Mısır'ın eski lideri Hüsnü Mübarek, 2011 yılının Şubat ayında ABD ve İsrail destekli bir operasyonla devrildi. Dönemin Genelkurmay Başkanı Tantavi, ABD ziyaretinden döndükten kısa bir süre sonra Mübarek'i tutuklattı ve yönetime el koydu. Tantavi liderliğindeki Genelkurmay, \'en kısa sürede seçim yapılacağı''nı belirterek Mübarek döneminin kapandığını ifade etti.
Kısa bir süre sonra ise ''seçim'' hazırlıkları başladı. Genelkurmay Başkanlığı, devlet başkanlığı için aday olan iki ismi veto etti! Bu iki ismin seçime giremeyeceği ilan edildi. Seçime sadece iki aday girebildi. Bunlardan biri ABD vatandaşı Mursi, diğeri ise Mübarek'e yakınlığıyla bilinen Ahmet Şefik'ti. Silahların gölgesinde yapılan seçime Mısır halkı ilgi göstermedi. Halkın sadece yüzde ellisi sandık başına gitti. Yüzde 50'si ise ilgisiz kaldı. Müslüman Kardeşler adına seçime giren Mursi, oyların sadece yüzde 25'ine sahip oldu. Ahmet Şefik ise yüzde 20 oranında oy aldı. 80 milyon nüfusu olan Mısır'da, Mursi sekiz milyon oy alarak devlet başkanı seçildi!
Üstelik, Genelkurmay Başkanı Tantavi, Mursi'nin seçilebilmesi için, aralarında Selefilerin liderlerinin de olduğu iki adayı seçime sokmamıştı!
Anlayacağınız; Mursi aslında askerin Mübarek'i devirmesi sonucu koltuğa oturtulan ABD - İsrail yanlısı bir siyasetçiydi. Koltuğa darbeyle oturtulan, beceriksiz ve gerici bir ''devlet adamı''ydı. Seçimler öncesi, ABD Dışışleri Bakanlığı'nca \'Seçim Kazanma Eğitimi''nden geçirilen Müslüman Kardeşler, tüm zorlamalara rağmen, tabanda yaygın bir destek bulamadı.
Halkın yüzde onunun desteğini almasına rağmen, askerin zorlamasıyla devletin zirvesine çıkarılan Mursi, ilk iş olarak, kamu kurumlarına yandaşlarını doldurdu. Hemen ardından, kadınların denize girmesini yasakladı. Peşinden, dokuz yaşındaki kız çocuklarının evlendirilebilmesine olanak sağlayan bir yasayı Meclis'ten geçirmeye çalıştı. Kahire'nin başına turizm düşmanı bir vali atadı.
Mursi'nin icraatleri, en önemli gelir kaynağı turizm olan Mısır'daki huzursuzluğu artırdı. Halkının yüzde 44'ünün okuma yazma bilmediği Mısır'da ekonomi çökmeye başladı. Mursi yönetimindeki Mısır'da işsizliğin yanı sıra huzursuzluk da artmaya başladı. Müslüman Kardeşler'in, ülkeyi yönetebilecek bir vizyonları ve kapasitelerinin olmadığı bir yıl içinde ortaya çıktı.
Mursi ve yandaşları, beceriksiz oldukları kadar farklı fikir ve hayat tarzlarına karşı tahammülsüzlerdi... Ülkedeki Hristiyanlar, Mursi döneminde hep yok sayıldı, aşağılandı! Keza; Sünni inancına sahip olmayan müslümanlar da aynı politikadan nasibini aldı. Mursi, ''herkesin Cumhurbaşkanı'' olmayı başaramadı. Zaten, dünya görüşü buna izin vermiyordu.
Mursi'yi koltuğa oturtan ve \'Ilımlı - Uyumlu İslam Projesi''ni hayata geçirmeye çalışan ABD İsrail ikilisi, ülkede artan huzursuzluğun, tüm bölgeyi kapsamaya başlayacağını analiz etti. Mısır halkının kabaran öfkesini gören ve Mısır'ın denetimlerinden çıkmasından korkan ABD, Mursi'nin göreve atadığı General Sisi'yi kısa bir süre önce ülkesine çağırdı. Sisi'ye 1.5 milyar dolarlık yardım sözü veren ABD, ordunun müdahalesinin önünü açtı ve halk devrimini engelledi. Sisi, yönetime el koyarak, ülkenin ABD karşıtı laik güçlerin denetimine girmesini engelledi. Mübarek karşıtlarına yaptığı işkencelerle tanınan Sisi, ABD'nin çıkarları için ne gerekiyorsa onu yapan bir askerdi!
Kısacası; Mursi ve arkadaşları, ABD ve İsrail'in kendilerine biçtiği \'Ilımlı - Uyumlu İslam Projesi''ni hayata geçiremedikleri için kenara atıldılar. Zaten darbeyle gelmişlerdi, darbeyle de gittiler! ABD ve İsrail, Mursi'yi Mısır'ın başına getirirken, bölgede İsrail'in etrafını güçlendirecek bir yapılanma arzusunu taşıyordu. Mursi, bu politikayı hayata geçiremedi. Mursi, becereksizliğinin yanı sıra, AKP ile kafa kafaya vererek, bölgeyi dizayn etmeye de çalıştı. Suudi Arabistan'da yönetimi rahatsız eden politik faaliyetleri, 14 kişinin tutuklanmasına yol açtı. Suud Krallığı, Mursi'nin kendi ülkesine yönelmesinden rahatsız oldu.
Bu arada, Ortadoğu'ya ''model ülke'' olması istenen Mısır, eskisinden daha kötü yönetilince, huzursuzluk tüm coğrafyayı kapsamaya başladı. Zira; laikliğin olmadığı bir sistemin, hiçbir yönetimi başarılı kılamayacağı da anlaşılmış oldu. Suriye halkının anti-emperyalist direnişi ve üzerine giydirilmeye çalışılan \'ılımlı - uyumlu islam gömleği''ni reddetmesi, ABD'nin halklara yönelik planını ayaklar altına almıştır.
ABD ve İsrail işte bu yüzden, şimdi \'Ilımlı - Uyumlu İslam''dan \'Modern İslam''a yöneliyor. Farklılıklara saygı duyan, çoğulcu, kimsenin yaşam tarzına müdahale edilmeyen ancak İslami tonları da olan bir anlayış oturtulmaya çalışılıyor.
Bu yüzden, sadece Mursi değil aslında AKP de çöküyor! Zira; AKP ile Mursi'nin hayata bakışı neredeyse bire bir örtüşüyor. Her ikisi de kuvvetler ayrılığından hoşlanmıyor. Her ikisi de dini inançları siyasetlerine alet ediyor. Her ikisi de çoğulculuğa karşı... Her ikisi de ''En fazla oyu ben aldım, istediğimi yaparım'' anlayışına sahip...
Bu anlayışın artık dikiş tutmadığı ve hiçbir ülkeyi yönetemeyeceği Mursi örneğiyle birlikte yeniden anlaşıldı. Mursi, askeri darbeyle devrilirken, AKP'yi ise sandıkta yenilgi bekliyor. AKP'nin Türkiye'ye dayatmaya çalıştığı yaşam tarzı ve siyasal anlayışın artık hiçbir karşılığının kalmadığı görülüyor. Mursi tarihe karışırken, kendisine iki milyar dolar yardım yaptığı anlaşılan AKP de ideolojik çöküş yaşıyor.
Zaten bu yüzden büyük bir panik halindeler. Başbakan Erdoğan bu yüzden tatilini yarıda kesiyor ve ne olup bittiğini anlamaya çalışıyor. Daha düne kadar ABD ve İsrail'le kol kola olan Mursi'den neden birden bire vazgeçildiğini öğrenmek istiyor.
Bakmayın siz AKP'cilerin Mursi'nin arkasından ağladıklarına... Onlar aslında Mursi'de kendi geleceklerini görüyor. Bu yüzden, abartılı bir ''darbe karşıtlığı'' söylemi üretiyor ve iktidardaki ömürlerini uzatmaya çalışıyorlar. Dertleri ne Mursi, ne de darbe! Tek dertleri, iktidarda daha fazla kalabilmek...
Eğer AKP'ciler gerçek anlamda ''darbe karşıtı'' olsa, Mursi'nin askeri bir darbeyle işbaşına getirilmesine itiraz eder ve seçim boykutuyla seçilmiş bir lideri tanımazlardı. Bırakın Mısır'a gitmeyi; AKP darbe karşıtı olsa, Kenan Evren'in yüzde on seçim barajına sıkı sıkıya sahip çıkmazdı. AKP darbe karşıtı değil, bizzat darbenin ürünü bir partidir. Mısır'da yaşanan gelişmeler, AKP'yi korkutmuştur. Çünkü; halkın sokağa çıkması karşısında hiçbir gücün karyşısında duramayacağını görmüştür.
Özetlersek; Mısır'da çöken sadece Mursi'nin değil, AKP'nin de ideolojik düşüncesidir. AKP de artık Mursi gibidir; ekonomiyi düzeltemeyen, işsizliği bitiremeyen, sosyal yaşamı kısıtlayan, özgürlük karşıtı, çoğulculuğu hazmedemeyen AKP'nin gideceği fazla bir yol kalmamıştır. Şimdi; abartılı darbe söylemleriyle yeniden bir mağduriyet edebiyatına sarılarak tabanını tahkim etmeye çalışıyor AKP...
Ancak; aynı AKP, darbeyi desteklediğini açıklayan Katar ve Suudi Arabistan'a tavır dahi alamıyor! ABD'nin darbeyi destekleyen tavrını görmezden geliyor.
|