Hadi müjdemi isterim: Yeni “nefret objeniz” Ahmet Kekeç, yemedi içmedi, yeni bir CHP yazısıyla daha çıktı karşınıza.
Okuyalım:
İlahiyatçı Muhammet Çakmak, “İnternethaber”e yaptığı açıklamada demiş ki, “Başörtüsü özgürlüğünün dibine kadar destekliyorum. Başörtüsü yasağı insanlık suçudur. İnsanları kılık kıyafeti nedeniyle eleştirmek insan onurunu, kadınları aşağılayan bir davranıştır. Kadına ne giyeceğini söylemekten daha büyük terbiyesizlik olabilir mi? Haddimize mi düşmüş?”
Ne güzel söylemiş...
Başka güzel şeyler de söylüyor Çakmak.
Mesela şöyle diyor: “Ben Türkiye’de bütün inanç, kanaat önderlerini; hangi inanca sahip olursa olsun saygıyla karşılayan bir adamım. Hiçbir dini grup veya cemaate de mensup değilim. Ben Nakşibendi şeyhi torunuyum. Onun torunu olmaktan sonsuz onur duyan bir adamım.”
Hakikaten de güzel şeyler.
Hemen belirtelim:
Muhammet Çakmak, CHP milletvekili adayıdır.
Mehmet Haberal’lı, Sinan
Aygün’lü, Süheyl Batum’lu, Muharrem İnce’li tuhaf “çeşitleme”nin arasına serpiştirilmiş; fikri, sözü ve duruşu olan neredeyse tek doğru dürüst aday...
Hoca güzel şeyler söylüyor da...
Söylediği güzel şeyler, partisinde nasıl “inikas” buluyor ya da bulacak, onu merak ediyorum.
Hemen bir tahminimi dile getireyim.
Hiç güzel olmayacak...
Hoca, kararlı “özgürlükçü” duruşunda sebat ettiği sürece, “ayrık otu” muamelesi görecek ve çok üzülecek. Samimiyetle yaptığı açıklamalar da fitil fitil burnundan getirilecek.
Gerçi Çakmak, büyük bir iyi niyetle (yoksa “saflıkla” mı demem gerekirdi?), “Ortada bir yenilenme var. CHP kendini revize ediyor, yeniliyor, yeni bir kadro hareketi başlatıyor. Türkiye’yi kuşatıyor, bütün kökleri ile Türk milletinin aklına nüfuz ediyor” diyor ama, kendimizi kandırmayalım, ortada bir yenilenme ve revizyon yok.
Daha doğru bir ifadeyle, “hoca uçuyor...”
Başörtüsü konusunda müfrit tavır sergileyen Süheyl Batum’la mı olacak bu yenilenme?
Muarızlarını “darbeyle
korkutmayı” alışkanlık haline getirmiş Oktay Ekşi’yle mi olacak?
Değerli Ergenekon sanığı Mehmet Haberal’la mı olacak?
Esasında hangi “değer tercihinin” ortaya çıkardığını bilemediğimiz Sinan Aygün’le mi olacak?
Darbeci paşalarla düşüp kalkan, icabında onlara yol gösteren, icabında sufle veren, bunu da “gazetecilik” etiketi altında yedirmeye çalışan Mustafa Balbay’la mı olacak?
Nur Serter’le, Umut Oran’la, Turhan Tayan’la, Baba yadigârı Salih Sümer’le, her açıklaması küfür etkisi uyandıran İsa Gök’le mi olacak?
Muharrem İnce’yle mi olacak Allah aşkına?
Şimdi, apartta bekleyen CHP’nin serseri takımı, “Senin başka işin yok mu arkadaş?” diye saydırmaya başlayacak.
Benim başka işim yok.
İşim bu...
Hem ben, “gazetecilik” etiketi altında açıkça “CHP militanlığı” yapan, kongrelerde şallak mallak çoraplı ayaklarıyla masalara fırlayıp alkış ve tempo tutan, hiç üşenmeden her gün üç adet “CHP karşıtlarını ifrit etme yazısı” yazan, iki cümlesinden biri mutlaka “Kemal Bey’in muhteşem performansıyla” ilgili olan Türenç’lerinize, Yakup’larınıza, Coşkun’larınıza, Mutlu’larınıza, Mengi’lerinize küfrediyor muyum?
Neden onlara hak gördüğünüz taraftarlığı, başkalarında “dünyanın en aşağılık suçu” sayıyorsunuz?
Beğenmiyorsanız okumazsınız.
Böylece, “adrenalin salgılama” külfetinden kurtulmuş olursunuz.
|