Kusura bakmayın, kervana takılıp, son hukuk komedyası için bir şeyler yazmayacağım. Zira biz Türkler, ne hikmetse, ana sorun yerine detaylarla uğraşıyor ve esas hep karambole gidiyor. Ama tek sözüm, adalet yok deyip de, adı geçen oyunda hala beraat bekleyenlere, yalnızca mollalar tarafından bağışlanmak mı bekliyorlardı. Hele bu ekibe elini kolunu sallayarak teslim olanlara ise hiç sözüm yok. Tiyatro bitmedi, oyun devam edecektir; boşuna çenenizi yormayın.
Önemli konu ekonomi. Açıkladılar bir dizi vergi pompalamışlar. Allah mübarek etsin. Ama haklarını yememek lazım, benzini gene 10 kuruş azaltıp 20 kuruş zam yaptılar. Nasıl olsa bu halkın aklında zam değil, indirim yer yapıyor diyerek. Doğal gaz zammı şiddetli geçeceği söylenen bu kışı oldukça cazip hale getirecek.
Aklınıza gelen her şeye vergi var. Ülkenin durumuna bakıp, iki kadeh atmak isteyene vergi, efkârdan bir sigara tüttürene vergi, eski arabaları hurdaya çıkarıp, yeni araç alacaklara vergi, otobüse tramvaya her türlü taşımacılığa, yediğin yemekten içtiğin suya kadar her şeyin fiyatını artıracak vergi. Adam haklı ne yapsın Türkiye onunla gurur duyuyor. Gururlarını yesinler.
Türkiye gurur duyuyor duymasına da, daha önce anlattığım gibi bir şeyler de ters gidiyor. Ne hikmetse kimse kalem oynatmıyor. Amerika gezisinin iptalinden söz ediyorum. Sizleri bilmem ama ben Erdoğan’ın koşa koşa ABD’ye gidip, şöyle bir Obama’ya görünmek istememesini ve Emine Hanım’ın Michelle Obama’yla diz dize oturarak çay içmekten vaz geçme nedenini, hiç, ama hiç inandırıcı bulamadım.
Hele Obama ile 2 dakikalık kapı ağzı sohbetinden bir sinyal alıp da, şöyle bir torunu göreyim ayağına, Washington’a uzanıp, Beyaz Saray’da iki kare resim çektirmek varken. Arap dünyasında sarsılan itibar açısından “Bakın, beni hala seviyor” mesajı vermekten kaçma, bence pek inandırıcı değil. Neden acaba, tarikatın yarattığı deliği kapama adına, yoksa Numan Kurtulmuş’u parti saflarına katma törenini mi tercih etti Obama’ya? Yapmayın tabiî ki olamaz.
Çünkü hem Numan Kurtulmuş’a fes giydirme töreni, hem de açıkladığı gibi “Büyük Kongre hazırlık çalışmaları” daha önceden bilinirken, Erdoğan’ın ABD gezisi planlanmış ve açıklanmıştı. Hadi Balyoz maskaralığının kararı sonrası, tepki ve söylentileri önlemek amaç oldu desem, o da değil.
Acaba hoca efendi mi mesaj yolladı? Hani onun hoca efendiye, kendini güçlü hissedip ola ki gelmek isterse diye açıkladığı gibi, acaba Pensilvania’dan da, “gel gel, Amerika’da güvenliğini sağlarız burada güven içinde polislerin olmadan gezer dolaşabilirsin” lafları mı?
Oysa New York’ta Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda konuşacağı gün ve saat ve hatta Suriye ile ilgili, Esad’ı fırçalayacağı konuşma metni bile hazırdı. Obama’nın Genel Kurul’a gelen kölelerine vereceği resepsiyonda da hazır bulunacağı ve orada baş başa bir iki dakika, kapı ağzında konuşacağı bile muhataplarımıza bildirilmişti.
Harıl harıl, bir yandan New York’ta uluslararası bir lider havası verecek görüşmeler de ayarlanmaya çalışılmıştı. Hatta adı sanı bilinmeyen bir iki hoca efendi kürsüsünden de fahri doktora unvanı verilecekti, cahil falan demesinler diye. Musevilere de haber salınmıştı, görüşecekseniz, bir koşu otele gelin, belki anlaşırız, bakın sizlere Suriye’de ne iyilik yaptım gibi, mesajlar da uçurulmuştu. Hepsi kaldı.
Aslında iptal ile ilgili bir ipucu var, ama bu önümüzdeki günlerde netleşir. Amerikan tarafı nasıl olsa bir yere sızdırır. Obama yönetimine yakın, New York Times veya Washington Post’ta okuruz. İpucu ise, Balyoz kararı öncesinde Obama ile Erdoğan arasındaki şu mahut telefon konuşması. Suriye mi konuşuldu orada yoksa, “gelme; muhalefetteki Cumhuriyetçiler seni bana karşı kullanıyor, yeni Osmanlı yaratıyor diyorlar” gibi bir uyarı mı yapıldı? Veya Hıristiyan dünyasının Müslümanlarla dalga geçtiği bir dönemde, kendisinin İslam aleminin lideri olduğunu savunan lidere yakınlık göstermesi mi sakıncalı görüldü? Ne dersiniz?
|