AKP'nin herkesi fişlediğini, Taraf Gazetesi'nden Mehmet Baransu'dan öğrendik ve kıyamet koptu. Arınç'ın, fişleme ve MGK kararlarını yayınlayan Baransu hakkında savcıları göreve çağırması üzerine, üç koldan harekete geçen Başbakanlık ve bağlı kurumlar savcıların önünü açıverdi. MİT, Başbakanlık ve MGK'nin suç duyurusu üzerine, Taraf Gazetesi ve Mehmet Baransu hakkında, Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı \'Devletin güvenliğine ve siyasal yararlarına ilişkin gizli kalması gereken belgeleri açıklama\', \'Siyasal ve askeri casusluk\' ve \'Yasaklanan bilgileri açıklamak\' suçlarından resen soruşturma başlattı. Ve soruşturma evrakını yetkisizlik kararıyla Terörle Mücadele Kanunu'nun 10. Maddesi uyarınca İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdi. Yani Baransu ve diğer gazete yetkilileri, dava açılırsa Terörle Mücadele Yasası'na göre yargılanacak. Olası bir mahkumiyette ise 30 yıllık ceza sürelerinden bahsediliyor.
Yani AKP, savaşı, cephe savaşından 'nokta operasyonlara' çevirme kararı vermiş görünüyor. Bir dava açılmasa bile, gazete ve Baransu özelinde, bütün -başbakanın ya da Arınç'ın deyişiyle- ‘fitne’ odaklarına, başlarına gelebilecekler konusunda gayet açık bir mesaj veriyorlar.
Koalisyon ortakları arasındaki bu bilek güreşinin, önümüzdeki günlerde daha kirli yöntemlerle süreceği de açıktan dillendiriliyor. Cemaat’in vakfı da 'kasetlerden' bahsediyor, hükümet kalemleri de. Zaten şimdiden medyaya sızdırılan kasetler de, geçmişte sızan özel hayata ilişkin kayıtlar da, her iki tarafın da iktidar için her yöntemi kullanabildiğinin kanıtı.
Peki nasıl oluyor da, yüzde 1 ile 3 oy oranına sahip bir cemaat, devletin tüm kurumlarını eline geçirmiş, ‘Cumhuriyet Tarihi’nin neredeyse en otoriter, en güçlü hükümetine meydan okuyor?
Çünkü bu kavga; görünen aktörleri aşan, 'kökü dışarıya uzanan', Ortadoğu'da ve Türkiye'de yerinden oynayan taşları yeniden dizayn etmeye çalışan farklı uluslararası aktörlerin de dahil olduğu bir kavga.
Kuşkusuz ne Erdoğan'ın “Milletin üstünde hiç bir menfaat çetesinin vesayetini kabul etmeyiz” türden hamasi nutukları, ne de Baransu'nun ‘özgürlük ve demokrasi’ iddiası bir demokrasi mücadelesini gösteriyor.
Bu kirli savaşın her iki tarafı da aynı oranda suçlu. Baransu ve Taraf Gazetesi; Ergenekon, Balyoz, Kafes gibi belgelerle hükümetin önünü açarken de aynı 'suç'u işlemişlerdi. Dün adeta 'kahraman'lardı, bugün ise 'terörist' oluverdiler. Sadece bu örnek, AKP yönetiminin niteliği konusunda yeterince tarif yapıyor.
Ne dünlerini ne de bugünlerini onaylıyorum ama bir gazetecinin ve gazetenin sadece belge-bilgi yayınladığı için tehdit edilmesini, soruşturma açılmasını ve yargılanmasını, bu Baransu bile olsa kabul etmek mümkün değil. Her kesimden, her kişi ve kuruluş buna karşı çıkmalı.
Ama Baransu illa ki yargılanacaksa; yazdıkları ve yayınladıkları nedeniyle değil, yazmadıkları ve yayınlamadıkları nedeniyle yargılanmalı. Bir gazeteci, “Daha bavulumda neler neler var” demez, diyemez. Onun görevi; elindeki belge ve bilgileri kamuoyunun bilgisine sunmaktır. Gazetecinin görevi hükümete sopa gösterip, ayar vermek değildir!
Mesela başbakanın İsviçre'deki hesaplarını bildiğini yazan Baransu, neden bu hesapları ve bu hesaplardaki paraların miktarını açıklamıyor?
“AK Partili bir ismin 2004 yılında İsviçre’ye neden gittiğini, gelirken yanında bulunan valizde kaç milyon dolar olduğunu, bu paranın Türkiye’ye neden getirildiğini de doğrusu merak ediyorum” diye yazan Baransu; o ismi, valizdeki paranın miktarını, parayı kimin getirdiğini, İsviçre'deki hesabın kime ait olduğunu açıklamak için ne bekliyor?
Haydi Baransu açıklamadı. Savcılar bunları okumadı mı?
Mesela; doğrudan Adalet Bakanı Sadullah Ergin'i suçlayarak, Metro Turizm'in sahibinin 350 milyon dolar karşılığında beraat ettirildiğini ileri süren Baransu'yu, bir tek savcı çağırıp, bu iddialarıyla ilgili soruşturma açtı mı?
O işadamının nasıl beraat ettiğini merak eden savcı çıkmadı haydi, koskoca ‘Adalet Bakanı’ neden bu suçlama karşısında yargı yoluna başvurmadı?
Baransu'nun bugüne kadar çeşitli milletvekili, bakan hatta ‘Başbakan’ hakkındaki iddialarını merak eden, rahatsızlık duyan tek bir yetkili olmazken, şimdi üç koldan harekete geçmeleri ilginç gerçekten.
Hale bakın; yolsuzluk, gizli hesap, rüşvet falan bu hükümeti de, bu ülkedeki adalet organlarını da hiç rahatsız etmez hale gelmiş. Yani artık “Mesele cemaat ise gerisi teferruat...”
|