Sanık tencere özgür düdük!

16 Temmuz 2013 Salı, 09:24

Mustafa Mutlu/Vatan

CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba ve Manisa Milletvekili Özgür Özel, Gezi Direnişi sırasında tutuklanan dokuz vatandaşımız ile tek tek görüşmüş...

Bunlardan Ali Sarıçiçek’i biliyorsunuz: Dün bizim gazetede manşet oldu... Bayrak satarak geçiniyor. Gözaltına alındığı gün Taksim’deymiş... Kendisinin alandan çıkmasına izin vermeyen polisin ABD’li iki turiste ses çıkarmadığını görünce sinirlenmiş ve ellerini kaldırmış. Bunun üzerine basınçlı su yemiş. Bayrakları ıslanmış. Savcı onu “halkı isyana teşvik”le suçluyormuş!

Ahmet Kaycı, eylemde bir arkadaşı ile gazdan kaçarak Beyoğlu Karakolu’na sığınmış... Yani kendi ayağıyla gitmiş... Nedenini bilmiyor ama arkadaşı serbest, o ise “halkı isyan teşvik”ten yargılanacak...

Umut Akgün, annesiyle, babasıyla, eşiyle birlikte Beyoğlu’nda oturuyor. Hep birlikte gazdan kaçarak Rumeli Han’a sığınmışlar... Gözaltında annesiyle birlikte dayak yediklerini söylüyor.

Mehmet Yalçın tekstilci... Polise, “Şiddet uygulamayın, ayıptır” demiş, polis şiddetiyle gözaltına alınıp, “halkı isyana teşvik” suçlamasıyla tutuklanmış...

İbrahim Halilullah Turan ise Çarşı Grubu üyesi... Biber gazı fişeğini alıp evine götürmüş... Sonra da bu büyük delille birlikte yakayı ele vermiş... Allah’tan idam cezası kalktı; yoksa yanmıştı!

Ahmet Erol’un suçu ise olay günü bir alışveriş merkezinin önünde yürümek... Neden gözaltına alındığını ve tutuklandığını bilmiyor.

Oğuz Tekin, İTÜ Fizik üçüncü sınıf öğrencisi... Polisin toplu gözaltı yaparken yerde bulduğu maske, gözlük ve kask yüzünden tutuklanmış...

Ali Can Sünnetçi, Hukuk Fakültesi son sınıf öğrencisi... Gaz bombasından kaçarken Rumeli Han’a sığınıp gözaltına alınanlardan... “Polis, elimize bizim olmayan gaz maskelerini tutuşturdu” diyor...

Özgür Yıldırım, Mersin Üniversitesi Halkla İlişkiler birinci sınıf öğrencisi... O da Rumeli Han kurbanlarından... Ne maskesi ne gözlüğü ne de kaskı varmış...

Sıra tencerede...

Bu gençlerin hiçbirinin elinde, evinde ya da üzerinde bırakın silahı; taş bile bulunamamış...

Birinin bile polisle çatışırken çekilmiş tek görüntüsü yok...

Çoğu olay yerinde yaşayan veya tesadüfen bulunan gençler...

Şimdi hepsi tutuklu!

Bu yetmemiş olmalı ki; Başbakan önceki akşam yaptığı konuşmada, “Gezi Parkı eylemleri sırasında evlerinde tencere tava çalanlarla ilgili yasal işlem yapılacağı” müjdesini (!) de vermiş...

Ankara’da Ethem Sarısülük’ü başından vurarak öldüren serbest...

Okmeydanı’nda bakkala giderken 14 yaşındaki Berkin’i... Şişhane’de 16 yaşındaki yerli turist Mustafa Ali’yi alınlarının tam ortasından vuran polisler bulunamıyor...

Gencecik bir kadına palayla saldıran sözüm ona esnaf, serbest bırakıldıktan sonra ülke değiştirdi...

Bu çocuklar ise cezaevinde ömür törpülüyor...

Ve tüm bu hukuksuzluklara “dur” demesi gereken Başbakan şimdi de “tencere tava çalanları” hedef gösteriyor.

Sizi bilmem ama ben yırttım:

Çünkü tencere tavayla işim olmaz, ben bir buçuk aydır düdük çalıyorum!


Kayıt!

Eskişehir’de öldürülen Ali İsmail Korkmaz’ın uğradığı saldırıyla ilgili kamera kayıtları basına verildi.

Görüntülerin, olay yerindeki bir otelin kamerasına ait olduğu belirtildi.

Oysa aynı otelin sahibinin bir süre önce verdiği ifadede, “Olaylar çıkınca ana şalteri indirdim. Bu yüzden kamera o saatler arasında devre dışı kaldı ve kayıt yapmadı” dediği söylenmişti...

Sorum basit:

Otel sahibi mi yalan söyledi, yoksa birileri bugüne kadar bu görüntüleri gizleyip, üzerinde mi oynadı?



GÜNÜN SORUSU

AKP’li Kadir Akgün, Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Kredi ve Kefalet Kooperatifleri Birlikleri Merkez Birliği (TESKOMB) adına dün bir basın açıklaması yapmış ve Gezi direnişçilerine tepki göstermiş... Sorum kendisine: Bölgedeki esnaftan kaçı birliğinize üye?


Beyoğlu esnafına...

Beyoğlu’nda ekmeğini çıkarmaya çalışan sevgili esnaf arkadaş...

Son günlerde birileri senin adına eline palayı alıp kadın kovalıyor, sopa alıp direnişçi avına çıkıyor...

Elini vicdanına koy ve lütfen aşağıdaki sorularıma yanıt ver:

Bir: Eli palalı, sopalı bu adamlar seni ne kadar temsil ediyor?

İki: Seni zarara uğratan, camını çerçeveni kıran, rahatsız edip müşterilerini kaçıran direnişçiler mi, yoksa aşırı şiddet kullanan polis mi?

Üç: Polisin İstiklal’e girmediği saatlerde, o direnişçiler senin müşterin değil miydi? Ekmek paranı onlardan çıkarmıyor muydun? Biri bile hesap ödemezlik yaptı mı? Dükkânına zarar verdi mi?

Ve son soru:

Dört: Son günlerde birileri iş yerine gelip ya da telefonla arayıp direnişçilere tepki göstermen gerektiğini söyledi mi? Aksi hâlde başının derde girebileceği gibi bir tehdit savurdu mu?

Sorularım bu kadar esnaf kardeş..

Hayırlı işler!