AKP iktidarının yasa ve kural tanımayan uygulamaları, Taksim Gezi Parkı'nda duvara çarptı! Taksim'de kalan tek yeşil alanı AVM olarak bilinen Alışveriş Merkezi'ne çevirmeye çalışan Başbakan Erdoğan, halktan unutamayacağı bir ders aldı. Erdoğan'ın kibrinden, hakaretinden, ötekileştiren, ayrıştıran dilinden bıkan milyonlarca yurttaş, öfkesini sokağa çıkarak gösterdi. Böylece, \'Yüzde elli oy aldım, istediğimi yaparım'' devrinin kapandığı da görülmüş oldu.
Taksim'deki yeşil alanı yandaşları için bir rant projesine çevirmek isteyen Erdoğan, partisinin en gerici unsurlarını yanına çekebilmek ve destek alabilmek için olmadık yollara başvuruyor. Taksim'in göbeğine AVM dikmek ve bunu yandaşlarına vermek isteyen Erdoğan, \'Oraya Topçu Kışlası'nı yapacağım'' diyor. Gerici ayaklanmanın sembolü olan Topçu Kışlası üzerinden sözde muhafazakarların desteğini almaya çalışan Erdoğan, her zaman yaptığını tekrarlıyor. Rantı, ''ideolojik kılıf'' içine sokarak destek bulmaya çalışıyor.
Erdoğan'ın, kendisine oy verenleri \'tebaası'' gibi gördüğü ise TİM'de yaptığı konuşmada ortaya çıkıyor. CHP'nin yapacağı mitingi kast eden Erdoğan, \'Onlar yüz bini kişi toplarsa, ben bir milyon kişi getiririm'' diyor. Erdoğan, AKP'ye oy verenleri, kendisinin ''paralı askeri'' gibi görüyor.
Taksim Gezi Parkı'nda Erdoğan'ı duvara toslatan anlayış işte budur... Erdoğan, peş peşe üç seçim kazanınca, artık halkı aşağılamaya, küçümsemeye ve yok saymaya başladı. Kendisini halkın üstünde görme anlayışı, partisinin yöneticilerini bile bıktırdı. AKP'liler özel sohbetlerinde Erdoğan'ın bu tavrından rahatsız olduklarını daha çok konuşmaya başladı.
Kısacası, Erdoğan'ın kibrini, artık AKP de taşıyamaz hale geldi...
Yıllardan bu yana, halkın büyük bir bölümünün tüm değerlerine hakaret eden, Cumhuriyet'le aklınca hesaplaşmaya çalışan, milli bayramları yok etme gayretine giren, gençlere ''ayyaş'', laiklere ''dinsiz'' diyen Erdoğan, ''içmeden de sarhoş olunabileceği''ni yaptıklarıyla gösterdi. İktidar sarhoşluğu, Erdoğan'a peş peşe hata yaptırdı.
Gezi Parkı'nda başlayan ve tüm yurda yayılan mücadelenin özeti budur. Halk, Erdoğan ve partisinin özgürlükleri kısıtlayan, demokrasiyi yok sayan, farklılıkları ortadan kaldırmaya çalışan anlayışına ''Artık yeter'' dedi. Kibir ile demokrasinin yan yana duramayacağı, milyonlarca insan tarafından iktidara hatırlatıldı.
Gezi Parkı direnişine katılan milyonlarca insanın AKP'den daha çok Erdoğan'a öfke duyması, \'tek adam'' sisteminin bu topraklarda hiç bir zaman uygulanamayacağını da gösterdi. \'Tayyip istifa'' sloganlarının tüm meydanlarda yankılanması, halkın Erdoğan'dan ve ''her şeyi ben bilirim'' anlayışından bıktığının en somut kanıtıydı.
Şundan emin olun:
Erdoğan'ın ''tek adam'' tavrından halk ne denli şikayetçiyse, AKP yönetiminde de aynı duygu mevcut...
Bakın, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, halkın oyuyla seçilmesine rağmen, kente dair hiçbir konuda karar veremiyor. \'3. Köprü yapılmayacak'' diyor, Başbakan bunun tam tersini uygulamaya sokuyor. \'Gezi Parkı'nda AVM olmayacak'' diyor, Başbakan \'Oraya o AVM dikilecek'' açıklamasını yapıyor. Erdoğan, kendisi dışındaki hiçbir düşünceye saygı duymuyor. Kendisini Türkiye'nin tek karar vericisi sanıyor.
İşte bunun adı kibirdir. Bu duygu, iktidarları devirir. AKP'nin sonu da bu yüzden yakındır. ''Oyumuz yüzde elli'' yalanı, bu yüzden daha çok söyleniyor.
Geçen akşam Kanal 7'de de söyledim: \'Oyu yüzde elli olan bir parti, halktan bu denli korkmaz, halkın üstüne polisi salıp güç denemesi yapmaz.''
Başbakan o programda söylediklerime çok kızmış. İskele Sancak adlı programda, sadece yukarıdaki sözü değil, \'3. Köprü'nün korsan olduğunu, planlarda bulunmadığını ve köprü için 370 bin ağaç kesileceği''ni de söyledim. Aynı programda, \'3. Köprü'nün trafik ve ulaşımı rahatlatmayacağını'' da ifade ettim. Köprü yerine, \'deniz altından ulaşımın artırılmasının daha mantıklı olacağı''nı ifade ettim. Ayrıca, köprünün yapılabilmesi için, ÇED raporlarının değiştirildiğini de belirttim.
Başbakan ertesi gün, TİM'de yaptığı konuşmada, bu sözlerime kızarak yanıt verdi. Erdoğan şunları söyledi:
\'Gazeteci çıkmış, 370 bin ağaç kesilecek diyor. Sen bu sonuca nereden vardın? Nereden biliyorsun? İstersen tam rakam ver! 370 bin 456 ağaç kesilecek de. Sen gidip ağaçları mı saydın! Aklı evvel, bir gazetede köşe yazıyorsun diye, sen bunları nereden bilirsin! Yok efendim ulaşım deniz altından sağlansın, diyor. Biz bunu zaten yapıyoruz. Sen bunu bilmiyor musun?\'
Başbakan beni kendi deyimiyle ''tasmalı''lardan sandı. Başbakan'a \'tasmalı'' olmadığımızı hatırlatmamız gerek sanırım.
Sayın Başbakan; Kanal 7'de ne söylediysem, arkasında duruyorum! Buyrun, sizinle herhangi bir TV kanalında, 3. Köprü, yok edilen göletler, kesilecek ağaçlar, AVM'ler ve kent üzerine konuşalım... Bakalım halk kime destek verecek?
Sayın Başbakan; şunu görün ve kabul edin artık:
Türkiye'yi de İstanbul'u da yönetemiyorsunuz. Yönetme yeteneğinizi kaybettiniz. Her toplumsal talebe şiddetle karşılık veriyorsunuz. Herkese bağırıyor, çağırıyor ve kızıyorsunuz. Böyle yaparak, ''haklı olduğunuz'' imajını yaymaya çalışıyorsunuz.
Emin olun, size artık hiç kimse inanmıyor. Kendi taraftarlarınız bile...
Çünkü onlar da sizin bu ''tek adam''cı tavrınız karşısında, kendilerini \'değersiz\' ve \'önemsiz'' hissediyor. Bu kibri artık onlar da taşımak istemiyor... Gezi Parkı'nda başlayan direniş, o yüzden herkesin sempatisini ve desteğini kazanıyor.
Bu halk, kendisini halkın üstünde görenleri sevmiyor.
Bu halk, kendisine \'ayyaş'' denilmesini istemiyor.
Bu halk, dedelerinin katillerinin isimlerinin köprülere verilmesine rıza göstermiyor.
Bu halk, Cumhuriyet'i kuranlara yapılan saygısızlığı sindiremiyor.
Kişisel çıkarlarınızı \'muhafazakarların'' çıkarları gibi sunup toplumun inançlarını istismar etmeyin. Sıkıştığınız her an, ''cami ve türban''ın arkasına saklanmayın. Çamlıca Camiisi'nin yanına otel ve AVM yapmayacağınızı açıklayın.
Ya bunları yapın, ya da artık yorulduğunuzu söyleyip dinlenmeye çekilin... Çünkü; Türkiye sizi taşıyamıyor; siz de Türkiye'yi...
|