BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, Mısır’daki darbeyi sanki kendisine karşı yapılmış gibi gösterip, yeni bir mağduriyet fırsatı çıkarma peşinde.
Onun için darbenin ilk gününden beri her konuşmasında Mısır var, Mursi var, darbeci general var, zulme uğrayan, meydanlarda asker kurşunlarıyla katledilen Mısır halkı var.
Bu numarayı eskiden denese belki tutturabilirdi, ama şimdi zor.
Bakın geçen gün iftarda ne dedi:
“53 Mısırlı kardeşimizi katledenler, bunun hesabını Allah’a nasıl verecekler? 100 bine yakın insanı Suriye’de katleden katil ve yandaşları bunun hesabını nasıl verecekler? Onların destekçileri de en az onlar kadar suçlu. Ellerine yüzlerine masum kanı bulaşmıştır”.
Altına imzamı atacağım sözler bunlar.
Elinde silah olmayan insanlara karşı üzerindeki üniformaya güvenip şiddet uygulayanları Allah da affetmez, kul da!
İstediğin namazı kıl, orucunu kaçırma, zekâtını yerli yerinde ver, hacca davetli ya da davetsiz olarak git, durum değişmez.
Eline bir kere kan bulaşmış bir rejim iflah olmaz.
O rejimin mağrur iktidar sahipleri her kim olurlarsa olsunlar, hangi kitaba inanırlarsa inansınlar bunun hesabını verirler, vermek zorunda kalırlar.
Gezi Parkı protestoları sırasında Türkiye’de silahsız insanlara karşı uygulanan polis şiddeti beş kişinin ölümüne neden oldu.
12 kişi gözünü kaybetti.
Kafatası çatlakları, beyin kanamalarıyla hastanede yatan çocuklar var, kafalarına hedef gözetilerek gaz bombası fişeği atıldığı için!
Bu emri verenlerin, “Onlarla anladıkları dilden konuşacağım” diye efelenenlerin eline bulaşan bu kanı Allah affedecek mi sanıyorsunuz?
Mısır’daki, Suriye’deki zalimleri cezalandıracak da, başka yerlerdekini affedecek diye mi hayal ediyorsunuz?
Sisi’yi gören El Beşir’i nasıl göremedi?
ANKARA Cumhuriyet Başsavcılığı Mısır’daki darbeyi “insanlığa karşı suç” olarak değerlendiren bir suç duyurusunu işleme almış ve soruşturma başlatmış.
Soruşturma, Türk Ceza Kanunu’nun 13. ve 77. maddelerine dayanılarak yapılacakmış.
Bununla ilgili olarak Dışişleri Bakanlığı ve MİT’ten de darbeye yönelik bilgi istenecekmiş.
İlk bakışta bir hukuki fantezi gibi görünüyor ama unutmayalım ki Şili diktatörü Pinochet de İspanyol yargıç Garzon’un İspanya’da başlattığı bir soruşturma nedeniyle İngiltere’de tutuklanmıştı.
Bu soruşturma da dileyelim ki işe yarasın, diktatörler, darbeciler, katliamcılar dünyanın hiçbir köşesinde rahat yüzü göremeyeceklerini bilsin.
“Ama” sözcüğünü kullanmak artık ayıp sayılıyor, fakat bu durumda kullanmak zorundayım: Ama ben hukukçuda tutarlılık ararım!
Merak ettim, soruşturmayı yürüten savcılık, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin, Sudan Devlet Başkanı El Beşir hakkında “insanlığa karşı suç ve soykırım” suçlamasıyla tutuklama kararı verdiğinden haberdar değil miydi?
Haberdar olmaması düşünülemez, çünkü gazeteler günlerce bunu yazmıştı. Katil, Başbakan’ın davetlisi olarak Türkiye’ye geldiğinde de aynı durum tekrar tekrar hatırlatılmıştı.
Şimdilik 53 kişinin ve demokrasinin katili durumundaki Sisi’nin işlediği suçu takip edenin, 200 bin kişinin ölümünden sorumlu tutularak hakkında tutuklama kararı verilmiş olanı takip etmemesi tuhaf değil mi?
Savcılığı göreve davet ediyorum:
Hakkında uluslararası tutuklama kararı olan bir soykırımcıyı Türkiye’ye geldiğinde tutuklamayan polisler, onların amirleri ve onlara bu emri veren siyasiler hakkında da hemen bir soruşturma açılmalı.
Açılmalı ki Sisi hakkında yaptığı soruşturmanın bir gösteriş değil, gerçek adalet ve insanlık arayışının sonucu olduğunu herkes kabul etsin!
Otur, sıfır!
ON gün önce tatile çıkarken “İlgili yetkililer için tatil ödevi” başlıklı bir yazı yazmıştım.
Tatil dönüşü performanslarına bakıyorum, söyleyebileceğim tek şey başlıkta da yazılı: Oturun, sıfır!
On gün içinde Kabataş’ta belediye başkanının gelinine saldıran “üstleri çıplak, elleri eldivenli, başları sargılı ve hijyenden nasibini almamış 70–100 erkek” yakalanamadı.
Yıldız Teknik Üniversitesi, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı, YÖK ve savcılık, ırkçı nefret suçu işleyen Prof. Dr. Ahmet Atan hakkında hâlâ harekete geçmedi.
GSGM, Milli Olimpiyat Komitesi, Güreş Federasyonu ve savcılar ırkçı nefret suçu işleyen güreşçi Rıza Kayaalp’i de görmezden gelmeye devam ettiler.
KPSS sorularını çalan organize suç örgütü ve Deniz Feneri ile ilgili bir gelişme olmayacağını zaten tahmin ediyordum.
Demek ki hükümetimiz suç çetelerine karşı ayrım gözetmeden savaşmıyormuş!
Hayırsever vatandaşlarımızın paralarını dolandıranlar, bu ramazanda da serbestçe gezebileceklermiş!
|