Uzun zamandır ara verdiğim yazılara, (bana da nasip olmasını umduğum Eyüp sabrıyla mümkünse…) kaldığım yerden devam edeyim.
Eyüp sabrı istiyorum, zira aksi halde zor.
Şu ülkede ve hayatta olan biteni, zıvanadan çıkmadan…
Şöyle hayırlısıyla yazmak o denli zor ki…
Netekim, içler açısı vaziyet ortada:
İlk akla gelenleri sıralayacak olursak:
Çevre ve Şehircilik Bakanı Bayraktar, makus talihimizi, görüp göreceğimizi, olup olacağımızı çat diye ortaya koydu:
” Türkiye konumu itibarıyla mucitler çıkaramaz!
Bunun için de gençler ara eleman olarak yetiştirilmeli!!! ”
Hadi bakalım, buyurun buradan kahrolun!
Türkiye ne çıkaramaz?
Mucit… Yani bilim insanı.
Niye?
Konumu itibarıyla.
Konumdan kasıt?
Müslüman ülke olmak!
Bu durumda ne yapmalı?
Bilimsel ilerlemeyi, icadı, mucidi felan olduğu gibi ecnebilere bırakıp ara elaman yetiştirme işine odaklanmalı.
Bir nevi, eller Ay’a, biz yaya!
Özdeyişinin kabine üyesi ağzından tescillenmiş hali.
Çoluğu çocuğu okutup adam edicez diye hiiiiç paralamayın bünyeyi.
Konumumuz itibarıyla çapımız belli.
Bizimkiler ara eleman…
Öyle kenardan kenardan yaşayıp gidecekler hamdolsun!
Nedir bu?
Vizyon!
***
Bir süre önce, kabinenin bir başka güzide üyesi de, ülkedeki eğitim seviyesi ile AKP Hükümeti’ne verilen destek arasında ters orantı olduğunu bizatihi kendi açıklayıp, her birimize, “Yok artık!” Dedirttiğinden bundan böyle bu tarz açıklama-itiraf arası beyanlar karşısında şaşırmamakta fayda mütalaa ediyorum.
Lakin, üzüldüğüm nokta şu ki:
Bunu bir başkası söylese…
Faraza, ülkenin muhalif bir gazetecisi kalkıp bu tespitleri yapsa, yiyeceği yafta en iyi ihtimalle “darbeci!” olacakken, AKP’li bakanlar ne yapmak istiyor? Anlaması zor.
***
Dedik ve geçtik bir başka gündeme…
Gezi Parkı eylemleri neydi?
Önceden tezgahlanmış, dış güçlü, bol mihraklı, lobili, mobili bir kalkışmaydı!
Maksat Hükümet’i düşürmekti!
Hasılı, bu yönüyle bakıldığında kötülüklerin anasıydı!
Affı yoktu.
Katılanların hepsi gününü görmeliydi!
Kalan sağların alayı idamla yargılanmalıydı!
Falan…
Eeeee?
Ekmek almak için evinden çıkan 14 yaşındaki çocuktan ne istediniz?
Geçirdiği ağır beyin travması sonucunda 60 gündür yoğun bakımda hayata tutunmaya çalışan o çocuğu, o pazar sabahı, ekmek almaya gönderen mihrak hangisi?
Hangi lobinin oyunu bu?
Ekmek alma eyleminin ardındaki karanlık güçler kimler?
…???
Küçücük çocuk…
Ekmeği almaya giderken mi yıkmak istiyordu Hükümet’i?
Yoksa aldıktan hemen sonra mı yıkmaya yeltenecekti?
60 gündür hastaneden ayrılmadan bekleyen annesine kim hesap verecek?
Onu da geçtik…
En azından, “Üzgünüz” diyebilecek kimse yok mu?
Yazık ki yok!
***
Konu sorumluluk sahibi olmaya, üzüntüye-üzülebilmeye gelmişken…
Güya üniversiteye ilanla öğretim üyesi alacaktınız.
Aslında alacağınızı çoktan almıştınız da, ilan işin göstermelik kısmı.
Bakın şu Allah’ın işine ki, ilan servisine ayıplı evrakınız gidiverdi.
Falancayla, filancayı, şu ahir hayatta kurdukları gayetten başarılı ilişkiler neticesinde zaten (Mecburen) almış bulunuyoruz.
Gerisi, gerçekte öğretim üyesi alıyormuş gibi yapacak olmamızın yalandan ilana dökülmüş hali.
Ki, skandalın feriştahı!
Rezaletin dik alası!
E tabii, ara elamanı anca yetiştirebilecek olan ülkede öğretim üyesi ilanı vermeye kalkışırsan olacağı bu!
Yüzüne gözüne bulaştırırsın.
Ne kadar utanılsa o kadar azdır.
Ha gayret.
…
Bir başka bulaşık skandal da Bolu’da patlak verdi.
Bolu Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü kentteki sığınma evinin yiyecek ihalesinin ilanını veriyor.
İlanın altında da sığınma evinin açık adresi ile envai çeşit hattıyla tüm telefon numaraları…
Buyurun bize sığınan kadınları buradan parçalayın!
Eşi benzeri olmayan bir kepazelik…
Ardından müdür açıklama yapıyor:
“Kadınlarımızın zarar görmesini istemezdik.
Talihsizlik olmuş!”
Hadi yaaa…
Sahi mi?
Sakın asıl talihsizlik, bu ve benzeri beşerle aynı zaman diliminde ve aynı ülkede yaşamak olmasın?
***
Olan oldu gerçi ya, biz derin kederler içerisinde devam edelim.
Bir zamanların dandik dizisi Aşk Gemisi’ne yardım ve yataklık eden geminin söküm zamanı gelmiş.
İşlem Aliağa’da yapılıyor.
Yine olan işçilere oluyor.
Bu vesileyle bakılıyor ki, Aliağa’da son sekiz ay içerisinde 6 işçi ölmüş!!!
Umurunda olan var mı?
Haberin gazetelerin taaaaa bilme kaçınca sayfalarında, (bit kadar o da) yer bulabilmesinden de anlaşılıyor ki, kimsenin umurunda değil!
O vakit, o işçilerin ailelerinin ahları kadar yazıklar olsun!
***
Ve final…
Hemen yanı başımızda Suriye ve Mısır kanıyor!
İnsanlar, çocuklar ölüyor!
Birileri siyaseten nemalansın…
Kimi etnik, kimi dini… Hiç fark etmeksizin durumdan vazife çıkarabilsin diye üstelik!
Ve oradaki çocuklar öldükçe…
Silah ve savunma sanayi şirketlerinin piyasa değerleri artıyor!
Hepsi teeeek tek açıklanmış ancak, haram-zıkkım olsun diye, kandan beslenen silah tüccarlarının işkembesine girecek olan miktarları vermek içimden gelmiyor.
Onun yerine son sözüm şu:
Kurumuş kalplerin alayı, sadece ve sadece acıya hizmet ediyor.
Ötesi büyük yalan!
|