Metro durağında tek başına oturan delikanlı, başını öne eğmiş, ellerini kavuşturmuş, treni bekliyor. Zayıf koluna gözüm takılıyor: “Ali, A+, 23” yazıyor alt alta.
O anda haykırarak ağlamak istiyorum. Ali, oğlumun yaşında... Ali’nin üzerinde, tişörtü, pantolonu ve sandaletinden başka bir şeyi yok... Ali, yaralanabileceğini, hatta kan grubunu söyleyemeyecek bir hale düşebileceğini bilerek gidiyor Gezi’ye. Ölme ihtimalini bile göze almış demek bu. Şakası yok: Olaylarda 4 insan hayatını kaybetti. Yedi bin yaralı, yüzlerce ağır yaralı var...
Tren gelince Ali’yi gözden kaybediyorum. Taksim’de iniyoruz. Gezi Parkı çıkışı yine kalabalık. Duraktan girenlerle çıkanlar, 2 haftadır yaptıkları gibi birbirlerini alkışlayarak, düdük çalarak selamlıyor.
11 Haziran’daki sert müdahalelerden sonra Gezi, sanki daha kalabalık... Kızlı erkekli binlerce genç insanla dolup taşıyor. Bazıları kan grubunu plastik baretlerin üzerine yazmış.
İçimizdeki provokatörler
Verilen sözlere rağmen “baskın olur mu?” tedirginliği bitmiyor. Vali’nin gençlerle, Başbakan’ın Taksim Dayanışması temsilcileriyle görüştüğü saatlerde bile...
Ne de olsa geçen 18 günün, hele salının anısı çok taze. Ankara’da her gece göstericilere müdahale var. İstanbul’da gündüz vakti sokakta “ele geçirilen” baretliler bile gözaltına alınmış. Sağlık Bakanlığı, gönüllü doktorlarla yaralıların isimlerini istiyor. Gazeteciler hedef gösteriliyor. Medya karartması devam ediyor. “Toplumun baş belası” sosyal medya “örgüt” ilan ediliyor...
Her şeye rağmen Gezi’de moral bozukluğuna yer yok. Çadırların önünde gruplar toplanmış, muhabbet ediliyor. Çadırların arasında, su dolu kaplar yerleştirilmiş: Olur a, gaz fişeği gelirse içine atılacak...
En büyük sıkıntı, “provokatörler”. Bazılarının sivil, bazılarının uç siyasi gruplara mensup olduğu, genellikle dışarıdan geldikleri ve bunları engellemek için bin dereden su getirildiği konuşuluyor.
Dışarıdan ahkam kesmek kolay. Binlerce insanın arasında kim kimdir, anlamak zor.
Derken bir alkış kopuyor. Kadınlar el ele tutuşmuş, “Anneler burada” diye seslenerek parkı turluyor. Aralarında başörtülüler de var, yetişkinler de, gençler de...
Gezi ütopyası
Haricinde Gezi hayatı, sabahlara kadar bildik akışında devam ediyor. Mırıl mırıl konuşmalar, bazen tezahürat silsilesiyle, bazen alkışla kesiliyor. Alkış, zincir oluşturan gençlere. Belli aralıklarla yardım ve erzağı elden ele parka taşıyorlar. Gecenin 3’ünde bile kuruluyor bu zincirler. Karınca gibiler. Çoklar ve çalışkanlar...
Çocukların kollarına kan grubunu yazarak dolaştığı, annelerin sokağa çıktığı, gençlerin hayatları pahasına düşen fişekleri tutup attığı... Birbirine tahammül edemeyen örgütlerin yan yana durduğu... Piyano, namaz ve pilatesin aynı yerde yapıldığı bir “ütopya” Gezi.
Son görüşmeler, tansiyonu düşürmek, en azından bir geceyi daha şiddetsiz geçirmek adına geç olsa da olumlu çabalar. Ne de olsa Başbakan, şiddet dolu 18 günün sonunda parkla ilgili ilk kez “mahkeme kararını bekleyeceğiz” dedi. Fakat görüşmenin sonucu, “Gezi direnişçileri”ni tatmin etmedi.
Bu yazıyı okuduğunuz sırada Gezi’de forumlar yapılmış, kararlar alınmış olacak.
Ancak hakaret, ötekileştirme, şiddet ve tehditler devam ettikçe... Demokrasi talepleri inandırıcı biçimde karşılanmadıkça... Kimsenin parkı boşaltıp sıcak yataklarına döneceğini sanmam.
GEZİ’DE BİTMEYEN 3 ŞEY
1- Direnç ve dayanışma
2- BDP çadırında kesintisiz halay
3- Çarşı tezahüratı
TAKSİM’DE YAYA TRAFİĞİ
* Taksim Meydanı ve çevresi artık trafiğe açık. Flamalardan, duvar yazılarından, yanan araçlardan arındırılmış. Fakat Taksim, hala yayaların hakimiyetinde.
* Meydana, anıtın önüne piyano kurulmuş, saatlerce resital veriliyor. Büyük kalabalıklar etrafında toplanıyor. Seyyar satıcılar yiyecek, gözlük ve baret satmaya devam ediyor. Meydanda bile halay çekiliyor.
* AKM ve anıtın önünde bekleyen polisler de merakla izliyor olanı biteni. Halk polise düşmanca davranmıyor, davranan olursa hemen uzaklaştırılıyor.
* Taksim, Gezi Parkı olayları başladığından beri kendiliğinden “yayalaştırılmış”tı. Şimdi de yayalar, karşıdan karşıya geçerken sağına soluna bakmayacak kadar rahat. Taksiler dışında araç trafiği pek yok.
|