AK Parti ileri gelenleri!
Lütfen bir karar verin:
- Askeri vesayeti, bir daha kafayı kaldıramayacak hale getirdiniz mi,
getirmediniz mi?
- Cuntacılığı tarihin çöp sepetine
fırlattınız mı, fırlatmadınız mı?
- Darbe tehdidini bir daha geri gelmemek üzere bertaraf ettiniz mi, etmediniz mi?
- Kafası bozulan generalin muhtıra kaleme almasını imkânsız hale getirdiniz mi, getirmediniz mi?
- Askeri, sivil siyasete tabi kıldınız mı, kılmadınız mı?
- Askerin yönetime ortak olma durumuna son verdiniz mi, vermediniz mi?
- Tankların sokağa çıkma ihtimalini sıfırladınız mı, sıfırlamadınız mı?
- Darbeye yeltenme cüretinde bulunmanın önünü her anlamda kestiniz mi, kesmediniz mi?
AK Parti ileri gelenleri!
Söyleyin lütfen:
Bunları yaptınız mı, yapmadınız mı?
*
- Eğer yaptıysanız... Günde dört kere “her an darbe gelebilir” demekten, “darbeciler teyakkuzda, darbecilik ölmedi” demekten, “vesayet kafayı kaldırmak için bekliyor” demekten vazgeçmelisiniz.
- Eğer yapmadıysanız... Günde dört kere “Biz öyle bir iktidarız ki 80 yıllık askeri vesayeti yer ile yeksan ettik” demekten, “darbeciliği tarihe gömdük” demekten, “darbeciliği tarihin çöp sepetine fırlattık” diye hava atmaktan vazgeçmelisiniz.
Çünkü ikisi bir arada olmuyor.
*
Bir yandan “Askeri vesayeti yer ile yeksan ettik, tarihe gömdük
hamdolsun” derken...
Bir yandan da “Bakın, bakın, Levent Kırca darbe dedi, demek ki darbe tehlikesi hâlâ capcanlı” denmez.
Ya da denir ama çok fena sırıtır.
Okuyun ve gülümseyin
MİLLİYET’te Burcu Karakaş, Kahire’de Mursi yanlılarının arasına girmiş, onlarla konuşmuş, duygularını öğrenmiş ve okurlarına aktarmış.
Yararlanarak okudum.
*
Burcu Karakaş’ın izlenimlerinden aktarıyorum:
“Hasan, hukuk yüksek lisansı bulunan 29 yaşında genç bir avukat. Müslüman Kardeşler örgütünün çoğunlukla iyi eğitimli ve orta sınıfa mensup olmasıyla gururlanıyor ve sözü Tahrir’de toplanan Mursi karşıtlarına getiriyor: Burası hep kaliteli insanlarla dolu, bir de Tahrir’e bak”.
*
Neden gülümsememiz gerektiğini açıklamama bilmem gerek var mı?
Gezi, iktidar ve çocukluk üzerine
- Koca iktidar, çocukça oyunlar oynuyor Gezi üzerinden...
- Parkı ramazanda dev bir çadırla açıp Gezi’cilerin ellerinin böğürlerinde kalmasını planlıyorlardı.
- Geziciler, Gezi’ye çıkma kararı alınca, Gezi’yi erken açmaya karar verdiler.
- “Gezi’yi kaptırmama” yarışı bunun adı...
- İktidar, Gezi üzerinden barış tesis etmek yerine Gezi üzerinden “saklambaç”, “elim sende” oynamayı tercih ediyor.
- Punduna getirip karşı tarafı geriletme... Bütün istedikleri bu...
- Yaptıklarının ortamı kızıştırdığının farkında bile değiller.
- Çocukça oyunlardan vazgeçip inatlaşmayı terk etseler durum normale dönecek...
- Fakat hayır... Tepkiyi yükseltecek şekilde davranıyorlar.
- Galiba şöyle düşünüyorlar: Nasıl olsa çıkacak tepkiyi “büyük oyun” falan diye yorumlayacak muhteşem bir koromuz var.
Mısır’da iki darbe olmadı
BAZILARI diyor ki:
Mısır’da iki darbe oldu.
- BİRİNCİ DARBE: Birinci Tahrir ayaklanması ile Mübarek’in gittiği darbe...
- İKİNCİ DARBE: İkinci
Tahrir ayaklanması ile Mursi’nin gittiği darbe...
Sonra da AK Parti iktidarına şöyle diyorlar:
Birinci darbeye destek verdiniz ama ikinci darbeye kızıyorsunuz.
*
Hop! Bu doğru bir yaklaşım değil.
- Hüsnü Mübarek, düzmece seçimlerle iktidara yapışmış bir diktatördü. Onu yerinden eden
halk hareketine, ordu destek vermiş olsa da darbe denemez.
- Mursi, Mısır’da yapılan ilk serbest seçimle işbaşına gelmiş bir cumhurbaşkanıdır... Ona yönelmiş halk tepkisinin ardından ordunun yönetime el koyması darbedir.
*
Eğer Mursi’ye karşı Tahrir’e çıkanlar...
Tek adam rejimi kurmaya çalışan, anayasa değişiklikleriyle bütün güçleri elinde toplamaya çalışan Mursi’ye geri adım attırmayı hedeflemiş olsalardı...
“Birinci Tahrir Ayaklanması”nın ruhuna
uygun davranmış, devrimi
sürdürmüş olurlardı.
Değil mi ki darbeyi alkışladılar, geçmiş olsun.
Kurtarmaz Serdar Erener
ÜNLÜ reklamcı Serdar Erener’in adı, “Gezi reklamcısı”na çıkmış.
Bu yüzden zor durumda kalmış.
Durumu kurtarmak için bir röportaj vermiş Serdar Erener...
“Gezi’ci değilim ben, Gezi’ci değilim ben” diye inleyen bir röportaj...
Röportajda Serdar Erener, “AVM’lerde insanlık çok mutlu” diyor, iktidardan umutlarını anlatıyor, sahur sabahları babaannesinden dinlediklerinden söz ediyor, Tek Parti dönemi zulümlerine atıfta bulunuyor, Şerif Mardin diyor, Said-i Nursi diyor...
*
Serdar Erener’e dost tavsiyesi:
Artık “babaanne”, “sahur sabahları”, “Said-i Nursi” falan diyerek yırtamazsın.
Daha yenilikçi, daha yaratıcı, daha sofistike olmalısın.
Daha güncel, daha beklenmedik, daha bilinmedik referanslara gönderme yapmalısın.
İstersen hemen birkaç öneride bulunayım:
- Mesela Hasan El Benna, Seyyid Kutub demeyi öğrenmelisin.
- Mesela “Şam, Kahire Bağdat... Bunlar bizim vilayetlerimizdi” demelisin.
- Mesela Yiğit Bulut’un son dönemdeki teorileriyle Şerif Mardin’i solladığını öne sürmelisin.
- Mesela “Kamu malları... Kamu malları...” diye inlemelisin.
- Mesela “dış mihrak, Soros, lobi, büyük oyun” gibi nitelemeleri mutlaka cümle içinde kullanmalısın.
*
Velhasıl Serdar Erener...
Artık olay, “babaanne”, “sahur sabahları”, “Tek Parti zulümleri”, “Said-i Nursi”, “Şerif Mardin” diyerek yırtma aşamasını
çoktan geçti.
Güncelle kendini.
Dağdaki çoban
BAŞBAKAN Erdoğan’ın son konuşmasında şöyle bir bölüm vardı:
“Bu ülkede dağdaki çobanın oyu ile profesörün oyu bir mi diye tartıştılar”.
*
Türkiye’yi hiç tanımayan biri, Başbakan’ın bu cümlesini okusa...
- Sanacak ki memleketin bütün entelektüel birikimi, işi gücü bırakıp böyle bir tartışmanın içine girdi.
- Sanacak ki üç günlük sempozyumlar düzenlendi, paneller yapıldı, seminerler verildi.
- Sanacak ki üniversiteliler isyan ettiler, “bizim oylar beş oy sayılsın” diye eylem koydular.
- Sanacak ki herkes bu fikrin üzerine atladı ve “Evet ya... İşte budur” dedi.
- Sanacak ki bazı partiler “dağdaki çoban ile profesörün oyu bir olmaz” diye önerge üstüne önerge verdi.
*
Oysa Türkiye’de böyle bir tartışma yapılmadı.
Yapılan şuydu:
Bir geyik çevirme programında, bir magazin şahsiyeti tarafından başlatılan bir geyik, araya bin türlü mavra sıkıştırılarak havalandırıldı.
Ne eksik, ne fazla...
Olup biten bundan ibaretti.
86 lira
EHLİYETLER yenilenirken 101 lira alınacaktı, tepkiler yükselince fiyat 15 liraya indi.
Bu zamana kadar bu tür olaylara Başbakan Erdoğan el koyardı, ancak Başbakan Mısır’a odaklanınca, “el koyma ve takdir toplama” işine de Maliye Bakanı Mehmet Şimşek el koymuş oldu.
*
101’den 15’e inildi ya...
Şimdi hepimiz büküp boynumuzu soruyoruz:
BİR: Madem 15 lira kurtarıyordu, 101 lira nereden çıktı?
İKİ: 101’i ilk kim buldu, ilk kim ortaya attı?
ÜÇ: 101’in sırrı neydi, neye göre hesaplanmıştı?
DÖRT: Tepki olmasa vatandaşa 86 liralık bir kazık mı atılacaktı?
|