Obama’ya Gezi’yi anlatmak
Nasıl anlattı acaba?*
- “Camide içki içtiler Sayın Başkan” dedi mi?
- “Sizin CNN olayları acayip çarpıttı, kulaklarını bir çekseniz ne güzel olur Sayın Başkan” dedi mi?
- “Sözüm meclisten dışarı, dış mihraklar tahrik etti” dedi mi?
- “Biz onlardan daha çoğuz” dedi mi?
- “Camiye ayakkabılarıyla girdiler” dedi mi?
- “Pardon ama Sayın Başkan, bizim demokraside sadece sandık konuşur” dedi mi?
- “Sizin polis de destan yazmıştı, Wall Street’te 17 eylemciyi öldürmüştü” dedi mi?
- “Affedersiniz faiz lobisi, affedersiniz Soros’un çocukları” dedi mi?
- “Gezi Parkı’nda güya namaz kıldılar, güya kandil kutladılar” dedi mi?
- “Bunlar... Bunlar...” dedi mi?
- “Türkiye Kazlıçeşme’dir” dedi mi?
- “Yüzde 50’yi zor tuttum” dedi mi?
- “Ayaklar baş olmak istedi” dedi mi?
- “Alayı bir olup benim başörtülü bacılarıma saldırdılar” dedi mi?
- “Bir avuç çapulcu bunlar, sen rahat ol Sayın Başkan” dedi mi?
- “Şu kadar ağaç diktik” dedi mi?
- “Polisimizi daha da güçlendireceğiz” dedi mi?
- “Hepsini biliyoruz, hepsini tanıyoruz... Burunlarından fitil fitil getireceğiz” dedi mi?
*
Bir şeyi daha merak ediyorum:
Eğer Obama, bu cümleler söylendi ise...
Obama, her cümlenin ardından...
“What? What?” diye bir şaşkınlık nidası çıkardı mı?
Bu örgüte neden dokunulmuyor?
GEZİ olaylarında vurup kıran, taş atan, silah taşıyan bir grup var: “Genç Türk” diyorlar kendilerine.
Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk, Kadıköy’de iki işyerinin bu grubun elemanları tarafından tahrip edildiğini saptadı.
Gördüğüm bütün videolarda...
Polis aracına saldırı, silah gösterme, taş atma gibi olayların birçoğunda “Genç Türk” grubunun pankart ve flamalarına rastladım.
Bu grup “Türk Solu” adlı bir dergi de çıkarıyor.
O dergide ırkçılığa, nefret söylemine, provokasyona zirve yaptırılıyor.
*
Fakat ne ilginçtir ki...
Sosyalist partilere operasyon yapan, tweet peşinde koşan, sanatçılardan terörist çıkarmaya çalışan güvenlik güçleri...
Bu örgüte karşı tek bir operasyon bile yapmadı.
Ne iş?
Gezi aylar, yıllar önce planlamış
EGEMEN Bey...
Gezi için “Aylar, yıllar önce planlanmış” demişsiniz.
*
Gezi olayları şöyle çıktı:
- “İstedikleri kadar seslerini çıkarsınlar, karar aldık yapacağız” dendi.
- Ertesi gün şafak vakti Gezi’de toplananların çadırları yakıldı, biber gazı operasyonu yapıldı.
- Öğle saatlerinde Divan Oteli’nin önünde basın açıklaması yapanların üzerine biber gazı yağdırıldı.
- Bu görüntülerin ortaya çıkmasının ardından halkın bir bölümü ayağa kalktı.
*
Soruyorum size Egemen Bey...
Bin yıl önce bile planlar yapılsa, desiseler kurulursa, bin yıllık bir hesap bile söz konusu olsa...
Böyle bir başlangıç olmadan bir Allah’ın kulunu sokağa çıkarmak mümkün müdür?
Buranın Gökçek’i varsa, oranın da Kırca’sı var
LEVENT Kırca’nın Londra’da yaptığı bir konuşmayı izledim.
Diyor ki:
“Arkadaşlar! Atatürkçüler, Kemalistler şu anda Taksim’i ele geçirmiş durumdalar. Tüm Türkiye ayakta... Sonunda Türkiye’ye el konuluyor...”
Bu kadarla yetinmiyor Levent Kırca...
Buna benzer bin türlü saçmalığı yumurtluyor.
*
Ethem’in polis kurşunuyla öldürülmediğini, taşla öldürüldüğünü söyleyen, BBC ve CNN’e karşı kampanya başlatan, provokatör avına çıkan Melih Gökçek, bu tarafı geriyor.
Levent Kırca ise öbür tarafı...
Toplumsal barışa vurulan darbe açısından ikisi arasında pek fark yok.
İktidarın yeni dili
- “YA bendensin ya da onlardan” tavrı konularak o meşhur ve zalim “Bush Doktrini”ne sarılma oldu.
- “Ayaklar baş mı olacak?” denilerek Demokrat Parti’nin iktidara gelmesine karşı edilen o meşhur elitist cümlelerden biri kullanılmış oldu.
- “Tencere tava çalarak İstanbul’un iki seçkin ailesinin düğünü rahatsız edildi” denilerek “Halk plajlara akın etti, vatandaş denize giremiyor” cümlesine bir gönderme yapılmış oldu.
Yalan, iftira ve çarpıtma Müslüman’a yakışmaz
O caminin müezzini Fuat Yıldırım, Terörle Mücadele’de tam altı saat ifade vermiş.
Yurt Gazetesi’nin haberine göre demiş ki:
“Ben bir din adamıyım, yalan söyleyemem”.
Ardından da eklemiş:
“Ben cami içinde içki içen ya da elinde içki şişesi olan birini görmedim. Görmediğim bir şeyi söylemem. Belki içen olmuştur. Onu da bilemem. Ben sadece cami dışında camın önünde bira şişesine benzer bir şişe gördüm. Ama içeride görmedim”.
Hakikate gösterdiği sadakatten dolayı Allah razı olsun müezzin Fuat Hoca’dan...
*
İslami camianın yakından tanıdığı ve herkesin adaletine güvendiği eski AK Parti Milletvekili Süleyman Gündüz de Yeni Şafak’taki yazısında belirtmişti:
“Caminin imamıyla konuştum, imam camide içki içilmediğini söyledi”.
Dün MHP Milletvekili Lütfü Türkkan da, müezzin Fuat Hoca’nın kendisine şunu söylediğini ifade etti:
“Herkes korku ve dehşet içindeydi, içki içilecek bir ortam yoktu”.
*
“Camide içki içildi” iddiasına delil olarak sunulan bir fotoğraf var:
Genç bir adam cami içinde elinde “kırmızı teneke kutu” ile dolaşıyor.
Fotoğrafı hızla servis edenler, “kırmızı teneke kutu”nun bira kutusu olduğunu iddia ediyorlar ve “İşte camide içkinin kanıtı” diyorlardı.
O genç adam, Radikal gazetesine konuştu:
“Elimdeki bira kutusu değil, kola kutusuydu... Fotoğrafımı yayanlar hayatımı kararttı”.
*
Sayısız video izledim caminin içinde çekilmiş.
Montajlı videolar da izledim, montajsız videolar da...
Gördüğüm şuydu:
Orada bir can pazarı yaşanıyordu: Ağzı burnu kırılmış insanlar, gazdan etkilenip soluksuz kalanlar ve doktorların telaşlı koşuşturmaları... Öksürme, nefes alamama, kanlı yüzler, yardım çağrıları falan...
Videoların bize söylediği şuydu:
O cami, o gün revir olarak kullanılmış.
*
Ama durun bir dakika...
Bütün videoların, fotoğrafların arasında yer alan bir fotoğraf var:
Caminin pencere bölümünde duran ezilmiş bir bira kutusu...
“Camide içki içildi” iddiasıyla ilgili olarak benim şu ana kadar ulaşabildiğim tek kanıt budur.
*
Şimdi soruyorum:
- CAMİ penceresindeki tek bir ezik bira kutusundan yola çıkılarak Erzurum’un, Kayseri’nin, Samsun’un, İstanbul’un, Ankara’nın inançlı insanlarına “Camide işret âlemi yaptılar” der gibi “Camide içki içtiler” denir mi? Allah’tan reva mıdır bu?
- O tek ezik bira kutusu, her gün 27 televizyon kanalından tüm Türkiye’ye canlı yayınlanan konuşmalarda “Camide içki içtiler” diye seslenmenin gerekçesi olabilir mi?
- İddiayı doğrulayan kanıt yok elde... Ama diyelim ki var... Diyelim ki doğru... Diyelim ki camide can pazarı yaşanırken birkaç kendini bilmez, saygısızlık yapıp içki içti... Bir ülkenin başbakanı, bu iddiayı 20 gün boyunca günde birkaç kez tekrarlayarak neyi amaçlamaktadır? “Camide içki içildi” cümlesinin bu toplumda meydana getireceği tahrik edici boyut neden gözden kaçırılmaktadır?
- Söylemiştim, yine söylüyorum: Diyelim ki birkaç kendini bilmez camide içki içti... Bu saygısızlık nedeniyle, bütün bir Gezi ahalisi nasıl töhmet altında tutulabilir? Birkaç kendini bilmez meczup dindarın yapıp ettikleri karşısında “Bunu İslam’a ve Müslümanlara mal edemezsiniz” demiyor muyduk?
- Son soru: Müslüman’a yalan söylemek, iftira atmak ve gerçeği çarpıtmak yakışır mı? Biz böyle bir dine mi iman ediyoruz? Allah’ın Resulü böyle mi yaptı?
|