Gezi Parkı direnişini yaratan en önemli unsurlardan biri, hem iktidarın hem de iktidara destek veren çevrelerin, küstah, üsttenci ve toplumun büyük bir bölümünü aşağılayan, hakaret eden / yok sayan tavırlarıydı. Bu tavır, iktidar dışı çevreleri o denli bunallttı ki; Gezi bu sosyal patlamanın merkezi haline geldi. Toplumun önemli bir kesimi, eleştiri hakkını dahi kullanamadığını görünce, soluğu Gezi'de aldı. Gezi'ye gidenlerin önemli bir kesimi ise eleştiri hakkını kullandıkları için terörize edilen ve kendisini ifade ettiği için lince uğrayan kişiler ya da gruplardı.
Siz de yaşıyor, tanık oluyorsunuz: Arkalarına aldıkları iktidar gücü ile ellerine geçirdikleri medyayı, toplumun büyük bir kesimine karşı baskı ve tehdit unsuru olarak kullanan ve iktidardan beslenen belli bir çevre var. Bu çevreler, kendilerine yönelik en küçük bir eleştiride, hemen saldırıya geçiyor. Başta sosyal medya olmak üzere, basın yayın organları, twetter'de yapılan bir yorum ya da benzetme üzerinden linç kampanyası yürütüyor. Sözleriniz eğilip bükülüyor, çarpıtılıyor ve size karşı yürütülecek olan kampanyanın bir unsuru haline dönüştürülüyor.
Bunun son örneğini, birkaç gündür yaşıyoruz. Sosyal medyada örgütlenmiş bir grup saldırgan, Akademisyen Meltem Ünal Erzen'in yazdığı bir tweet üzerinden, terör estiriyor! TV'ler, internette başlatılan linç kampanyasının adeta bir uzantısı haline geliyor ve saaatlerce aynı konuyu tartışıyor. Üstelik, suçladıkları kişiye söz hakkı dahi vermeden!
Bu linç kampanyasını yürütenlerin sığındığı tek silah ise ''kutsal değerlere hakaret edildiği'' iddiası! Ellerinde buna ilişkin bir kanıt olup olmaması ise onlar açısından hiçbir sorun teşkil etmiyor. Önce internetteki yazışmalar taranıyor, sonra bunların üzerinden ''siyasi mesaj verebilecekleri'' çarpıtmalar yapılıyor. Ardından ise kampanya başlıyor!
''Kutsal değerlere hakaret'' gibi muğlak bir ifadeyle başlatılan kampanya, hedef seçilen kişi linç edilene ya da teslim alınana dek sürüyor. Buradaki amacın, o tweeti yazan kişinin yanı sıra, toplumun diğer kesimlerine gözdağı vermek olduğu da görülüyor.
CHP'li Bakırköy Belediye Başkanı Ateş Ünal Erzen'in eşi Akademisyen Meltem Ünal Erzen de bu terörün son kurbanı oldu! Gezi Parkı direnişi sırasında Başbakan Erdoğan'ın tutumunu eleştiren Meltem Ünal Erzen, yaklaşık elli gündür organize bir saldırıya maruz kalıyor. Erzen'e tam elli gündür tehdit/hakaret mesajı geliyor.
Kim oldukları bilinmeyen ve sahte hesaplar açarak bir akademisyeni tehdit eden çevreler, uydurdukları bir yalan üzerinden kampanya yürütüyor. CHP'li bir belediye başkanının eşi olduğu için de ayrıca hedef haline getirilen Erzen'i linç etmek isteyenler, bir taşla birkaç kuş vurmak istiyor. Erzen'in uğradığı hakaretler sonucu yazdığı ''badem IQ''lular sözünden çok ''alınan'' tweet kullanıcıları, yapılan bir benzetmeyi, ''dine hakaret'' ambalajıyla pazarlıyor.
Oysa ki; burada ne dine, ne kutsala yönelik bir hakaret yok! Erzen'e günlerdir hakaret eden aynı kişiler, \'badem'' tabiri üzerinden \'mağdur'' rolüne soyunuyor. AKP yandaşı TV'ler, gazeteler, internet siteleri, Erzen'i hedef gösteriyor, ev adresini veriyor ve akademisyenlik ünvanının elinden alınmasını istiyor!
Gerçekten utanç dolu günlerin içinden geçiyoruz!
TV programlarında Erzen'in akademisyen ünvanının iptal edilmesi gerektiğini söyleyen ''gazeteciler'' ile onlara destek veren bir grup kimliği belirsiz tweetter kullanıcısının \'din hassasiyeti'' gözlerimizi yaşartıyor! Onların bu hallerini gördükçe gülüyorum ve bu yüzden gözlerim yaşarıyor!
Meğer bu arkadaşlarımız ne denli ''hassas''mış da haberimiz yokmuş!
AKP iktidarının kurduğu sömürü düzenini devam ettirebilmesi için İslam üzerinden istismara soyunan ve bunun aleti olan arkadaşlarımız, acaba aşağıda sıralayacağımız gelişmeler yaşanırken neden aynı hassasiyete sahip değildiler?
- Bu ülkede, akademisyenler, gazeteciler, tiyatrocular, sanatçılar ve muhalif siyasetçiler üzerinde adeta ''düşünsel terör'' estiriyorsunuz. Söylenmeyen sözleri söylenmiş, ifade edilmeyen düşünceleri ifade edilmiş gibi yazıyor, çiziyor, kendi yalanlarınıza bir süre sonra kendiniz de inanmaya başlıyorsunuz. Beğenmediğiniz her düşünceyi, adeta bir 'suç''muş gibi gösteriyorsunuz. Bu tam da size yakışan bir tavır! Çünkü; demokrat değilsiniz; demokrat olabilmenize siyasi genleriniz izin vermiyor.
- Sizin için varsa yoksa, AKP'nin çıkarları var. AKP'yi eleştiren her sözü, ''dine saldırı var'' kılıfıyla bertaraf etmeye çalışıyorsunuz. İktidarı korumak için ise olan bitene gözlerinizi yumuyorsunuz.
Şimdi söyler misiniz! Madem dine bu denli önem veriyorsunuz; peki camiler AKP döneminde Maliye Bakanlığı eliyle satılırken neden sustunuz? Bakın, sadece Üsküdar'da beş cami alanı için ayrılan arsalar, plan değişiklikleriyle AVM alanına çevrildi? Neden itiraz etmediniz?
- Üsküdar Belediyesi, envanterinde bulunan camilerin arsalarını, borçları karşılığı Maliye'ye sattı. Maliye Bakanlığı o arsaları satışa çıkaracak. Buna neden sessiz kaldınız?
- Malatya'da AKP'li belediye AVM yapabilmek için camiyi yıktı. Bunun görüntülerini hep birlikte izledik. Sesinizi o zaman hiç duyamadık! Tek biriniz bile caminin yıkılıp yerine AVM yapılmasına itiraz etmediniz!
- ABD askerleri İncirlik Üssü'nde Kuran-ı Kerim'e hakaret etti. Çok değil, daha dört - beş ay önce yaşanan bu gelişmeyi, görmezden geldiniz. ''Hassasiyetiniz''i o zaman hiç hissedemedik!
- Kadın cinayetleri her geçen gün artıyor. Türkiye'de hergün en az üç kadın öldürülüyor. Günlerdir saldırdığınız akademiysen Meltem Ünal Erzen, kadın cinayetlerini engellemek için bilimsel çalışmalar yürütüp kitap yazarken, siz bunların tamamına sırtınızı dönüyorsunuz. İktidarın politikaları yüzünden artan kadın cinayetlerinin suç ortağı oluyorsunuz. AKP'ye halel gelmesin diye susuyorsunuz; bu utanç boynunuza asılı bir yafta haline geliyor.
Son beş yılda çocuk ve kadınlara yönelik cinsel saldırı/taciz/tecavüz vakaları patlama yaptı. Bu sorunların tek bir tanesini bile tweetter'da, sosyal medyada TV programlarında, köşelerinizde ele almadınız/alamadınız.
- İsrail, Suriye'yi Türkiye üzerinden vuruyor. ''Dine çok hassas'' olduğu söylenen parti, İsrail'i korumak için füze kalkanı kuruyor. \'Siyonist'' dediğiniz İsrail'i korumaktan - kol kanat germekten rahatsız olmuyorsunuz. Erzen'in attığı tweetten mi rahatsız oluyorsunuz?
- Gezi parkı direnişinde 5 yurttaş hayatını yitirdi, 16 insan kör oldu, sekiz bin kişi gözaltına alındı. Binlerce insan işkence gördü. Bunlardan hiç rahatsız olmadınız da Erzen'in yazdığı bir tweet mi zorunuza gitti?
Biz bu zihniyeti tanıyoruz; İnsanların ölmesinden değil de kadınların tencere ve tava eylemi yaparken çıkardığı sesten rahatsız olduğunu söyleyecek kadar yürekleri ve vicdanları nasırlaşmış kişilersiniz siz...
Sizler; iktidarın yarattığı ''gerçek sorunlar''ın tek bir tanesine bile eğilmediniz/ eğilemediniz. Yaptığınız tek şey; toplumu sahte gündemlerle meşgul etmek ve birilerini hedef haline getirmekti!
Şimdi son hedefiniz, akademisyen Meltem Ünal Erzen... Erzen üzerinden hem CHP'ye vurmaya çalışıyor, hem de topluma gözdağı veriyorsunuz. Yapmak istediğiniz tek şey var; kimsenin konuşamaması ve düşüncesini ifade edemeyecek hale gelmesi...
Gezi Parkı derinişini hiç anlamadığınız ve anlayamayacağınız ortada. Ne yaparsanız yapın, artık kimse sizin sanal alemde yarattığınız terörünüzden korkmuyor. \'Meltem Ünal Erzen'i Yedirtmeyiz'' başlıklı hastag'in twetter'da uzun bir süre TT olması, çabanızın boşa olduğunu gösteriyor. Korku duvarı yıkıldı, yalanlarınız, kampanyalarınız, çamur atma çabalarınız sonuç vermiyor. Bir akademisyenin uğradığı hakaretler sonucu arkadaşlarıyla paylaştığı bir duygu ifadesi üzerinden kampanya yapmanız hiçbir işe yaramıyor.
Meltem Ünal Erzen'i hedefe koydunuz da ne oldu? Ne kazandınız? Size bir tavsiye; birilerini terörize ederek susturmaya çalışmak yerine; onların düşüncelerinden faydalanın. Örneğin, Erzen'in kadınlar üzerine yaptığı bilimsel çalışmaları incelemeniz, bunun için bir adım olabilir. Bu çaba, toplum için daha yararlı olacaktır... Tabii topluma yararlı olmak gibi bir derdiniz varsa...
|