Emperyalistler, çıkarları için “din”i, dinciler eliyle insafsızca kullanmışlardır.
Emperyalistlerin bu “insafsıca kullanımları”, “İslam Dini”nde çok daha acımasız olmuştur.
Emperyalistler, İslam Dini’ne “siyaseti”, siyasete de “İslamcı dinciler”i katmışlardır.
İslam Dini, “İslamcı dinciler” aracılığıyla siyasete bulaşınca veya bulaştırılınca, “radikalizm” de kendiliğinden yeşerdi, gelişti.
Siyasete itilen İslamcı dincilerin, siyasette var olabilmeleri, “işbirlikçiliği hizmeti” verdikleri emperyalistlere yaranmak, emperyalistlerin çıkarlarına daha çok katkıda bulunmak için “radikalleşmeleri” ve “radikal siyasalar” üretmeleri kaçınılmaz olmuştur.
Emperyalistler, İslam’daki radikalizmi ve işbirlikçileri İslamcı dincileri; İslamcı dinciler de, radikal siyasalarıyla “radikalleştirdikleri İslamcıları” denetimde tutacaklarını düşlemişlerdir.
İslam Dini’ndeki “amansız emperyalist karşıtlık”tan da çok rahatsız olan emperyalistler, “İslam Dini”ni, kendilerine, çıkarlarına zarar vermekten uzak tutmak için, siyasete buladıkları İslam Dini’nin, “radikalizm” ve “radikaller” üretmesini sessizce izlemişlerdir.
Emperyalistler, radikalizmi ve radikalleri, kendilerinin ve sistemleri emperyalizmin bolca ürettiğini biraz geç algıladılar. Geç algılamalarından ötürü, başlarına olmadık işler de açtılar. Çareyi, radikal dinci siyasi kadroyu ya tek başına veya ortaklıklara iktidara taşımakta gördüler. Ne kadar yanıldıklarını yaşayarak öğrendiler. Siyasi laboratuarları Mısır ve Türkiye’de ne kadar yanlış yaptıklarına, tanıklık ettiler. Bu defa, seçenek olarak, iktidara taşıdıkları, radikal dinci siyasi kadroyu, iktidardan alaşağı etmekte karar kıldılar ve uyguladılar. Mısır’da olan budur. Türkiye’de olacak da…
….
Emperyalistlerin tek korktukları, demir attıkları ülkelerde, kendilerine yönelik “karşıtlığın” varlığı ve yükselmesidir.
İslam coğrafyasında, “İslam Dini”nin yapısından kaynaklanan,”hak yiyen, adil davranmayan zalime karşı, insanca dik duruş var”dır. Bu duruştan dolayı “emperyalizm” ve “emperyalistler” sevilmezler, istenmezler; onlara karşı “dik duruş”, neler edilse de, ne dümenler çevrilse de, düzey (seviye) yitirmez, “karşıtlık çıtası” yukarılara yol alır.
Mısır’da “Müslüman Kardeşler”in, Mısır Cumhurbaşkanlığı koltuğu”na oturttukları Muhammed Mursi, emperyalist karşıtlığı zayıflatabilmek için çok çırpındı. Ama… İslam’daki “emperyalist karşıtlığı” önleyemedi; aksine, geliştirdi. Öyle bir geliştirdi ki, emperyalistleri korkuttu.
Emperyalistler de devreye, vitrinlerindeki güçleri “Madenin USA”yı soktular.
Emperyalist Madenin USA (ABD), parasal ve siyasal desteği ile Mısır Ordusu’nu harekete geçirdi; Cumhurbaşkanı Musti’yi koltuğundan, Musti’nin arkasındaki “Müslüman Kardeşler”i iktidardan etti.
….
Türkiye’de “asker seçeneği”ni olası görmüyorum.
“Askeri darbelerden yeterince ağzı yanan, askeri darbelerde ağır bedeller ödeyen Atatürkçü Türk halkı, hem dini açıdan, hem siyasi ekini (kültürü) açısından, askeri seçeneğe izin verecek” diye düşünmüyorum.
Emperyalistler de, vitrinleri Madenin USA yöneticileri de, Türkiye’deki bu gerçeğin ayırtındalar. Kendilerine yönelik müthiş karşıtlığın da…
Türkiye’deki karşıtlığın “müthiş” noktasına gelip tavan yapmasında sorumlu tuttukları iktidarın “gitmesi”nin yararlarına olacağı kararlılığındalar.
Her şeyden önce, bugünkü iktidarı artık halk istemiyor. Öyle ki, iktidar karşıtlığı, emperyalizm ve emperyalist karşıtlığı boyutuna varmış.
Halk, iktidarı devirmede ikilemde değildir; kimselere bırakmayacak, kendisi başaracak. İktidarı, sandığa gömecek. Siyasi parçalanmışlığa son vererek, parçaları bir çatı altında toplayarak yapacak...
....
Atatürkçü Türk halkı kararlıdır. Karşısında duracak “güç” tanımıyor. Zaten, Taksim Gezi Parkı olayları, hele de eli palalıların eylemlerine, polisin onlara müdahale etmemesine, mahkemenin onları salıverme kararına tanık. Burunlarından soluyor. “İktidarın, beyaz gömlekli, eli palalı, kılıç kalkanlı milisleri”nin daha azacaklarının bilincinde... Dünyayı etkileyen “palalı, kılıç kalkanlı” görüntülerin, ulusal onuru kırdığını, ulusal imajı yerlerde süründürdüğünü izliyor, gözlemliyor.
Atatürkçü Türk halkındaki “iktidarı alaşağı etme” istemi, hırsı, emperyalistlerin hareket alanlarını, “bir şey yapamama” noktasına çekmiştir. Ve… O noktada çakılıp kalmalarını sağlamıştır…
bakikarakol@hotmail.com
|