|
Kılıçdaroğlu’na KCK’dan yargılanan belediye başkanını neden savunduğunu sorduğumda bana, “Silivri’de nasıl hukuksuzluğa karşıysam KCK’dakine de karşıyım. Bu demokrat olmakla ilgili” dedi
İstanbul VIP salonunda Kemal Kılıçdaroğlu’nun elini sıkmak için hamle yaptığımda, televizyondan doğru tahmin ettiğimi görüyorum. “Kilo vermişsiniz!” Evet, diyor Kılıçdaroğlu, “Bazen yemek yiyecek zaman olmuyor.
Dün bütün gün bir sandviçle idare ettim.”
Biraz sonra seçim gezisini izlemek için CHP lideriyle birlikte helikoptere atlayıp CHP’nin kalelerinden birine, Edirne’ye gidiyoruz.
Daha önce siyasetçilerle iki arada bir derede, kapı arasında, otel lobisinde çok röportaj yaptım. Başbakan ve Cumhurbaşkanı’yla defalarca uçaklarında konuştum.
Ama bu, gazetecilik yaşantımın ilk ‘helikopter röportajı’ oldu. CHP lideri, keten mavi gömlek ve motosiklet ceketine benzer bir spor trençkot giymişti.
Helikoptere yürürken, dikkatimi çeken, kravatlı tiplerin değil de, havaalanı otobüslerini süren, servis araçlarını kullanan, yerleri temizleyenlerin el sallaması oldu.
‘İşçilerle aram iyi’ dedi memur Kemal.
Helikopterde pilotlar dışında danışmanı Ali Kılıç, mitinglerini anons eden Barış Bozkurt ve koruma müdürü Koray Aslan vardı.
(CHP liderinin ikinci yakın koruması İlkay Akpınar isimli kadın polis.)
Tepemizde pervane gürlerken, dışarıdaki gürültüyü izole edip konuşmamıza imkân veren mikrofonlu kulaklıkları taktık. “Muhtemelen Kule’den de dinleyebiliyorlar şimdi bizi” diye güldü Kılıçdaroğlu. Ama zaten her siyasetçi gibi hayatı sürekli kayıtta bir belgesel filmi gibi yaşamaya çoktan alışmış gibi geldi bana...
Röportaja geçmeden önce CHP lideriyle ilgili birkaç gözlem... Meydanlara alışmış. Edirne mitingindeki performansı, referandum dönemine kıyasla epeyi açılmıştı. Tam olarak miting alanında “gürlüyor” olmasa da, sahnada o sakin üslup yerine sert bir adam çıkıyor içinden. Bu Kılıçdaroğlu açısından dezavantaj değil, çünkü siyasette maçizmo ner zaman prim yapıyor. Edirne Selimiye Camii önünde Erdoğan’a yüklendikçe, kalabalık coşuyor. Edirne, bir CHP lideri için “rüya şehir”. Avrupalı, sosyal demokrat, rahat. 2009’da seçmenin %58’i CHP’li belediye başkanı Hamdi Sedefçi’ye oy vermiş. Sokakta, çarşıda, yolda, insanlar gerçekten camlara çıkıp alkışlıyor, kasketli amcalar el sallıyor, sarılıp Kılıçdaroğlu’nu öpüyor.
Helikopterde Ali Kılıç, Başbakan Erdoğan’ın “çılgın projesinin” detaylarını telefonla alıyor. Tarihi belediye binasında Faik Öztrak’tan projenin kaynak ve fizibilitesi, CHP’lilerden Edirne’nin sorunları konusunda bilgi alıyor. Projenin iki yılda gerçekleşme imkanı olmadığı sonucuna varıyorlar. Belediye Başkanı’nın tarihi makamında hepimize Edirne köftesi ve ciğer ikram ediliyor. Bizler tabaklarımızı silip süpürüyoruz. CHP lideri ise “Kolesterol sorunum olduğu yönünde bir iddia var” diyerek ciğere dokunmuyor, köftelerin de üç tanesini yiyor.
Dönüş yolunda Dersim katliamının arşivlenmesinden, seçim anketlerinden, biraz sonra üzerinden geçeceğimiz Silivri’den sohbet ediyoruz.
YSK kararını karşı çıkarken bölgedeki tepkiyi hesaplayarak yapmadım. Doğru olduğu için bu çıkışı yaptım. %10 barajının kalkması gerektiğini de ilk kurultaydan beri söylüyorum. Bu demokrasi önünde engel. Ama AKP samimi değil. Bölge halkının oylarıyla kendi milletvekillerini çıkarmak istiyorlar. Bu milli irade değil, milli irade hırsızlığı.
Batman’da KCK’dan yargılanan belediye başkanını savundunuz. Neden?
Silivri’deki hukuksuzluğa nasıl karşıysam KCK’daki hukuksuzluğa da karşıyım. O davayı izleyen arkadaşlarımız var. Sonuçta KCK’da yargılananlar, bizimle farklı dünya görüşünden insanlar. Ama nasıl ki bizimle farklı dünya görüşü olan Tayyip Erdoğan’ın parlamentoya girmesini savunduk, onların da parlamentoda olmasını savunuyoruz. Bu demokrat olmakla ilgili. AKP’nin demokratlığından ciddi endişelerim var. Seçilmiş belediye başkanlarını önce tutukluyorsunuz sonra sıraya dizip fotoğraflarını çekiyor, medyaya servis ediyorsunuz. Bu tablo 21.yy’a yakışmıyor. Buna itiraz etmezsek demokrat sayılmayız.
Erdoğan demokrat mı?
Firavunlaştı. Baskıcı, zulüm eden biri haline geldi.
Ama popüler...
Popüler olmak demokrat olmak değil.
Günde 3 vitamin hapı, balık yağı
“Doğru kilo verdim. Dün bütün gün tek bir sandviçle idare ettim. Yemeğe fırsatım olmuyor. Yorulmuyorum desem yalan olur. Ama sonuçta bir yola çıktık. Eğer mücadele edeceksek olabildiğince geniş halk kitlesine ulaşmamız lazım. Takviye alıyorum. Günde 3 vitamin hapı alıyorum. Bunlardan biri multivitamin, diğeri balık yağı. Ama almayı unuttuğum da oluyor.
Sevim Hanım siyasete ısınamadı
Eşim de gezilere katılabilir bir noktada ama büyük mitinglere gelir mi emin değilim. Siyasete ısınamadı. İlgi alanı değil. Kendisi iyi bir gazete okuru ve siyaseti de izliyor ama içinde olmak istemiyor. Çünkü sıcak siyaset zor bir şey, her an her türlü suçlamayla karşılaşabilirsiniz, canınız sıkılabilir.
“Sert sessiz” sinirlenmez mi?
Helikopterde CHP liderine bir gün önce Haber Türk’te Amberin Zaman’ın kendisine atfen yazdığı “sert sessiz” başlıklı analizi nasıl bulduğunu soruyorum. Tesadüfen yazıyı kesmişim, çantamda, çıkarıp gösteriyorum. Başlığı görünce “Aaaa bizim oğlanın müzik grubu” diyor. Yazıyı uzun süre inceliyor, bir tebessümle geri veriyor. Yazıda Amberin, Kılıçdaroğlu’nu “sanki sinirleri alınmış gibi” diye anlatıyor. “Hiç sinirlenip masaya yumruğunuzu vurduğunuz olmuyor mu?” diye soruyorum “Tabii sinirlendiğim oluyor. Belli bir raddeye gelince tepki de veriyorum. Ama genelde m asaya vurmak yerine uzlaşmayla içinde çıkmaya çalışıyorum” diyor.
Gülen cemaatinin söylediği ve yaptıkları bağdaşmıyor
Küfür polemiği rahatsız etti mi?
İki tür gazeteci var. Biri araştırıp soruşturan, diğeri ise AKP’ye endekslenmiş yaptığı haberlerle AKP’den nasıl avantaj sağlayabilirim, diyen. Benim söylemediğim lafı illa söyledin diyorlar. Bunlar “niyet okuyan” gazeteciler. Dün Zaman ve Vakit aynı haberi yaptı, söylediklerimi ısrarla küfür olarak lanse etti. Hem tarafsızlıktan, iyilikten söz edeceksin, hem de bilmediğin bir şeyi haber yapacaksın. Gerçi alışkınım, daha yolun başındayız çok şeyler olacak böyle. Eleştiri olur ama bazıları her gün nasıl saldırabiliriz diye bekliyor. Olağan karşılıyorum çünkü iktidara bel bağlayan medya, iktidarı savunmak durumunda.
Gülen cemaatini ilk defa böyle eleştirdiğinizi duyuyorum...
Daha önce Samanyolu’na çıktım, Samanyolu’na çıkarken hiçbir ön koşul sürmedim, istediğinizi çıkarın, istediğinizi sorun dedim. Bu tavrı sürdürüyorum. Temiz yürekli bir insanım ve iyi niyetliyim. Ama içten pazarlıklı anlayışı hazmedemiyorum. Zaman her gün manşetinden bize saldıracak bir açı arıyor. Vakit’i anlıyorum ama Zaman’a şaşırıyorum. Sürekli nasıl eleştirebiliriz diye bir arayış içinde olmaları, Gülen cemaatinin topluma vermek istediği hoşgörü ve uzlaşman tavrının gerçek olmadığı, takiye olduğu algısını yaratıyor. Söyledikleriyle yaptıkları taban tabana zıt.
Benim küfür ettiğimi söylüyorlar. İzlediler mi? Son dönemde başlıklarını alt alta koyup herhangi bir objektif isme değerlendirin... Ama biz yine de Zaman yazarlarının gezilerimize katılmasını istiyoruz. Referandumda bizi izleyen bir muhabir arkadaş vardı. Şimdi de köşe yazarlarını da davet edeceğiz.
Aslı Aydıntaşbaş/Milliyet
|
