14 Ağustos 2013 Çarşamba, Mısır’da “kanlı gün” oldu. “Arap Baharı” (!) yutturmacası ile Mısır’ı “darbeler yurdu” yapan emperyalist ABD bu defa Mısır’daki “çocukları”na yani asker ve sivil generallerine “katliam” yaptırdılar.
Katliamın “muhatabı” Müslüman Kardeşler’di.
İHVAN sözcüğü ile de anılan Müslüman Kardeşler çok yitik ve yaralı verdi.
İHVAN “2 bin ölü, on bin yaralı” dedi; katliamcılar “300-500 ölü. 3 bin yaralı” dedi.
Zaten darbeci başı General Sissi, katliamdan birkaç gün önce “5 bin ölü olacak” diye açıklamıştı.
Cumartesi (17 Ağustos 2013) günü Bursa’da, kentsel dönüşüm programında, darbecilere, darbecilere arka çıkanlara (AB’ye, ad vermeden Suudi Arabis’tan Kralı Abdullah’a en sert biçimde, en nazik biçimde de ABD’ye) ağzına geleni söyleyen Başbakan ise Cuma (16 Ağustos 2013) günkü katliamla birlikte toplam ölü sayısını “600”, yaralı sayısını “on binler” olarak duyurdu.
Yani… Başbakan, desteklerin en alasını verdiği Müslüman Kardeşler’i yalanlıyordu…
….
Katliam vahşiydi, insanlık dışıydı…
Beklenen tepkiyi, beklenen oran ve içerikte vermeyen ülkeler de çokçaydı!
Bu bile başlı başına “vahşilik” ve “insanlık dışı” idi!
Aşırıya kaçan boyuta varsa da, en etkin tepki Türkiye’den yükseldi.
Müslüman Kardeşler Örgütü’nün Türkiye ayağındaki “kardeşleri” haklı tepkilerini, yeri göğü inleterek ortaya koydular, dile getirdiler… Meydanlarda toplandılar… Çıkılmaz Taksim Meydanı’na çıktılar… Cuma namazı sonrası katliamı lanetleyen miting ve yürüyüşü yaptılar…
İyi hoş da… Bu “alkışlanır duyarlılık”, emperyalist ABD’nin işgali sırasında Irak’ta gerçekleştirdiği katliamlarda niye yoktu?!.
Katliamın gerçekleştiği gün, sabahtan akşama kadar, twitter hesabımdan, ne kadar AKP’li başkan, vekil, bakan varsa hepsine aynı soruyu sordum…
Hiç birinden, “Irak katliamında niye sessizdiniz?..” soruma, bir iki sözcükten oluşan tek tümcelik kısa yanıt dahi alamadım.
AKP’liler, sorum karşısında suspus olmuş, kaçıyorlardı…
….
Onlar kadar, muhalefet de duyarsız, suspustu!..
Dayanamadım, gene twitter hesabımdan muhalefete seslendim:
“Mısır katliamında kükreyen AKP, Irak katliamında suspus olmasını açıklayamıyor. Alın işte bunu halka götürün, halka anlatın…” diye adeta yakardım.
Muhalefetten dönen, yanıt veren çıkmadı...
….
Hacı Bektaşi Veli’de yumruklu saldırıya uğrayan Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Mısır’daki katliamla ilgili açıklamada, kınamadığı ülke bırakmadı. Ama… Bildik nedenden ötürü, katliamın ana sorumlusu ABD’yi ağzına almadı!
Bozdağ’a, “Katliamın ana sorumlusu ABD’dir. ABD’yi niye anmıyor, kınamıyorsunuz?” diye sordum, Bozdağ’dan da yanıt gelmedi.
….
Müslüman Kardeşleri Örgütü’nün Türkiye ayağının duyarlılıklarının özünü anlıyorum. Örgüt üyesi ya da yanlısı insanların katledilmeleri değil, örgütün ve örgütün ülkelerdeki kollarının varlığıydı!.. Onca bağırtının çağırtının nedeni bu!..
Ben ise… Katliamı, insanlar ve insanlık katledildiği için kınadım, kınıyorum…
Biliyorum ki… Katledilenlerin örgütü, karşıt görünse de, kendilerini katledenleri üzerlerine salan emperyalist ABD’nin bir başka işbirlikçisidir!
Emperyalistler böyledirler… Bir işbirlikçisini, bir başka işbirlikçisine boğdurur, katlettirir...
Bu gerçekleri anlatmaktan yorgun düştüm…
Yorgun düşmeme karşın, anlatmamı gene sürdüreceğim…
….
Tam bu kanlı, karmaşa gündeminde, AKP hükümetinin Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, 17 Ağustos depreminin 14’üncü yıldönümünde (!7 Ağustos 2013) televizyonlara çıktı, depreme dayanıksız konutlardan ve kentsel dönüşümün öneminden, gerekliliğinden söz etti.
Twitter hesabımdan ona da, “Türkiye’de kaç milyon konut ve kaçının Deprem Sigortalı olduğunu, Deprem Sigortası Fonu’nda ne kadar para toplandığını, bu paraların nerelere, ne amaçlarla, ne miktarda harcandığını…” gün boyu sordum durdum. Yanıt vermedi…
Bu konuda da muhalefeti duyarlı ve izleyici olmaya, konuyu Kamutay (Meclis) gündemine taşımaya, Kamutay tutanaklarına geçirmeye çağırdım.
Deprem Sigorta Fonu’nda toplanan paralarla ilgili burnuma pis kokular geliyor!
Hele bir el atılsın…
|