyasal nedenlerle, Esad rejimine karşı bir askeri müdahale yapılmamalıdır.
Askeri müdahale niye yapılmalı?
Beş neden de, bu bağlamda, ortaya konuyor:
Bir, eğer sivil halka karşı kimyasal silah kullanılmasına göz yumulursa, yarın başka aktörler de kimyasal silah kullanabilir.
İki, bugün halkına kimyasal silah kullanan Esad rejimini cezalandırmazsak, bu rejimi güçlendirmiş, muhalefeti zayıflatmış oluruz. Rejimin eli rahatlar, halkına zulüm yapmaya devam eder, çok daha büyük insan trajedileriyle karşılaşabiliriz.
Üç, kimyasal silahla öldürülmüş dört yüz masum çocuğa ve binlerce insana karşı, “ahlaki sorumluluğumuzu” yerine getirmeliyiz.
Dört, askeri müdahale, rejim değişikliği amaçlamayacak, sadece Esad rejimini “cezalandırmayı ve caydırmayı hedefleyen, sınırlı, kısa ve hedefi vurma kesinliği” olan bir nitelik taşıyacaktır.
Beş, cezalandırılan ve güç kaybeden Esad rejiminin, iktidarı bırakması ya da muhalefetle masaya oturması daha olasıdır.
Böyle bir müdahale, ülke çıkarları için değil, aksine, “uluslararası normlar” temelinde yapılacak “haklı insani müdahale” olacaktır ki, bu da hem bölgede istikrar şansını, hem de uluslararası sistemi güçlendirecektir.
Her iki yaklaşımın da haklı tarafları var.
Hiç bir savaş, kısa süreli olma ve kesin hedeflere vurma garantisi içermez. Savaş risktir.
Ama Suriye’deki insan trajedisi de kabul edilemez.
Zor bir karar.
|