Ben demiştim, ”Keşke hep balkonda kalsaydı!” diye…
Öğrencilik günlerime dönsem.
Caaaanım İstanbul’da olsam.
Taksim’e gitsem…
Yalnızca ve yalnızca doğanın, yeşilin, ağacın, çimenin, kuşun derdinde olan insanların arasına karışsam.
Bir ağaç seçsem kendime.
Cinsi, şekli, şemali, yaşı başı hiç önemli olmasa…
Sarılsam kocaman.
Ben de onun için beklesem…
***
Ve evet…
Gezi parkı artık gerçekten bir sembol.
Orada yaşanan, yeşilin, ağacın, çimenin de ötesine geçmiş bir “Dur!” deme mücadelesi.
Yeter!
Artık yeter!
Bir yerde dur!
Topluma, insana, doğaya, düşünceye, fikre bu kadar düşman olma.
İnatlaşıp sarma kendi insanına.
Yaralama!
Gaza boğma!
***
Hükümet görse oradaki gerçeği…
Canına tak demiş insanların, ağaca siper ettikleri gövdeleriyle aslında çok daha kapsamlı bir mesaj vermek istediğini görse.
Her şeye rağmen orada bekleyen insanlar, gün geçtikçe daralan ve her fırsatta gaza boğulan yaşamlarına nefes alacak alan açmaya çalışıyor.
Etten ve kemikten bir hapishanede yaşamak istemediklerini anlatıyor oradaki gençler.
Sanatçılar, yazarlar fikir özgürlüğü için bekliyor.
Ve gezi parkının ağacı, yeşili, otu, böceği için başlayan eyleme, kilometrelerce uzaklıktaki insanlar da destek veriyor.
Oradaki ağaçtan, buradaki yaşamına zerre fayda gelmeyecek insanlar da eylem yapmaya başlıyor.
Örneğin Bursa, örneğin İzmir…
Yarın bir gün bir başkası…
Meselenin yalnızca ve yalnızca gezi parkındaki ağaçtan, yeşilden ibaret olmadığını…
Zaman içerisinde değişerek kapsamlı bir, “Artık bize de sorun!” eylemine dönüştüğünü görmeli hükümet.
“Hep söylediğiniz milli iradenin içinde biz de varız.
Bizi de görün.
Bize de sorun.
Üçüncü köprüyü yapmaya karar verirken…
Ona isim bulurken…
Taksim’i açarken, kaparken…
Planlarken bize de sorun.
Bu bir yetki mücadelesi, inatlaşma değil.
Bu terörize bir eylem değil.
Bu, sadece ve sadece “biz de varız” deme hasleti…
“Hani milli birlik ve kardeşlik diyorsunuz ya…
Hıh, işte tam da o noktada, oy vermiş olsak da, olmasak da varız!
Sesimize kulak verin!
Ne otoriteniz sarsılır, ne de güçlü iktidarınıza halel gelir.
Bilakis…
Harbiden de bilakis…”
***
Aklımda Başbakan’ın seçim sonuçları açıklanır açıklanmaz yaptığı balkon konuşması…
Nasıl naif, nasıl hümanist, nasıl demokrat ve nasıl da kavrayıcı…
Ve o konuşmanın ertesi günü yazdığım yazının başlığı…
“Keşke hep balkonda kalsa!”
Hakikaten ya…
Başbakan hiç inmeyip hep balkonda kalsaydı.
Keşke kalsaydı…
|