27 Mayıs sonrasında on yıllık Demokrat Parti iktidarı yargılanıyor.
Yassıada Mahkemesi kuruluyor. İhtilale rağmen, DP’nin milyonlarca taraftarı var. Mahkeme karar vereceği zaman son duruşmanın izlenmesi için yasaklama getirmiyor.
12 Eylül sonrasında Milliyetçi Hareket Partisi yargılanıyor. 12 Eylül sonrasında Milli Selamet Partisi yargılanıyor. İhtilale rağmen, MHP’nin ve MSP’nin milyonlarca taraftarı var. Mahkeme karar vereceği zaman bu davalarda son duruşmanın izlenmesi için yasaklama getirilmiyor.
Gerek askeri darbeler sonrasında başka kitlesel siyasal davalar var. DİSK, Barış Derneği, Dev Genç ve ülkücüler gibi. Hiçbirinde böyle bir yasak yok. Ergenekon’u izlemek için getirilen yasağın bizim hukuk tarihimizde benzeri yok.
Dün araştırıyorum, dünyada da benzer siyasal davalarda böyle bir yasaklama yok. Tek başına bu yasak bile, yaşadığımız günleri siyasal yönden vurgulamaya yetiyor.
AVUKATLAR BİLMİYOR
Örneklere rağmen, mahkemenin yasak getirme yetkisi var.
Yasağı mahkeme koymuş ise, savcılığa bildirmesi gerek. Dün avukatlara soruyorum, mahkemenin böyle bir isteğinden onların bilgisi yok. Oysa, onlara da haber verilmesi gerek. Ergenekon zaten yıllardır bütün aşamalarıyla tartışmalı bir dava. Hukuk var mı, yok mu sorularının en çok sorulduğu dava. Buna ek olarak, duruşma öncesinde bu tür bir yasaklama gerginliği iyice arttırıyor.
Helikopterler uçuyor, yollar kesiliyor, avukatlar aranıyor, jandarma nöbet tutuyor. Gerginlik had safhada. Türkiye’nin fotoğrafı Silivri.
HUKUKUN KUTSALI
Hukukun pek kutsalı var. Bunlar içinde üç ana kutsal öne çıkıyor. Bilim ve sanat özgürlüğü, düşünce özgürlüğü, savunma hakkı. Demokrasi varsa, bunlar sınırlanamaz.
Ergenekon sürecinde bu kutsallar ne kadar geçerli? Yanıt hiç parlak değil.
Yine hukukun kutsalları arasında şu var. Karar açıklanacağı zaman, sanık yakınları, avukatlar, milletvekilleri duruşma salonuna serbestçe girebilir.
Ergenekon her yönüyle benzersiz bir dava. Özel mahkemesi, gizli tanıkları, belli olmayan kanıtları, birinci, ikinci, üçüncü, bilmem kaçıncı yargı paketlerinin hiçbir çözüm getirmediği karmaşık süreci, yandaş basının hukuka aykırı yayınlarıyla benzersiz bir dava.
Her yönüyle yarın bir gün bütün hukuk fakültelerinde örnek olarak okutulacak bir dava. Günümüz siyasal rejimiyle birlikte, iç içe.
Gözdağından kısa özet
BARBAROS Şansal: Ünlü modacı, Gezi’ye sempatiyle bakıyor. Bir gece ansızın “birileri” Şansal’ı kaçırıyor. “Bu işlerle fazla uğraşma” deniyor. Ertesi gün serbest bırakılıyor.
Edip Akbayram: Tayyip Erdoğan’ın kahvaltı davetine katılmıyor. Ertesi hafta vergi denetçileri 2006’dan başlayarak Akbayram’ın hesaplarını incelemeye alıyor.
İşçi Partisi, Aydınlık, Ulusal Kanal: Ergenekon duruşmasına katılma yasağına karşı çıkıyor, halkı katılmaya davet ediyor. Polis partiye, gazeteye, kanala baskın düzenliyor. Pek çok kişiyi gözaltına alıyor.
Türkiye Gençlik Birliği: Aynı karşı çıkma, aynı baskın gençlerin de başına geliyor. Gözaltılar orada da devam ediyor.
Taksim: Her gün biber gazı, cop, yerlerde sürükleme, gözaltı. Kimsenin yaşına başına bakmadan, çoluk çocuk demeden.
Daha pek çok örnek var. Hepsi bir arada ve her gün ve her yerde. Bu rejimin adı ne?
|