Cumhuriyet gazetesi yazarı Ali Sirmen yazdı...
‘Vurun Süheyl’e!’ Yaşasın Linç Kültürü!
Zamanlar mı değişti, yoksa bizlere mi bir şeyler oluyor?
Balık kavağa çıkıyor, develer tellal oluyor, pireler filleri yutuyor, ben babamın beşiğini sallar iken, Tayyip Erdoğan Türk Silahlı Kuvvetleri’ni canla başla savunuyor, ona “hakaret eden!” Süheyl Batum hakkında TCK 301’den dava açılmasını istiyor.
Evet zamanlar mı değişti, yoksa bizlere mi bir şeyler oluyor?
Bir toplumun bütünüyle böylesine aklını yitirmesi, yolunu şaşırması, rotasını sapıtması mümkün mü?
Şu hale bakın! Süheyl Batum Türk Silahlı Kuvvetleri’ni hedef alıyor, hakaret ediyor, küçümsemeye ve yıpratmaya çalışıyor ve Tayyip Erdoğan ile Bülent Arınç, TSK’yi savunuyorlar.
Buna inanabilmek için son 10 yılı ya hiç yaşamamış olmanız gerekir, ya akıldan zerrece nasibinizi almamış olmanız.
CHP genel başkan yardımcılarından Prof. Süheyl Batum geçen hafta sonunda, Zonguldak’ta yaptığı konuşmada, orduyu “kâğıttan kaplan”a benzetti ve sonrasında da kıyamet koptu.
Konuşmanın anlamı, amacı, içeriği üzerinde duracak değilim.
Gölcük’teki Deniz Kuvvetleri karargâhında garip bir biçimde döşemelerin altından darbe belgelerinin çıkması karşısında, gıkı çıkmayan dut yemiş bülbüle dönen orduyu kâğıttan kaplana benzetmenin yerli veya yersizliğini konuşacak değilim.
***
Süheyl Batum’un konuşmasına, sözlerine değil, onun üzerine gelişen olaylara değinmek amacım.
Bunu yaparken Batum’un amacını aştığını kendisinin de kabul ettiği sözleri söylemesinin pek yakışık almadığını varsayacağım.
Varsayacağım ki, Batum siyasi bir gaf yapmıştır.
Ama izan sahibi herkesin bir an için durup düşünmesi gerekiyor:
Bu olay üzerine harekete geçen linç cephesinin önüne Süheyl Batum’u atacak mıyız; biz demokratlar, biz laikler, biz baskıya ve diktaya karşı olanlar, biz Silivri skandalını içlerine sindiremeyenler?
Bu olay üzerine, amacını aşan belki partinin de beğenmediği bir çıkış yapan Süheyl Batum’u, yandaş liboşların başını çektiği linç cephesinin önüne atmayı içine sindirecek mi CHP?
Daha önce, dengeli, terbiyeli, kültürlü, ölçülü deneyimli, namuslu, yürekli yazar Oktay Ekşi’nin linç cephesinin önüne atılmasına seyirci kaldığımız gibi şimdi de Süheyl Batum’un linç kültürü tarafından lime lime edilmesine seyirci mi kalacağız?
Oktay Ekşi’nin lime lime edilmesine seyirci kalındı. Şimdi Süheyl Batum’un da aynı akıbete uğramasına ses çıkarılmaz, daha beteri methaldar olunursa, acaba sıra kime gelecek ?
***
Süheyl Batum hakkında, savcıların işletilmesi için mahkemeye başvurmaları istenen ceza yasasının 301. maddesinin bundan önceki ünlü kurbanı kimdi hatırlıyor musunuz?
Hemen söyleyeyim:
Hırant Dink.
Evet, Hırant Dink, tetiği Ogün Samast tarafından çekilen bir cinayete kurban gitmeden evvel, önce sağken linç edildi, sonra öldürüldü.
Şimdi 301 ile başlayan süreç ile linç edilmek sırası Süheyl Batum’da...
Tekrar ediyorum; olay, Süheyl Hoca’nın söylediklerinin uygunluğu uygunsuzluğu boyutunu aşmış, onursuz, edepsiz, şirret, saldırgan , demokrasi düşmanı linç cephesinin taktiklerine alet olup olmama sorunu haline gelmiştir.
Sözlerin amacını aştığı, hatta yersiz olduğunu kabul edelim.
Ama bu, linç cephesinin arzularına, oyunlarına ram olmayı mı gerektirir?
- Dostlarım bir kez de olaya bu açıdan bakın! Bakmıyorsanız, şimdiden kendinize “Bundan sonraki kim olacak” diye sorun derim.
Sorun, sorun!
Çünkü soru yaşamsal derecede önemlidir.
Bugün iyi niyetle “Vurun Süheyl’e!” vaveylasına iyi niyetle katılanlar, kim bilir belki de gelecekteki kurban sizsinizdir.
|