Liberal Demokrat Parti Genel Başkanı Cem Toker bir mektup göndermiş ve bugünkü AKP Genel Kurulu’nda duymak istediği bazı konuları sıralamış...
Diyor ki:
“Basına yansıdığı şekli ile AKP kongresinde ‘11 yıl sonraki Türkiye masalı’ ile ilgili iki saate yakın bir konuşma dinleyeceğiz.
Ama...
- Neden petrol kaynaklarının burnunun dibinde olmamıza rağmen dünyanın en pahalı benzinini kullandığımıza,
- Neden dünyanın en yüksek cep telefonu vergilerini ödediğimize,
- Neden hapisteki gazeteci sayısında dünya birincisi olduğumuza,
- Neden son 10 senede dünya demokrasi sıralamasında bırakın yukarılara çıkmayı, 7 basamak daha düşüp 89’unculuğa indiğimize,
- Neden özgürlükler alanında hâlâ Afrika diktatörlükleri ile birlikte ‘yarı özgür’ ülke konumunda olduğumuza,
- Neden Avrupa Birliği raporlarının artık ilerleme değil, gerileme raporları haline geldiğine,
- Neden din ve inanç özgürlükleri açısından ‘endişe yaratan özel konumda bir ülke’ olarak tanımlandığımıza dair tek kelime duymayacağız.”
***
Bugün Ankara’da yapılacak olan ve büyük bir olasılıkla bütün televizyon kanallarının canlı yayınlayacağı o Genel Kurul’da duymayacaklarımız bunlarla sınırlı değil elbette... Bir de “kim”, “ne”, “nasıl”, “nerede” ve “ne zaman” soruları var...
Onları da ben ekleyeyim:
- On yıl önce bitme noktasına gelen terörün; günde onar, on beşer canımızı alacak güce, “ne zaman, nasıl” ulaştığını duymayacağız örneğin...
- CHP eski Genel Başkanı Deniz Baykal’ı koltuğundan eden görüntülerin “kimler” tarafından “nasıl, nerede, neden ve ne zaman” elde edildiğini duymayacağız...
- Son seçimlerden hemen önce MHP’nin bazı üst düzey isimlerinin istifa etmesine neden olan kasetleri “kimin, ne zaman, nerede, nasıl ve neden” çektiğini duymayacağız...
- Genelkurmay’ın Kozmik Odası’na girilmesine neden olan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a yönelik suikast iddiasının “kimler tarafından nasıl, nerede, ne zaman ve neden” tertiplendiğini duymayacağız...
- Bazı çok önemli davaların hakimlerinin, sanıkların tahliyesi yönünde oy kullandıktan hemen sonra “kim tarafından, neden” görevden alındığını duymayacağız...
- Onlarca gazetecinin, aydının, askerin, bilim adamının tutuklu yargılanmasına neden olan ve düzmece oldukları TÜBİTAK ve diğer uzman kurum raporlarıyla ortaya çıkan “sahte” delilleri, “kimin, ne zaman, nerede, nasıl ve neden” ürettiğini duymayacağız...
- Altmış yıl öncesindeki Dersim olaylarını siyasete malzeme edenlerin, 35 yurttaşımızın 28 Aralık 2011’de Uludere’de “nasıl ve kimin talimatıyla” öldürüldüğünü anlattıklarını duymayacağız...
***
Bugün yapılacak olan iki saatlik konuşmada “asla duyamayacağımız” konular o kadar çok ki...
Peki; ne duyacağız bugün “en yetkili ağız”dan?
Ne kadar geliştiğimizi, kalkındığımızı, ileriye gittiğimizi...
Ve bu “müthiş kalkınma hamlesi”ni bir türlü hazmedemeyen (!) bazı “münafık gazeteciler”e belki de yüzüncü kez çekilecek fırçaya tanık olacağız.
***
Dert etmeyin canım; hem konuşulsa ne olacak ki? Sonuçta...
“Hadi bi daha... Bi daha, bi daha...”
*****
NEDEN?
Yakın zamana kadar “Teröristlerle görüştüğümüzü iddia edip de kanıtlayamayan şerefsizdir” diyen Başbakan, son günlerde çıktığı televizyon programlarının hepsinde MİT yöneticilerini PKK’yla görüşmeye kendisinin gönderdiğini ve bundan sonra da görüşmeye devam edeceklerini söylemeye başladı...
İyi de madem “teröristle pazarlık masasına oturmak” suç değil, o zaman MİT yöneticilerine soruşturma açmak için harekete geçen savcıları neden durdurdu?
Neden o soruşturmayı olanaksız hale getirmek için apar topar yasa değişikliğine gitti?
Anlatsa da öğrensek!
*****
GÜNÜN SORUSU
İktidar partisinin “demokratik olmadığı” suçlamasıyla sık sık eleştirdiği CHP’nin son kurultayında 80 kişilik Parti Meclisi için tam 434 kişi adaylık başvurusunda bulunmuş ve kıran kırana bir seçim yaşanmıştı... Sorum ortaya:
Bugün Genel Kurul’da acaba AKP Genel Başkanı’nın “olur”unu almayan kaç AKP’li, yönetime aday olabilecek?
*****
Demokratik ve özerk üniversite... Hah, hah, ha!
YÖK, sözüm ona üniversiteleri demokratikleştirmek ve özerk hale getirmek için yeni bir Yükseköğretim Yasa Taslağı hazırlamış...
Bu taslağa göre, bundan böyle Cumhurbaşkanı, rektör atamalarında devre dışı bırakılıyormuş...
Yandaş ve bağımlı medya dün bu haberi büyük bir “demokratik adım”mış gibi verdi.
Peki haberin detayı nasıl?
Efendim, üniversitelerde Bakanlar Kurulu’nca “üniversite konseyleri” kurulacakmış... Bu konseylerin üyelerinin bir kısmı da Bakanlar Kurulu ve YÖK tarafından belirlenecekmiş...
İşte; rektör olmak isteyen adaylar bu konseylere başvuracakmış ve “uygun bulunanlar”ın ataması gerçekleştirilecekmiş...
Yani Köşk devreden çıkarılıyor ama öğretim üyeleri de bertaraf ediliyor, seçimler kaldırılıyor!
Diyeceksiniz ki, “Seçimsiz demokrasi mi olur?”
Olur kardeşim; siz anlamazsınız, daha doğrusu biz anlamayız...
İleri demokrasi dediğin, tam da böyle olur!
|