GÜVENİLMEK ÖN ŞARTTIR!

17 Mayıs 2013 Cuma, 07:20

Fikri Sağlar

Bugün bu satırları okurken, büyük bir olasılıkla, “barış sürecinde” bir adım daha atıldığını öğreneceğiz.
Aylardır PKK’nin elinde rehin tutulan kamu görevlisi ve askerlerden oluşan grup, şu sıralarda Türkiye’ye getirilmiş olacak.
Başlangıç olarak bu olay, en kolay atılan ama en anlamlı adım olarak değerlendirilmeli…
Karşılıklı güven ortamının oluşmasında böyle küçükte olsa, belli hareketlerin yapılması, beklenen bir diyalog yöntemidir.
****
Şimdi sıra Türkiye’de demek istemiyorum!..
Dün Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, \'Asker ve kamu görevlilerinin geri verilmesi bir pazarlık sonucu değildir” dediğine göre, karşı bir adımın da Türkiye tarafından atılması beklenilemez.
Ancak Türkiye’nin şimdi yapması gereken çok daha “önemli bir hamle” var…
O da “34 yurttaşın öldürüldüğü Uludere Katliamının gerçek faillerini” bulmak olmalı!..
Kürtlerin barış sürecine inanmaları ve hükümetin herkese güven verebilmesi için bu feci olayın ivedilikle aydınlatılması gerekir…
****
Sadece Barış için değil, Türkiye’nin demokratikleşmesi ve hukukun üstünlüğüne inancının yerleşebilmesi için, bugüne kadar yaşanan binlerce “Faili Meçhul” siyasi cinayetlerin aydınlatılması, hayati önem taşımaktadır.
Tabii Hepsinin bulunması için zamana ihtiyaç var!.
Ancak, failleri tahmin edilen, herkesin gözü önünde yaşanan ve doğrudan yapılan bir saldırı olan “Uludere Bombalanması,” 16 aydır hükümet tarafından savsaklanmaktadır.
****
En son TBMM İnsan Hakları Komisyonunun hazırladığı rapor, tam bir trajik-komedidir!..
AKP’li vekiller, Hükümetlerini aklayan, kimseyi de suçlamayan, utanmasalar, böyle bir olayında “olmadığını” iddia edecek kadar insan zekâsına saygısızlık eden, bir metin yayınladılar…
Bu raporu okuyanlar “kahroldular!”
Böyle bir facianın göz göre göre kapatılmaya çalışılması vicdanları sızlatıyor…
****
Oysa olayın hemen ertesinde Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç; ”Olay çok üzücü, ölenler sivil yurttaşlarımızdır.” diyerek ilk açıklamayı yapmıştı.
Böylece ölenlerin “terörist olmadığı” kabul edilmişti.
****
Sonra, 34 yurttaşımızın uçaklar tarafından bombalanarak parçalanması nedeninin, MİT’in “yanlış bilgilendirme” sonucu olduğu iddiaları yayıldı.
Başbakan bu iddialara “yok böyle bir şey “ diyerek, çok sert cevap verdi.
Tabii bu çıkış sonrası hükümet, hatanın farkına vardı ve işi farklı boyutlara çekmeye çalıştı.
Eski İç İşleri Bakanı Şahin,“ 34 insanımızın çoğunun yaşı küçük, bu insanlarımız figürandır. Niye oraya takılıp kalıyorsunuz.
Kaçakçılık yapıyorlardı…” diyerek “sanki kanunsuz insanlar ölümü hak ederler” algısını yerleştirmeye çalıştı.
****
Neyse ki bu insanlık dışı açıklamaya tepki müthiş oldu.
AKP sözcüsü Hüseyin Çelik;” Bakanın bu yaklaşımı ve üslubu insani değildir. Yasa çıkararak onlara tazminat ödememiz kaçakçı olmadığını gösterir” diyerek Şahin’i tekzip etti.
****
Geçtiğimiz aylarda Başbakana sorulan sorulara verdiği cevap daha da vahimdir. “insan diyorsunuz. Durun bakalım bu insan terörist midir? Belli değil!..”
****
34 yurttaşın ölümüne acımasızca yaklaşan başbakanın emrindeki devlet, yaptığı soruşturmada ne dedi bakın;
Ölenler örgüt mensubu değil… Taşıdıkları mazottur.
Terör örgütü olduğuna dair somut bilgi yok.
Ölen 34 kişinin 20 si 18 yaşın altında, tamamı yeşil kartlı, korucu ailesine mensuptur.
İlk görüldükleri saat ile bomba atıldığı zaman arasında 4 saat 19 dakika vardır. Yani bu zaman zarfında kim oldukları tespit edilebilirdi...
****
Devletin sorumluları bunları yazarken, Meclis İHK’nun raporu gerçekleri görmezlikten geliyor…
Komisyon üyesi CHP Ankara Milletvekilli Levent Gök bu rapora isyan ediyor ve can alıcı değerlendirmeyi yapıyor.
“Uludere olayında devletin bütün üst kademesi kader birliği içerisindedir. Uludere olayının bugüne değin aydınlatılmamasının tek sebebi budur” diyerek Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı “ bu olayın siyasi sorumlusu olarak belirliyor!”
****
Erdoğan, barış sürecine taş koymak istemiyorsa “Uludere Vahşetini” çözmelidir…
Güvenilmek için cesur olmak gerekir!..