Ergenekon kod adlı TSK'yı yok etme senaryosunun üstündeki sahte yaldızların dökülmesi için ,26'ncı Genel Kurmay Başkanı'nın illa Silivri zindanından haykırmasını beklemek gerekiyormuş!
Oysa, o göreve Başbakan Erdoğan'ın teklifi ve Cumhurbaşkanı'nın onayı ile atanmış bulunan TSK'nın Başkomutanı'nın, yaş haddi nedeni ile emekli edilmesine kadar, devletin en kozmik bilgilerine vakıf olarak Milli Güvenlik Kurulu'na da katıldığı bilinir.
Başbuğ da kendisinden öncekilerden devralmış olduğu PKK terörü ile mücadeleyi tam bir özveri ile yasal kurallara uyarak sürdürmüş, arkasında işkence türünden iddialar bırakmadan sivil yaşamına dönmüştür.
Ne zaman ki Ergenekon senaryosunu adım adım uygulayan çevreler, işaret parmaklarını uzatarak \'Haydi Paşa, sıra sende\' diye tutuklanmasını sağlamışlardır..Bir süre gerçekten TSK'yı bir darbe için hazırlanıyormuş söylentisine inanmış olanların bir bölümü uyanmaya başlamıştır.
1960 ve sonrasında darbe, kalkışma türünden çeşitli eylemlere sahiplik etmiş olan askerin, aynı alışkanlığını 2010'lu yıllarda da yeniden sahneye koyacağını düşünenler, Silivri zindanından gelen seslere kulaklarını tıkamışlardır.
Bu aymazlık, Silivri'de Özel Yetkili Mahkeme adında konuşlanmış yasal adresleri Beşiktaş İlçesi'nde gösterilen 9,10,11,12 ve 13 sayılı yargı oluşumlarında AKP hükümetlerinin atadığı ve yaş sınırı doluncaya kadar eski Genelkurmay Başkanı'nın da \'Sözde\' terör örgütünün başı olarak müebbet hapisle cezalandırılmış olmasına kadar sürmüştür.
Birkaç gündür Sayın Cumhurbaşkanı'nın da Başbakan'ın da mahcubiyet içinde ,\'canım bu işin daha Yargıtay aşaması var; ondan sonra da AİHM' in kapısını çalmak var!\' türünden bin dereden su getiren açıklamaları birbirini izliyor.
Devletin başı da, yürütmenin başı da sanki aralarında asker-sivil bir dizi aydın ülke evladının beş yıldır o zindanın dört duvarı arasında Öcalan'a uygulanan koşullardan çok daha acımasız koşullarda tutsak edilmiş olduğunu bilmiyormuş gibi bir davranış içindeler!
Türkiye'de yargı, kaplumbağalarla yarışı bile düşünemeyecek kadar ağır işleyen bir kurum değil midir? O binlerce sayfalık duruşma tutanakları, bağlı evraklar, gerekçeli karar yazılınca kim bilir kaç TIR ile Yargıtay'a teslim edilecek !
Gelin de Hoca'nın iyimser bir günüde \'Üzülme Hatun\' diye karısına bahçesindeki dikenler için , \'Bunlar büyüyecek, komşunun keçileri onların üstünden geçerken tüylerini bırakacaklar. Sen tüylerden iplik yaparak hırkalar öreceksin. O hırkaları satar kışlık ihtiyaçları gideririz\' sözünü anımsamayın.
Bir genel af çıkartmayı “zaten içine Ergenekon tutsaklarını koyarak toplumda denge sağlayacağız\' demeyi şimdiden açıklamayı stratejileri gereği uygun görmedikleri anlaşılıyor.
Ama Başbakan'ın TBMM'nin yeni yasama yılının başlaması için 1 Ekim'i beklemeyebileceklerini önceki günkü sözlerinde yer vermiş olmasının altını çizmekte yarar yok mu?
Demek ki Sayın Başbuğ da, başka komutanlar , bilim insanları ve Balbay, Özkan, Merdan Yanardağ gibi 60'ı aşan meslektaşımız da , o \'G\' gününe kadar birer siyasi tutsak olmaya devam edecekler!
***
Ben ve birçok meslektaşım, Silivri'de tutsak gazetecilerin hatırını fırsat buldukça sorarken , Allah için bir tek muvazzaf üst düzey Komutanın ne Hasdal'ın ne de Silivri'nin kapısını çaldıklarını öğrenmek sadece üzücü değil, utanç vericidir de.
Bu utancın bugünkü sahibi Necdet Özel, kendisine de komuta etmiş olması gereken Başbuğ'un çağrısına nasıl ve ne yanıt verecek..
Soldan sağa mı dersiniz? Yukarıdan aşağıya mı?
Bayram dinlencelerinde meraklıların başvurduğu gazete sayfalarındaki kutu bulmacalardan birisinde yer alabilmesi için yazdım.
Dileyenler, orduevlerinin kantinlerinde içtikleri kahve fincanını da, bu sorumun yanıtını bulmak için ters kapatabilirler.
***
NOT: Ramazan Bayramı bugün sona eriyor. Ben bu bayramı özellikle bunca dostum o arada Merdan ve öteki gazetecilerin ailelerinin ıstıraplarını düşünerek bayram saymadım. Dünkü Hürriyet'te Balbay'ın çocukları Yağmur ve Denizi, Sevgili Gülşah Balbay'ın Mustafa ile gerçekleştirdikleri açık görüşle ilgili haberi okuyunca ne kadar haklı olduğumu düşündüm.
Ergenekon kod adlı TSK'yı yok etme senaryosunun üstündeki sahte yaldızların dökülmesi için ,26'ncı Genel Kurmay Başkanı'nın illa Silivri zindanından haykırmasını beklemek gerekiyormuş!
Oysa, o göreve Başbakan Erdoğan'ın teklifi ve Cumhurbaşkanı'nın onayı ile atanmış bulunan TSK'nın Başkomutanı'nın, yaş haddi nedeni ile emekli edilmesine kadar, devletin en kozmik bilgilerine vakıf olarak Milli Güvenlik Kurulu'na da katıldığı bilinir.
Başbuğ da kendisinden öncekilerden devralmış olduğu PKK terörü ile mücadeleyi tam bir özveri ile yasal kurallara uyarak sürdürmüş, arkasında işkence türünden iddialar bırakmadan sivil yaşamına dönmüştür.
Ne zaman ki Ergenekon senaryosunu adım adım uygulayan çevreler, işaret parmaklarını uzatarak \'Haydi Paşa, sıra sende\' diye tutuklanmasını sağlamışlardır..Bir süre gerçekten TSK'yı bir darbe için hazırlanıyormuş söylentisine inanmış olanların bir bölümü uyanmaya başlamıştır.
1960 ve sonrasında darbe, kalkışma türünden çeşitli eylemlere sahiplik etmiş olan askerin, aynı alışkanlığını 2010'lu yıllarda da yeniden sahneye koyacağını düşünenler, Silivri zindanından gelen seslere kulaklarını tıkamışlardır.
Bu aymazlık, Silivri'de Özel Yetkili Mahkeme adında konuşlanmış yasal adresleri Beşiktaş İlçesi'nde gösterilen 9,10,11,12 ve 13 sayılı yargı oluşumlarında AKP hükümetlerinin atadığı ve yaş sınırı doluncaya kadar eski Genelkurmay Başkanı'nın da \'Sözde\' terör örgütünün başı olarak müebbet hapisle cezalandırılmış olmasına kadar sürmüştür.
Birkaç gündür Sayın Cumhurbaşkanı'nın da Başbakan'ın da mahcubiyet içinde ,\'canım bu işin daha Yargıtay aşaması var; ondan sonra da AİHM' in kapısını çalmak var!\' türünden bin dereden su getiren açıklamaları birbirini izliyor.
Devletin başı da, yürütmenin başı da sanki aralarında asker-sivil bir dizi aydın ülke evladının beş yıldır o zindanın dört duvarı arasında Öcalan'a uygulanan koşullardan çok daha acımasız koşullarda tutsak edilmiş olduğunu bilmiyormuş gibi bir davranış içindeler!
Türkiye'de yargı, kaplumbağalarla yarışı bile düşünemeyecek kadar ağır işleyen bir kurum değil midir? O binlerce sayfalık duruşma tutanakları, bağlı evraklar, gerekçeli karar yazılınca kim bilir kaç TIR ile Yargıtay'a teslim edilecek !
Gelin de Hoca'nın iyimser bir günüde \'Üzülme Hatun\' diye karısına bahçesindeki dikenler için , \'Bunlar büyüyecek, komşunun keçileri onların üstünden geçerken tüylerini bırakacaklar. Sen tüylerden iplik yaparak hırkalar öreceksin. O hırkaları satar kışlık ihtiyaçları gideririz\' sözünü anımsamayın.
Bir genel af çıkartmayı “zaten içine Ergenekon tutsaklarını koyarak toplumda denge sağlayacağız\' demeyi şimdiden açıklamayı stratejileri gereği uygun görmedikleri anlaşılıyor.
Ama Başbakan'ın TBMM'nin yeni yasama yılının başlaması için 1 Ekim'i beklemeyebileceklerini önceki günkü sözlerinde yer vermiş olmasının altını çizmekte yarar yok mu?
Demek ki Sayın Başbuğ da, başka komutanlar , bilim insanları ve Balbay, Özkan, Merdan Yanardağ gibi 60'ı aşan meslektaşımız da , o \'G\' gününe kadar birer siyasi tutsak olmaya devam edecekler!
***
Ben ve birçok meslektaşım, Silivri'de tutsak gazetecilerin hatırını fırsat buldukça sorarken , Allah için bir tek muvazzaf üst düzey Komutanın ne Hasdal'ın ne de Silivri'nin kapısını çaldıklarını öğrenmek sadece üzücü değil, utanç vericidir de.
Bu utancın bugünkü sahibi Necdet Özel, kendisine de komuta etmiş olması gereken Başbuğ'un çağrısına nasıl ve ne yanıt verecek..
Soldan sağa mı dersiniz? Yukarıdan aşağıya mı?
Bayram dinlencelerinde meraklıların başvurduğu gazete sayfalarındaki kutu bulmacalardan birisinde yer alabilmesi için yazdım.
Dileyenler, orduevlerinin kantinlerinde içtikleri kahve fincanını da, bu sorumun yanıtını bulmak için ters kapatabilirler.
***
NOT: Ramazan Bayramı bugün sona eriyor. Ben bu bayramı özellikle bunca dostum o arada Merdan ve öteki gazetecilerin ailelerinin ıstıraplarını düşünerek bayram saymadım. Dünkü Hürriyet'te Balbay'ın çocukları Yağmur ve Denizi, Sevgili Gülşah Balbay'ın Mustafa ile gerçekleştirdikleri açık görüşle ilgili haberi okuyunca ne kadar haklı olduğumu düşündüm.
Ergenekon kod adlı TSK'yı yok etme senaryosunun üstündeki sahte yaldızların dökülmesi için ,26'ncı Genel Kurmay Başkanı'nın illa Silivri zindanından haykırmasını beklemek gerekiyormuş!
Oysa, o göreve Başbakan Erdoğan'ın teklifi ve Cumhurbaşkanı'nın onayı ile atanmış bulunan TSK'nın Başkomutanı'nın, yaş haddi nedeni ile emekli edilmesine kadar, devletin en kozmik bilgilerine vakıf olarak Milli Güvenlik Kurulu'na da katıldığı bilinir.
Başbuğ da kendisinden öncekilerden devralmış olduğu PKK terörü ile mücadeleyi tam bir özveri ile yasal kurallara uyarak sürdürmüş, arkasında işkence türünden iddialar bırakmadan sivil yaşamına dönmüştür.
Ne zaman ki Ergenekon senaryosunu adım adım uygulayan çevreler, işaret parmaklarını uzatarak \'Haydi Paşa, sıra sende\' diye tutuklanmasını sağlamışlardır..Bir süre gerçekten TSK'yı bir darbe için hazırlanıyormuş söylentisine inanmış olanların bir bölümü uyanmaya başlamıştır.
1960 ve sonrasında darbe, kalkışma türünden çeşitli eylemlere sahiplik etmiş olan askerin, aynı alışkanlığını 2010'lu yıllarda da yeniden sahneye koyacağını düşünenler, Silivri zindanından gelen seslere kulaklarını tıkamışlardır.
Bu aymazlık, Silivri'de Özel Yetkili Mahkeme adında konuşlanmış yasal adresleri Beşiktaş İlçesi'nde gösterilen 9,10,11,12 ve 13 sayılı yargı oluşumlarında AKP hükümetlerinin atadığı ve yaş sınırı doluncaya kadar eski Genelkurmay Başkanı'nın da \'Sözde\' terör örgütünün başı olarak müebbet hapisle cezalandırılmış olmasına kadar sürmüştür.
Birkaç gündür Sayın Cumhurbaşkanı'nın da Başbakan'ın da mahcubiyet içinde ,\'canım bu işin daha Yargıtay aşaması var; ondan sonra da AİHM' in kapısını çalmak var!\' türünden bin dereden su getiren açıklamaları birbirini izliyor.
Devletin başı da, yürütmenin başı da sanki aralarında asker-sivil bir dizi aydın ülke evladının beş yıldır o zindanın dört duvarı arasında Öcalan'a uygulanan koşullardan çok daha acımasız koşullarda tutsak edilmiş olduğunu bilmiyormuş gibi bir davranış içindeler!
Türkiye'de yargı, kaplumbağalarla yarışı bile düşünemeyecek kadar ağır işleyen bir kurum değil midir? O binlerce sayfalık duruşma tutanakları, bağlı evraklar, gerekçeli karar yazılınca kim bilir kaç TIR ile Yargıtay'a teslim edilecek !
Gelin de Hoca'nın iyimser bir günüde \'Üzülme Hatun\' diye karısına bahçesindeki dikenler için , \'Bunlar büyüyecek, komşunun keçileri onların üstünden geçerken tüylerini bırakacaklar. Sen tüylerden iplik yaparak hırkalar öreceksin. O hırkaları satar kışlık ihtiyaçları gideririz\' sözünü anımsamayın.
Bir genel af çıkartmayı “zaten içine Ergenekon tutsaklarını koyarak toplumda denge sağlayacağız\' demeyi şimdiden açıklamayı stratejileri gereği uygun görmedikleri anlaşılıyor.
Ama Başbakan'ın TBMM'nin yeni yasama yılının başlaması için 1 Ekim'i beklemeyebileceklerini önceki günkü sözlerinde yer vermiş olmasının altını çizmekte yarar yok mu?
Demek ki Sayın Başbuğ da, başka komutanlar , bilim insanları ve Balbay, Özkan, Merdan Yanardağ gibi 60'ı aşan meslektaşımız da , o \'G\' gününe kadar birer siyasi tutsak olmaya devam edecekler!
***
Ben ve birçok meslektaşım, Silivri'de tutsak gazetecilerin hatırını fırsat buldukça sorarken , Allah için bir tek muvazzaf üst düzey Komutanın ne Hasdal'ın ne de Silivri'nin kapısını çaldıklarını öğrenmek sadece üzücü değil, utanç vericidir de.
Bu utancın bugünkü sahibi Necdet Özel, kendisine de komuta etmiş olması gereken Başbuğ'un çağrısına nasıl ve ne yanıt verecek..
Soldan sağa mı dersiniz? Yukarıdan aşağıya mı?
Bayram dinlencelerinde meraklıların başvurduğu gazete sayfalarındaki kutu bulmacalardan birisinde yer alabilmesi için yazdım.
Dileyenler, orduevlerinin kantinlerinde içtikleri kahve fincanını da, bu sorumun yanıtını bulmak için ters kapatabilirler.
***
NOT: Ramazan Bayramı bugün sona eriyor. Ben bu bayramı özellikle bunca dostum o arada Merdan ve öteki gazetecilerin ailelerinin ıstıraplarını düşünerek bayram saymadım. Dünkü Hürriyet'te Balbay'ın çocukları Yağmur ve Denizi, Sevgili Gülşah Balbay'ın Mustafa ile gerçekleştirdikleri açık görüşle ilgili haberi okuyunca ne kadar haklı olduğumu düşündüm.
|