Müslüman Kardeşler’in kurucusunun oğlu Milliyet’e konuştu:
‘Ordu bölünebilir’
Müslüman Kardeşler’i kuranlardan İmam Hasan el Benna’nın oğlu Seyfülislam el Benna, ‘Ordu, barışçıl gösterilere silahla müdahale ederse iç savaş çıkabilir’ diyor.
Binlerce Mursi yandaşı sloganlar atarak Başbakanlık Sarayı’na yürüdü. Askeri birlikler ile Mursi yandaşları arasında sadece tel örgü bulunmaktadır. FOTOĞRAFLAR: BÜNYAMİN AYGÜN
İmam Hasan el Benna, 1928’de Müslüman Kardeşler’i kuranlardan biriydi. 1949’da Kahire’de bir suikastla öldürüldü.
Oğlu Seyfülislam el Benna, Müslüman Kardeşler içinde, babasından devraldığı itibarı sürdüren bir isim...
Örgütün “Şura“ denilen Danışma Meclisi’nde... Kahire Barosu’nun genel sekreterliğini yapmış, 5 yıl da hapis yatmış.
Kahire’de yaşayan Metin Turan randevu için aradığında kızı ile Türkçe konuştu. Çünkü el Benna‘nın eşi Berat Hanım, Makedonya kökenli, İstanbullu bir Türk...
32 yıl önce evlenmişler. 4 çocukları olmuş.
Kızları Sena, Kahire Üniversitesi’nde asistan... Erdoğan‘ın Mısır gezisinde üniversitede yapacağı konuşmada sunucuymuş.
Kendisini tanıtınca Başbakan, hemen babasını sormuş. Çünkü el Benna ile 1992’den beri tanışıyorlarmış.
‘Eviniz yakın mı?’
Sena, babasının rahatsızlığı nedeniyle gelemediğini söyleyince Erdoğan, “Eviniz buraya yakın mı?“ diye sormuş.
“Yakın“ cevabını alınca da, resmi programı bölüp eski dostunun evine gitmiş.
Bizi de zor hareket ederek, ama dostane karşıladı el Benna...
Erdoğan‘ı sorduğumda, “Tam sizin oturduğunuz koltukta oturdu “ dedi.
Berat Hanım rahatsızlandığında, Sağlık Bakanlığı’nın özel uçakla onu Türkiye’ye aldırıp tedavi ettirdiğini öğrendik. Erdoğan, eşiyle birlikte Atatürk Araştırma Hastanesi’nde ziyaret etmiş Berat el Benna‘yı...
Hem Mısır’a, hem kendilerine gösterdikleri ilgiden ötürü, Başbakan’a müteşekkirler.
‘Ordu bölünebilir’
Biz gittiğimizde TV’de Mursi yandaşlarının gösterisi vardı. “Allahu ekber“ sloganlarına, helikopterlerin patırtısı eşlik ediyordu. Ve kürsüdeki konuşmacı, helikoptere dönerek, “Kudretli asker, bizi korkutamazsın, bize kurşun sıkma” diye bağırıyordu.
Konuşmayı dikkatle dinleyen Seyfülislam el Benna, bu bölümü bana tercüme ettikten sonra, “Bu çok önemli” dedi.
“Çünkü ordu içinden aldığım haberlere göre, askerin bir kısmı, darbeyi onaylamıyormuş. Emirlere uymuyorlarmış. Bu, orduda bir bölünmeye yol açabilir.”
Orada da ‘Faiz Lobisi’ mi?
Sonra en baştan anlatmaya başladı:
“Bu ülkeyi 60 yıl, askerler yönetti. 2011 devrimi ile ilk kez rejimi sandıkla değiştirdik ve meşru bir cumhurbaşkanı seçtik. Bu, demokrasi yolunda büyük bir adımdı.”
“Peki neden 1 yılda bu noktaya gelindi” diye soruyorum. El Benna, Müslüman Kardeşler’in iktidarda hata yaptığını kabul etmiyor, bütün sorumluluğu eski rejimin artıklarına yüklüyor:
“Rejim devrildi, ama kadroları kaldı. Onlar da imtiyazlarını korumak istediler. Eski suçlarının ortaya çıkmasından korktular. Yeni rejime itaat etmediler. Bürokrasi, ordu, polis, büyük sermaye, Ulusal Demokratik Parti ve dış ülkeler, Mursi başarısız olsun diye karşıtlarını desteklediler. Müslüman Kardeşler başarırsa, kendi tahtlarının da tehlikeye gireceğini düşünen Suudi Arabistan, Kuveyt gibi ülkeler de bunlara parasal katkı verdi. Polis, ‘Baltacılar’ dediğimiz haydutları hapisten salıverip insanlara saldırttı, evleri yağmalattı, kiliseleri bombalattı. Büyük bir güvenlik sorunu yaratıldı. Ve ordu sadece seyretti.”
Somut kanıtı, sohbeti dinleyen Berat el Benna veriyor:
“Bakın darbe olduğundan beri ne elektrik kesintisi kaldı, ne de benzin kuyruğu...”
Bahar değil Arap taarruzu
“- Bundan sonra ne olur?”
“- Ordu, barışçıl gösterilere silahla müdahale ederse bir iç savaş tehlikesi doğabilir.”
“- Ya Arap baharı?”
“- O tabiri sevmiyorum. Buna ‘Arapların büyük taarruzu’ diyelim. Demokrasi Mısır’da yenilirse tüm Arap dünyasında, Libya’da, Tunus’ta, Sudan’da da başarısızlığa uğrar. O yüzden, burada yaşananlar sadece Mısır için değil, dünya için önemli...”
“- Nasıl mücadele edeceksiniz?”
“-Yeniden demokrasiye dönmek, Mursi’yi yeniden cumhurbaşkanlığına getirmek ve seçime gitmek için darbeye karşı mücadele edeceğiz. Ama şiddetle değil, diyalogla, uzlaşma arayarak mücadele
Askerle burun buruna
Önceki gün bir ölüme tanıklık ettiğimiz Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı’nın önü, dün Kahire’nin en gergin mekanıydı. Göstericinin öldüğü yerde cenazeleri karşılamak üzere onbinler toplandı. Önceki gün askerin yaklaştırmadığı tel örgüye kadar yaklaştılar. Silahlı askerlerle burun buruna gelip ellerindeki Mursi posterlerini gösterdiler.
Konuşmalar yapıldı, “Defol Sisi“ sloganları atıldı, akşam kalabalık arttıkça öfke de kabardıkça kabardı. Ancak asker -en azından gün batımına dek- önceki güne göre daha temkinli ve sakindi. Darbeden bu yana sürekli taciz uçuşları yapan helikopterler havada görülmedi. Şimdilik halkla askeri, sadece ince bir tel örgü ayırıyor. Ve pek de uzun süre dayanacak gibi görünmüyor.
‘Bize bir Erdoğan lazım’
İtiraf edelim ki, bizim basın kartı, Mısır’da Türkiye’den fazla işimize yaradı. Müslüman Kardeşler cephesinde her engeli aşabilmemizi, başı kasklı, eli sopalı sivil milisler arasından rahatça geçebilmemizi, her girdiğimiz ortamda saygı görmemizi Erdoğan‘a borçluyuz.
Türkiye’nin Mursi’yi sahiplenmesi, karşı cephede tepki yaratsa da İhvan cephesini sevindirdi. Cuma vaazında bile şükranla dile getirildi bu tavır...
Seyfülislam el Benna da aynı kanıda:
“Erdoğan’ın Mısır’da iyi bir ismi var. Mısır halkı onu çok seviyor. Öyle ki halk arasında ‘Bize bir Erdoğan lazım’ deyişi yerleşti. Türkiye’nin Mısır’daki darbeye verdiği tepki, demokrasiye destektir aslında... Her ülkenin vermesi gereken tepkidir. Bu sancılı süreçte de eminim Türkiye, Mısır’dan siyasal ve politik desteğini esirgemeyecektir.”
|